sermet@canakkaleolay.com
Savaş ve şiddet politikalarının sonuçları ülkemizde her noktada kendisini göstermeye başladı. Öldürülen çocuklar başta olmak üzere yaşanılan can kayıpları her günün olağan gelişmeleri haline geldi. Gerginlik, şiddet ve savaş ortamı herkesi ciddi bir şekilde kaygılandırıyor. Ancak siyasal irade, kendi ikbali için şiddet ve çatışma halinden faydalanmak adına bu duruma müdahale etmek yerine daha da geliştirerek, tırmandırarak ülkeyi her geçen gün daha da karanlık gelişmelere doğru sürüklemektedir. Ahmet Hakan'a yapılan planlı saldırı gelinen noktanın vahametini göstermek adına çok çarpıcı bir gelişmedir.
Ahmet Hakan her şeyden önce bir gazetecidir.
Bir ülkede gazetecilerin düşüncelerinden ötürü böylesi planlı saldırılara maruz kalması ülkedeki özgürlükler, demokrasi açısından önemli bir riskin varlığına işaret etmektedir, endişe duyulacak bir gelişmedir.
Ahmet Hakan’a yapılan bu saldırı açığa çıkarılmaz ve gerçek sorumluları tespit edilip cezalandırılmaları sağlanmaz ise; bundan böyle demokrasi ve özgürlükler adına ciddi risklerin oluşmasının ötesinde, gazetecilerin, aydınların akademisyenlerin can güvenlikleri sorunu çok daha fazla kendisini gösterecektir.
Ahmet Hakan’a yapılan saldırıyı daha iyi anlayabilmek için son günlerde yaşanan bazı gelişmelere bir bakalım, şiddetin nasıl teşvik edildiğini , siyasi olarak tükenenlerin şiddetten nasıl medet umduklarını bir irdeleyelim
Hürriyet Gazetesi’ne arka arkaya yapılan iki saldırı sonrasında AK Parti Gençlik Kolları Başkanı ve İstanbul Milletvekili Abdurrahim Boynukalın Ahmet Hakan’ın Nişantaşı’ndaki evinin önüne gitmeyi düşündüğünü belirterek, “Bizim hatamız bunlara zamanında dayak atmamak olmuş” demişti.
Star gazetesi yazarı Cem Küçük de köşesinde “İstersek seni sinek gibi ezeriz. Bugüne kadar merhamet ettik de hâlâ hayatta kalabiliyorsun” diye yazmıştı.
Daha dün, yine bir AKP milletvekili, Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan’ı kastederek "Onun tırnaklarını da dişlerini de sökmesini biliriz"ifadelerini kulandı.
Özgürlüklerden demokrasiden nasibini almamış bu kafaların ülkemiz siyasetindeki varlıkları devam ettiği sürece şiddet kültürü varlığını sürdürecek yaşadığımız bunca olumsuzluklar sürecektir.
Demokrasi ve özgürlüklerin rafa kaldırılması şiddet ve savaş politikalarının sürdürülmesi kapitalist t sömürü sisteminin temel gereksinimlerinden biri haline gelmiştir.
Şiddet uygulamalarından, savaş politikalarından arınmak; ancak bu düzeni hedef alan, bu düzenin mağdurlarının birlikte, dayanışma içersinde sürdürecekleri mücadele sonrasında gerçekleştirilecek demokratik halk cumhuriyeti adımıyla gelecektir.
Onun için 1 Kasım seçimleri çok önemli bir nitelik kazanmıştır.
Demokrasi, özgürlük, adalet, barış ve eşitlik hedefleriyle emek ve barış güçlerinin dayanışmasını büyütmekten, bu güçlerin iradesini yönetime taşımaktan başka bir alternatif söz konusu değildir.
Sistemin her türlü çarpıklığını kendilerine kalkan yaparak; yolsuzluk, rüşvet ve bireysel çıkarları adına yönetimlerini sürdürmek isteyen irade, şiddet ve gerginlik politikalarını özellikle devreye sokmaktadır.
Yalan ve çarpıtma yöntemleri de bu politikaların ayrılmaz parçalarıdır.
Yaşamın birçok alanında olduğu gibi Çanakkale’de de bu politikaların devreye sokularak yaratmış olduğu sonuçları yaşayarak gördük.
Kendini bilmez birkaç kişi, sürdürülen dezenformasyon politikalarından etkilenerek Belediye Başkanı ve CHP milletvekiline saldırdı.
HDP binasına saldırıldı,Halkevi binası taşlandı içersinde bulunanlar linç edilmek sitendi, Komünist Parti binası kimliği belirsiz kişilerce kundaklandı.
Şimdiye kadar bu olayların hiç birinin failleri tespit edilemedi.
Tüm bu gelişmeler göstermektedir ki; bu uygulamalar sistemli bir şekilde sürdürülmektedir.
Çürümüşlük içersinde olanlar, yaratıkları karanlık ve bataklıkları ancak böyle muhafaza etmeye çalışmaktadırlar.
Bundan dolayıdır ki; ”Seni yine başkan yaptırmayacağız.”
Şiddet ve savaşın panzehiri; barıştır, adalettir, eşitliktir, yeni bir yaşamdır.
1 Kasım bunun için bir fırsattır.
Tercihlerimizi yeni bir yaşamdan yana yaparsak, yaşadığımız onca acıyı bertaraf etmenin yolunu açabiliriz.
Ülkemizi bu hale getirenlere geçit vermeyelim.