Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Gelecek belge; ölüm belgesi

2203
Dünkü gazetemizde ÇOMÜ’de bir öğretim üyesinin yaşadığı, vicdansızlıktan başka bir şey olmayan idari tasarruf adı altında açıklanan olayı okumuşsunuzdur. Ne yazık ki Yrd. Doç. Dr. Güran Yahyaoğlu yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamadı ve yaşamını yitirdi.
 
Kanser hastası olarak yaşama tutunmaya çalışan Yrd. Doç. Dr. Güran Yahyaoğlu ÇOMÜ yönetimi tarafından müstafi (istifa etmiş) sayılarak işine son verilmişti. En büyük darbe işte o zaman kendisine vurulmuştu.
 
Kaldı ki bu konuda başta YÖK olmak üzere ÇOMÜ’nün son vermiş olduğu müstafi sayılması kararı öncesinde bir çok itiraz olmasına rağmen.
 
Ya Rektör Laçiner’in açıklamalarına ne demeli, bu açıklamaları ile Laçiner, insanlık namına her zaman kötü örnek olarak anılacaktır.
 
Her şeyin uzmanı olan hoca ne yazık ki bir kanser hastasının yaşamış olduğu durumunu anlayamamış bakın ne söylemiştir;” "Mevzuata göre yazılı belge üzerinden hareket edilir. Bize hocamızın durumunu anlatır belge geldiği zaman ona göre işler halledilir"
 
Hadi bakalım şimdi hallet rektör hoca,sana gelecek belge bir insanın ölüm belgesi olacak…
 
Ayıptır vicdansızlıktır, insanlıktan uzaktır kanser hastası bir öğretim üyesinin işine son vermek.
Sonra da mevzuattan bahsetmek.
 
Susun bari de……………
 
Bu olay bir insanlık ayıbı olarak ÇOMÜ tarihine geçecektir.
Tıpkı gazeteci arkadaşımız Mustafa Sezek’in ölümü gibi…
Rektörlüğün bu konuda açıklaması tam bir kıvırmacadır.
 
İşin özüne ilişkin hem istifa edilmiş sayılması iddiadır denmekte, hem de kendi ifadeleri ile 21 Kasım 2012 tarihinde müstafi sayılmasının ardından gelişmeler anlatılmaktadır.
 
Tam bir demagoji manzumesi olarak, vicdansızlığın ruh hali ile savunma mekanizması geliştirilmeye çalışılmıştır.
 
2010 yılından beri hastalığı ile boğuşurken bir de yönetim ile mücadele eden Yrd. Doç. Dr. Güran Yahyaoğlu’nun yaşadıklarını bilmiyormuş gibi davranmak kelimenin tam anlamıyla adaletsizliktir.
Şimdi kalkıp prosedürlerin arkasına gizlenmek de daha büyük bir ayıptır.
 
Şimdi bakalım paravan siteler nasıl bir savunma rolü üstlenecekler.
 
Taraf Gazetesinde yaşanılanlardan onların da alacakları dersler var.
 
Roller bitince kullanılanlar bir çöp gibi tarihin çöp tenekesine atılırlar.
 
Şimdilik twitter üzerinden izlediğimiz ‘siyasal kankalık’ bakalım daha ne kadar sürecek.
 
Bu arada taraf gazetesinde yaşanılanlar konusuna da biraz değineyim.
 
“Yetmez ama evetçi” siyasal çizginin iflasıdır yaşananlar. Demokrasi konusunun yanlış kavranmasının getirmiş olduğu bir sonuç olarak askeri vesayete karşı AKP destekçisi olarak gelişen çizgi Ahmet Altan’ın son zamanlarda AKP uygulamalarına karşı tepkiye dönüşünce olanlar oldu.
 
Taraf Gazetesi’nin Ahmet Altan nezdinde oluşturduğu bu yeni durumu sürdürmesi mümkün değildi.
Çünkü başka bir misyonu olan gazeteydi. Gelişmeler sonrasında Taraf Gazetesi artık yaşamını yitirmiştir. Gazete olarak belki yayın hayatını sürdürecektir, ama ruhsuz bir taraf ile karşı karşıya kalacağız.
 
Bir başka yaklaşımda Taraf Gazetesi’ni AKP’nin siyasal hattı ile ilişkilendirerek analiz etmektir. Sözde demokrasicilik misyonuna destek veren Taraf çizgisi son dönemlerde AKP’nin kullandığı maskesini çıkarması ile ortaya çıkan durumdan, başta Ahmet Altan’ın temsil ettiği çevre rahatsız olmuşlardır.
 
Taraf gazetesi bir misyon gazetesi olarak doğmuş, anlaşılan o ki misyonunu tamamlamıştır.
 
Paravan siteler olarak yayın yapanların alacakları dersler var.
 
Ben bir hatırlatayım istedim.