sermet@canakkaleolay.com
Öncelikle Komünist Parti Çanakkale İl binasına önceki akşam yapılan saldırıyı kınıyor, yapanların bir an önce tespit edilerek haklarında gerekli işlemin yapılmasını talep ediyorum. Çanakkale'de böylesine bir eylemin gerçekleşmiş olmasının üzerinde düşünmek gerekir. Ülkemizde sürdürülen şiddet çatışma ve savaş hali durumundan bazıları üzerlerine vazife çıkarmış olmalıdırlar ki; Komünist Parti binasına böylesine bir saldırıyı gerçekleştirmişlerdir. Savaş hali politikalarının ayrılmaz yöntemlerinden olan; yalan, entrika itibarsızlaştırma ve manipülasyon karşılığını böylesine şiddet eylemleriyle veriyor. AKP, özellikle 7 Haziran seçimleri sonrasında gerginlik politikalarını devreye sokarak; kenti germekte bu gerginlik üzerinden siyasi çıkar elde etmeye çalışmaktadır. Bu politikaların sonuçları olarak; böylesine olayların önünü almak demokratik çevrelerin göstereceği tepkiye bağlıdır. Komünist Parti il binasına yapılan bu saldırıya Çanakkale sessiz kalmamalıdır.
7 Haziran’da umduğunu bulamayanlar, saray iradesinin diktatörlüğünü tesis etmek için seçimi tekrarlama kararını; koalisyondu, seçim hükümetiydi derken 1 Kasım seçim tarihi olarak belirlendi.
Öncelikle ‘artık sistem değişmiştir’ deyip fiili olarak diktatörlüğünü ilan eden saray iradesi 1 Kasım seçimlerinde partisinin başarısına katkı sağlamak için savaş politikalarını devreye soktu.
Savaş kışkırtıcılığı, şiddet uygulamaları, gözaltı, tutuklamalar ile sürdürülen savaş hali durumunu entrika ve manipülasyonlarla destekleyerek; acılar gözyaşları ve ölümlerle sonuçlanan politikalar belirleyici politikalar olmuştur.
Bu politikaya bağlı olarak, yalan dezenformasyon ve manipülasyonlar temel argüman haline geldi.
Çanakkale AKP örgütü bu konuda atmış olduğu adımlarla dikkatleri çekerken aynı zamanda Çanakkale halkının önemli ölçüde tepkisini aldı.
Öyle anlaşılıyor ki AKP, Çanakkale’de son kozlarını oynuyor.
7 Haziran’da Cumhurbaşkanının tek adamlığının oylandığı seçimler, 1 Kasım’da savaşa, şiddete, ölümlere ve anti demokratik uygulamalara karşı bir bütün olarak barışın ve demokrasinin oylanacağı bir seçim olacak.
Böylesi bir öneme sahip olan seçimlerde zaten kaybetmiş olan bir iradenin başarı kazanması; ancak kirli bir takım yöntemlere başvurularak sağlanabilir görüşü siyasi iradenin temel düşüncesi oldu.
Bugün yaşadıklarımız, acılar, ölümler, yerleşim yerlerinde çocukların, gençlerin keskin nişancılar vasıtasıyla kurşunlanarak öldürülmesi bundan dolayıdır.
Bunlar gerçekleştirilirken hamaset edebiyatından medet umulsa da artık hamaset ile gerçekler gizlenemez noktaya gelmiştir.
Çanakkale’de, kardeş kent belediyesi Sur Belediyesi’ndeki bazı gelişmeleri dayanak yaparak sürdürülen manipülasyonların karşılığının olmadığı çok net bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Bu dezenformasyon öylesine fütursuzca sürdürülmeye çalışılmıştır ki; Belediye Başkanı Ülgür Gökhan PKK ile ilişkilendirilmeye, bunun yaratacağı algının sözde nimetlerinden faydalanılmaya çalışılmıştır.
Ancak kullanmak istedikleri silah geri tepmiş; kendi yöntemleriyle yapmak istedikleri halkların kardeşliğinden korkan, halkların kardeşliğini engelledikçe savaş planlarını hayata geçireceklerini sandıkları politikaların iğrençliği bir kez daha kamuoyu nezdinde ortaya çıkmıştır.
Bu çabaları boşa çıkaran Başkan Ülgür Gökhan aynı zamanda kardeşliğe ve barışa katkı sunarak barışsever halkların gönlünde taht kurmuştur.
Böylesine dezenformasyon politikalarından medet umanlar daha neler yapmazlar ki !...
Diyarbakır AKP Gençlik Kolları eski il başkanının öldürülmesinden sonra Çanakkale İl Gençlik Kolları, yine gerçekleri yok sayarak savaş kışkırtıcı faaliyetlere destek olmak için faillerin ortaya çıkmasına, cinayetin hangi amaçla işlendiğinin belirlenmesine rağmen, “PKK tarafından hunharca katledilmiştir” şeklindeki açıklama oldukça manidardır.
Yine CHP Milletvekili Muharrem Erkek’in Mardin’de yapmış olduğu açıklama çarpıtılarak ,özünden koparılıp itibarsızlaştırma operasyonuna malzeme yapılırken aynı zamanda AKP’nin dış politikasına ilişkin bir başka gerçek ortaya çıkmıştır.
”Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini temel politika olarak benimsemiş ülkemiz bugün gelinen yerde, yeni Osmanlıcı anlayışlarla komşularımıza müdahaleyi rol model olarak üstlenmiştir.
Ancak,diğer ülkelerin içişlerine karışma politikasıyla hareket eden bir zihniyet; insani değerler temelinde görüş belirten bir tutumdan rahatsız olup, onu terörle ilişkilendirme şeklindeki bir dezenformasyona başvurabilir.
IŞİD ile bu denli açık ilişkiler içersinde olan bu zihniyet açıkça sınırımızda IŞİD canilerinin konuşlanmasını savunmaktadır.
Diğer bir konuda PYD’nin PKK ile ilişkilendirilmesidir ki; buda yanlıştır, bir algı yönetimidir.
Bu anlayışa göre bütün Kürtler PKK’lıdır.
Aynı şekilde HDP’nin PKK ile ilişkilendirilmesi de bu mantığın ürünüdür.
Kürt halkının demokratik haklarını savunmak bile, bu mantığa göre PKK’ lı olmak demektir ki, işte asıl bölücülük budur, yapılan tam bir ırkçılıktır.
Ezidi kadınlara, çocuklara yardım yaptın; PKK’lısın !
Sur Belediyesiyle kardeş oldun; PKK’lısın!
Mardin halkına sınırınızda kardeşleriniz olsun dedin; PKK’lısın !
Bu ötekileştirici ve ırkçı politikalar savaş politikalarını besleyen en temel argümanlardır.
Barış sürecini bir çırpıda yok edip, ülkemizi savaşın içine sokan bu irade bugün geldiği noktada sıkışmış, kapitalist sistemin yönetemezlik krizini savaş politikalarıyla aşmak istemektedir.
Halkımız buna izin vermeyecektir.
Teşhir oldukça, tertipleri tezgahları ortaya çıktıkça, dezenformasyon politikalarını devreye sokanlar artık dikiş tutturamıyorlar.
Bütün yandaş ve havuz medya aracılığıyla “Çanakkale Belediyesi PKK’ya yardım ediyor” algısını yaratma konusunda böylesine bir tezgaha başvurup, sonra “biz PKK’ya yardım ettiniz” demedik diyerek manevra yapanlar her türlü çarpıtma çabalarını kendileri için kurtarıcı olarak görmektedirler.
Çarpıtma, karalama temel yöntemleri olmuştur.
Artık bu yöntemlerle halkı kandıramazlar, geçti o günler; AKP’nin 13 yıllık hükümeti halklara sömürü açlık, işsizlik, iş cinayetleri, geleceksizlik, borç batağı, iflaslar, baskı, şiddet her türlü demokratik hakkın yok edilmesi, eğitimsizlik, kadın cinayetlerindeki artış, doğanın sömürülmesi ve değerlerinin yok edilmesi dışında bir şey vermemiştir.
Yandaş sermayeye katkısı doğal olarak tartışılmaz.
Etrafınıza baktığınızda birçok türetilmiş AKP zengini görmeniz çok olası…
1 Kasım seçimleri hepimiz için bir fırsat, bu düzenin mağdur ettiği herkes 1 Kasım’da tercihini demokrasiden barıştan yana kullanarak; savaştan, karanlıklardan medet umanları karanlıklara gömerek aydınlık yarınlar için yapılacak başlangıcın destekçisi olmalıdır.