Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Gereğini yapma zamanıysa !...

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın FETÖ çetesi hakkında yapmış olduğu değerlendirmeleri iyi analiz etmek durumundayız. "Yurtdışında yürüttükleri eğitim faaliyetlerinin hatrına bunlara müsamaha gösterdik. Hatta ve hatta Allah dedikleri için müsamaha gösterdik. Ortak bir yanımız var dedik. Ama aynı menzile giden farklı yollardan bir yapı gördüğümüz yapının sinsi emellerin örtüsü olduğunu uzun süre göremedik. Her şeye rağmen, bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmanın üzüntüsü içerisindeyim. Bundan dolayı hem Rabbimize hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de milletim de bizi affetsin" şeklindeki değerlendirmelerin hukuk devletindeki karşılığını şimdilik bir yana bırakalım.

2047

Özellikle bu çetenin “aynı menzile giden farklı yollardan bir yapı” olarak değerlendirilmesi, yine “rabbimden özür dileme” durumunun hukukun egemen olduğu toplumlardaki karşılığının önümüzdeki günlerde çok tartışılacağını not edelim.

Başlangıç olması ve önemini ortaya koyması açısından somut bir gelişme ile başlayalım.

Cumhuriyet Gazetesinden Ayşe Yıldırım’ın yazısı,  çözüm sürecinin rafa kaldırılmasına bahane edilen 22 Temmuz 2015 ‘de Ceylanpınar’da, 20 Temmuz Suruç’da Rojava çocuklarına oyuncak, okul malzemesi götürmek üzere yola çıkan devrimci gençlerin vahşice katledilmesi ardından sanki bir misilleme hareketiymiş gibi lanse edilen, evlerinde 2 polisin öldürülmesinin detaylarına ilişkin veriler, şimdi çok daha iyi kavradığımız FETÖ’cu çetenin, tezgâhlarını, kumpaslarını, komplolarını bir kez daha açığa çıkarmaktadır.

FETÖ’cu çetenin bu kumpasını bahane ederek, ülkemizi bir savaş yerine çevirenleri şimdi bir samimiyet sınavı beklemektedir.

Bu çetenin komplosu ile çözüm sürecini rafa kaldıranlar şimdi derhal çatışmaların durdurulması, Kürt sorununun demokratik barışçı çözümü için adım atmalıdırlar.

Ayşe Yıldırım yazısında, öldürülen 2 polisimizin olayının arka planındaki FETO’cu çetenin kumpaslarını şöyle anlatıyor:  

“   Çözüm sürecini bitiren “suikast” olarak akıllara kazındı 22 Temmuz 2015’te Ceylanpınar’da iki polisin evinde öldürülmesi. Polisleri öldürdüğü gerekçesiyle 7 kişi bir yıldır tutuklu, iki kişi ise tutuksuz yargılanıyor. Soruşturma dosyasına konulan gizlilik kararı tam 9 ay sürdü. Tutuklu sanıklar işkence gördü. Uluslararası Af Örgütü işkenceye karşı imza kampanyası bile başlattı. Sanıkların aileleri ve avukatlar ise tam bir yıldır cinayetin arkasında başka bir planın yattığını anlatmaya çalışıyor. Özellikle de darbe girişimi sonrası yaşanan gelişmeler davaya başka bir gözle bakmak gerektiğini ortaya koyuyor. Neden mi? Hadi sondan başlayalım... Polisleri öldürmekle suçlanan 7 kişiden bazıları için tutuklama kararı veren hâkim Nurettin Bulut, geçen günlerde FETÖ operasyonunda gözaltına alındı ve tutuklandı... Bu işin bam teli. Ama o kadar çok soru işareti var ki, hepsini peş peşe sıralamak gerekiyor. Polislerin öldürülmesinden bir gün sonra dayılarının taziyesinden dönen Sedat A. kuzeni Hasan A. ve arkadaşları Mehmet Naci Y, Ramazan ve Kadir’in içinde bulunduğu arabayı polis durduruyor. Arabada haciz olduğunu söylüyor. GBT incelemesi uzun sürünce kendileri gönüllü olarak emniyete gidiyorlar. İçeride GBT taraması yapılırken onlar emniyetin bahçesinde bekliyorlar. Hiçbir baskı yok. Acıkınca gidip yiyecek su ihtiyaçları için çıkıp bir şeyler alıp geliyorlar. Hatta Sedat’ın ağabeyi Abdurrahim A. da bir ara uğruyor emniyetin bahçesine, sohbet ediyorlar. Ne hikmetse saat 24.00’ten sonra birden cinayet suçlamasıyla terörle mücadeleye götürülüyorlar... Bazıları tutuksuz yargılanmak üzere bırakılıyor ama Sedat A. ve Mehmet Naci Y. tutuklanıyor. Bir ihbar telefonu geldiği öğreniliyor. “Vicdanım rahat değil, polisleri şu şu şu isimler öldürdü” diyerek araçtaki isimlerin sıralandığı söyleniyor. Polislerin kaldığı evi, babası çilingir olduğu iddia edilen Mehmet Naci Y.’nin açtığı ileri sürülüyor. Ama Mehmet’in babası çilingir bile değil. Suçsuz olduklarına inandıramıyor gençler. Polis, HTS kayıtlarını suç delili olarak sunuyor. Ama dosyaya gizlilik kararı getiriliyor. Dosyaya ulaşamayan sanıkların avukatları kendi çabalarıyla araştırma yapmaya başlıyor. Anlaşılıyor ki söz konusu ihbar, gençler emniyetin bahçesindeyken geliyor. Ertesi gün başka bir ihbar telefonu daha alıyor polis. İlk ihbarcıyla aynı sözleri tekrarlıyor o da. Avukatlar çabalarıyla telefonlardan birinin PTT’deki ankesörlü telefondan, diğerinin de T.B. isimli şahsa kayıtlı olduğunu öğreniyorlar. Ama tüm başvurularına rağmen söz konusu ihbarcılarla ilgili hiçbir resmi işlem yaptıramıyorlar; ellerindeki delil nedir diye...

 

Bu arada şunu da belirtmekte yarar var. İhbarcılardan T.B’nin kardeşi de 15 Temmuz sonrası FETÖ üyesi olmaktan gözaltına alınıyor. Devam edelim. Gençlerin cinayet sırasında nerede olduğunu gösterecek HTS kayıtları imha ediliyor. Üstelik bir kopyası bile alınmadan. Avukatlar bunun “delil karartma suçu” olduğunu söylüyor.

 

Çünkü iddia makamı delil olarak HTS kayıtlarını sunmuştu. Cinayetten sonra Şanlıurfa Emniyet Müdürü, polislerin cenaze töreninde kentteki paralel yapılanmaya dikkat çekiyor. Üstelik bir cemaat imamından söz ediyor. O dönem emniyet müdürünün açıklamaları havuz medyasında bile yer alıyor.

Paralelcilerin emniyete sızdığı, istihbarat faaliyetlerini zafiyete uğrattığını, plaka tanıma sistemini kapatarak asayiş ve terör olaylarını tırmandırmaya çalıştığını anlatıyor. Geçelim... Gençlerle ilgili soruşturmayı yürüten genç savcı, tam fezleke yazılacağı sıralarda terfi ediyor. Ceylanpınar’da o kadar kıdemli savcı varken onun Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Müdürlüğü’ne hâkim olarak atanması herkesi şaşırtıyor. Birkaç gün önce 14 savcının FETÖ operasyonlarının bir parçası olarak bu müdürlükte arama yaptığını belirtelim.

 

Eski savcı yeni hâkimin akıbeti ise şimdilik bilinmiyor. Aydınlığa kavuşmayan bir nokta ise öldürülen polislerin o gün markete girdiklerinde yanlarında olan iki polis. Market sahibi açıkça söylüyor dört kişi geldiklerini. Ama bu konuda da bir gelişme kaydedilmiyor. Son duruşma 25 Temmuz’daydı. Tüm bu verileri alt alta üst üste toplayan sanık avukatları tutanaklara da giren savunmalarında FETÖ şüphesini açıkça dile getirdiler.

 

Avukat Hüseyin Akay, bu yaşananların FETÖ tarafından yapılan organize bir iş olduğuna dair ciddi emareler olduğunu, amacın ise çözüm sürecini baltalayarak, ülkeyi iç savaşa sürükleyip yaşanacak kaos ortamı ile darbeye zemin hazırlamak olduğunu söylüyor.

 

Alın size bir samimiyet sınavı, bu sınavı veremeyenler yarın FETO’cu çetenin çalıntı sorularıyla yapılan sınavlara ihtiyaç duyabilirler, değil mi ki “aynı menzile giden farklı yollar” şeklinde bir değerlendirme sonrasında bir af talebi var ortada; o zaman şimdi gereğini, yapma zamanıdır.