Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Geçen haftaya ÇOMÜ damgasını vurdu...

2076
Geçtiğimiz hafta ÇOMÜ, açıklamaları ile gündeme damgasını vurdu. Eğitimin tatile girmesiyle Rektör Laçiner üstlenmiş olduğu vizyonlar arasında olan “ideolojik destek” temelinde ara verdiği faaliyetlerine hızlı başladı. Kendisi gibi düşünmeyen kesimlere karşı bir karalama kampanyası başlattı. Aylar sonra ÇÖMÜ’de işten atılan işçiler ile ilgili bir açıklama yaparak işçilere, sendikalarına, basına, işten atılan işçilere destek veren herkese karşı temelsiz karalamalara girişti. Fakat altında kaldı. 
 
Bu temelsiz saldırılara maruz kalan kesimler, bir kez daha gerçekleri kamuoyunun gündemine taşıyarak; bir bilim kurumunun mantığının rektör sayesinde kapitalist bir şirket gibi çalıştığını gözler önüne serdiler.
 
ÇOMÜ yönetimi bugüne kadar pek alışkın olmadığımız bir başka uygulamayla da dikkat çekti.
Yönetim Kurulu 1 nolu kararı ile Kepez Belediye Başkanını kınadı.
 
Dikkat ederseniz bu karar yönetim kurulunun 1 nolu kararıdır, ayrıca böylesi bir karar bugüne kadar alışık olmadığımız türden bir karar olarak yine Laçiner versiyonudur.
 
Ancak bu arada şunu da belirmek gerekecektir; Rektör Laçiner kendi ideolojik konumunun getirmiş olduğu karar ve uygulamalara üniversiteyi alet etmeye devam etmektedir.
 
Şimdiki kurgusu budur; yalnızlık duygularını kırmanın planı böyle çalıştırılmaktadır.
 
Bir yandan da kendisi ile farklı düşünen kesimlere karşı düşmanca tutum ve uygulamalar konusunda kararlı tavrını geliştirerek sürdürmektedir.
 
‘Pire için yorgan yakmak’ yada ‘intikam almak’ dışında açıklanamayacak yeni kararlar sonrasında oluşturmuş olduğu görüntü ile despotik bir imaj yaratmaktadır.
 
Bildiğiniz gibi ÇOMÜ ile Kepez Belediyesi arasında Tıp Fakültesi Hastanesi konusunda çeşitli anlaşmazlıklar yaşanmaktadır. Buradan hareket ile son olarak Kepez’deki hastanenin tamamen Kepez dışına taşınmasına karar verilmiştir.
 
Kepez’de hastanenin gelişimi için sorunlar yaşanmış olabilir ama buradan hareket ederek, ‘ben sana kızdım alıp hastanemi gidiyorum’ tavrı rasyonel bir tavır değildir. Hele bu kararı verirken yaşanmış bir kantin konusunu bahane etmek bu konuda alınan kararı daha da seviyesizleştirmektedir.
Kamusal alanda görev yapan yöneticilerin böyle bir tasarrufta bulunma hakkı yoktur.
 
Her kızan yönetici gemileri yakarsa; ortaya çıkacak gelişmelerin etkileri toplumsal boyutta felakete dönüşür. Sonuçta israf olacak para hepimizindir. Ama ne yapalım, asabiyiz biraz…
 
Geçen haftanın önemli olaylarından biri de CHP kurultayıydı. CHP kurultayına bağlı olarak CHP Çanakkale örgütünde yeni bir tartışma yaşanmaktadır.
 
Serdar Soydan’ın muhalif grubun listesinden parti meclisine aday olması beraberinde bir takım tartışmaları getirdi. Gerek Soydan’ın, gerekse İl Başkanı Karagöz’ün bu konudaki açıklamaları Çanakkale CHP tabanında ne kadar ikna edici oldu bunu bilemiyorum.
 
Diğer yandan, siyasette şeffaf olma prensibi ile hareket ederek ortaya çıkıp, Soydan ve arkadaşları kurultayda Kılıçdaroğlu iradesinin dışında hareket etmiştir diyen bir politikacı da çıkmadı. Yani herkesin bir hesabı var.
 
Hesabı olmayan bir kişi olarak ben bu konudaki düşünlerimi aktarayım.
 
Soydan’ın muhalif listede yer alması şık olmamıştır. Kaldı ki, kendisi iradesinin dışında böyle bir gelişme olduğunu söylese de yeterli değildir. Bunu engelleyebilirdi, engelleyemediği durumda en azından Çanakkale delegasyonunun kendisine tanıklık yapacağı bir paylaşımı yaratabilirdi.
 
Olayın birinci yanı bu, ikinci yanı da Soydan hakkında bu eleştirileri yapanlar çıksınlar açık açık bunu kamuoyu ile paylaşsınlar. Bunu yapamayanlar, kendilerinin de bazı hesaplar içersinde oldukları algısının oluşacağını da bu arada unutmasınlar.  Daha da tehlikeli olan bu sinsilik ve provokasyon kültürüdür...