Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Gerçek gündemimize ne zaman döneceğiz? 08.04.2010

2670

Toplumumuz uzun zamandır birtakım hileli yönlendirmeler ile gerçek gündeminin dışında oyalanmaktadır. Bu yapılır iken de; toplumun temel değerlerinin üzerinden kurgulanarak geliştirilen, ustaca bir tarz hakim hale getirilmiştir. Bu değerlerin içleri boşaltılarak, dayanak bulduğu temel kavramlar gözden düşürülmeye çalışılmaktadır. 

Şöyle bir hafızalarımızı tazeleyelim.

Ülkemiz 1 yıldır  ‘Ergenekon’, ‘darbe’, ‘açılım’ ve şimdi de  ‘Anayasa’ noktalarında kilitlendi.

Gerçekten kilitlendi; çünkü sonuç desen sonuç yok, çözüm desen çözüm yok, ağzı olan konuşuyor ve ortada akıntıya kürek çeken bir toplum.

Bütün bu olumsuz gelişmelerden artık silkelenme zamanı…

Öyle bir noktaya geldik ki; çok önemli bir takım sorunlarımızı bile göremez olduk.

Bakın bugün TBMM İçişleri Komisyonunda ‘silah kanunu tasarısı’ görüşülecek.

Bu konu toplumsal hayatımız için o kadar önemli bir tehlike arz ediyor ki görmemezlikten gelinemez.

Fakat çevremize bakıyoruz, çıt yok.

Çocuklara ve kadınlara yönelik silahlı şiddete ilişkin geçen haftanın manzarasını hatırlatalım:

Babasının av tüfeğiyle oynayan bir çocuk, yanlışlıkla tüfeğini ateşledi ve 12 yaşındaki dayısını öldürdü.

 İstanbul Ümraniye’de 3 kuzenin `silahçılık` oyununa dedenin "gerçek" silahı dahil oldu. Kuzenlerden biri öldü, diğeri ağır yaralandı.  Beyoğlu’nda iki grup arasındaki kavgada rasgele açılan ateş, internet kafede oyun oynayan bir çocuğun ağır yaralanmasına neden oldu. Başından vurulan 13 yaşındaki Hakim Alam halâ ölümle pençeleşiyor. Bursa`da, küçük bir kız geçen perşembe günü babasına ait tabanca ile karnına ateş ederek intihara kalkıştı. R.T.`nin tedavisi sürüyor.

Samsun’da bir yıl önce boşandığı eşi S.B.’nin evine giderek çocuklarını görmek isteyen İ.B., S.B.’nin izin vermemesi üzerine eski eşini vurdu. Evli ve 2 çocuk sahibi F. T., hamile sevgilisinin “aldırmayacağım” sözü üzerine sevgilisini silahıyla öldürdü.

Denizli`de bir inşaat işçisi, eşini, çocuklarının gözü önünde av tüfeğiyle vurarak öldürdükten sonra intihar etti.

Yine Tekirdağ`da polis memuru karısını silahla öldürdükten sonra intihar etti.

Türkiye’de yalnızca bir haftada yaşanan tüm bu bireysel silahlı olaylar, bir gerçeği çok net ortaya koyuyor: Bireysel silahlanma ölüm getiriyor. Ortalıkta bırakılan tabancalar, tüfeklerle küçük çocuklar “oyun oynuyorlar” ve yakınlarından birilerini yanlışlıkla “öldürüyorlar”. Kocalar, kolayca ve “sıradanlaşmış” olarak silahlananlar olarak, eşlerini, sevgililerini öldürüyorlar ya da öldürmeye teşebbüs ediyorlar.

Türkiye`de her yıl ortalama 3 bin kişi ateşli silahlarla hâlâ ölüyor.

Türkiye`de 2,5 milyon ruhsatlı olmak üzere (bu rakamın en az üç katı ruhsatsız silah mevcut) ortalama 7-10 milyon civarında bireysel silah bulunuyor.

Türkiye`deki cinayetlerin yüzde 60`ında ateşli silah kullanılıyor.

Her 10 kişiden 1`inde, her 3 evden 1`inde ateşli silah bulunuyor.

Ayrıca ateşli silahlar, sıradan "mal"lar değildir. Öldürmekten başka bir marifeti olmayan bu araçların sıradan "mal" olarak algılanması, satışa sunulması ve insan hayatı üzerinden kâr hesapları yapılması kabul edilemez.

Bireysel silahlanma bir sorun olmaya devam ediyor...

Toplumsal kültürümüz itibarıyla öyle bir yapımız var ki; seviniriz, silaha sarılırız, şiddet kültürü hakim kültür haline geldi, yaşamsal zorluklar ile gelişen intihar psikolojisi toplumda ciddi etkiler oluşturmaya başladı.

Ayrıca Güven bunalımının varlığı, korku kültürünün egemenliği, toplumda açık iletişim yerine "suçlama-karşı suçlama-savunma" biçimindeki iletişimin yaygın olması, orantısız güç kullanımıyla şiddetin meşrulaştırılması, Şiddetin kanıksanmasıyla, duyarsızlaşma, yabancılaşma, insanları nesneleştirme ve dolayısıyla öldürmenin kolaylaşması, şehadet-feda kültürünün silah kullanımını yaygınlaştırması gibi toplumsal sorunlarımız itibarıyla bireysel silahsızlanma ülkemizin ertelenemeyecek bir problemidir.

TBMM İçişleri Komisyonunda görüşülecek silah kanununa ilişkin, bugünkü toplumsal sistemimizin hassasiyeti itibarıyla radikal değişimlerin yapılması yaşanılacak toplumsal faciaların önüne geçilmesi için çok önem kazanmış bir durumdur.

Yaratabileceğimiz baskı grupları ile bu konuda müdahil olmalıyız.

Ne şekilde olursa olsun silah ruhsatı verilmemesini talep etmeliyiz.

Ruhsatsız silahların teslimi konusunda etkin bir pişmanlık mekanizması yaratılmasının koşullarının yaratılmasını gündeme getirmeliyiz.

Barış kültürünün öne çıkarılması; insan hakları ve barış kültürü eğitimi, şiddet içermeyen sorun çözme yöntemlerinin eğitimin her aşamasında sistemli olarak yer alması için çaba göstermeliyiz.

Gün, yaşamın gerçekleri ile yüzleşme zamanıdır.

Bu yüzleşme popülizm, faydacılık, çıkarsal mekanizmalar yaratmadan yaşama geçirilmelidir.

Anayasa değişikliğini imzaya açan AKP’nin yaptığı gibi bir takım manevralara gerek yoktur, hataların kabul edilmesi erdemliliktir.

Keşke AKP, biz önceden hazırlanmış bir imza listesi ile hareket ettik diyebilse idi.

Böylece halk nezdinde daha çok itibar kazanmış olacaktı.

İşte bütün mesele burada.

Ne zaman hatalarımız ile yüzleşebilir isek o zaman çağdaş olma noktasında bir adım önde olacağız.

 

Sermet ATADİNÇ