FEDAKARLIK KILIFINDAKİ DUYGUSAL ŞİDDET
Liselere giriş sınavına hazırlanan Özlem, görüşmelerimizde, ailesinin ona sağladığı imkanların karşılığını verememekle ilgili kaygılarını paylaşıyordu. Ekonomik durumlarının iyi olduğunu bildiğim ailenin bu tutumu yüzünden Özlem hazırlık sürecinde sıkıntılar yaşamaktaydı. Konu ile ilgili olarak ailesini görüşmeye davet ettim. Heyecanlı, endişeli ruh halleri yüzlerinden kolaylıkla anlaşılan anne babanın çocuklarıyla iletişim tarzlarının otoriter tutumda olduğunu anlamam çok zor olmadı. Hiç sormadığım halde babanın yarı ağlamaklı bir şekilde; "Ben bu günlere kolay gelmedim, çok aç yattım, çok çalıştım, kızım benim yaşadıklarımı yaşamasın." Diyerek Özlem` in içinde bulunduğu kaygı şemasının çizgilerini çizmişti. Anne ise "Kızımız hangi dersten isterse özel destek imkanı sağlayabiliyoruz, para hiç önemli değil." Söylemiyle şemanın çizgilerini kalınlaştırmıştı. Kızlarının başarısını yaptıkları fedakarlıklarla endeksleyen bu ailenin yanlış yaptıklarının farkına varmaları için bir hayli çaba harcamıştım.
Kemal dört kişilik bir ailenin küçük çocuğuydu. Baba saygın bir esnaf, anne ev hanımı, ablası ise tıp fakültesi öğrencisiydi. Üniversite giriş sınavına hazırlanan Kemal`in yurt dışında hukuk okuma hayali vardı. Anne babanın hayata garantici, risk almadan bakış açısı Kemal`i çok rahatız ediyordu. Kemal` in çok para kazanacağı ve kolaylıkla iş bulabileceği bir meslek sahibi olması, anne babasının öncelikli beklentileri olması nedeniyle başlı başına yorucu bir durumla karşı karşıyaydı. Özellikle babanın klasik bir esnaf mantığında olması, her şeyden bir koyup üç alma beklentisi Kemal` in hazırlık sürecinde yaşadığı başarısızlıkların önemli bir tetikleyici unsuruydu. Kemal` in hayallerini gerçekleştirmek için gösterdiği çabanın bu tutumlarla engelleniyor olması acil olarak aile ile görüşme kararı almama neden oldu. Anne babasının ülkenin ekonomik şartlarını bahane ederek sağladıkları olanakların çok az çocuğun sahip olabileceğini ve Kemal` in bunun farkında olmadığı şeklinde söylemleri durumun vehametini daha net anlatıyordu. Sağlanan olanakların karşılığını başarı olarak görmek istemelerinin yaşattığı stres aile içi iletişimin bozulmasına yol açmıştı. Kemal ve ailesiyle uzun zaman çalıştım. Sonunda ailenin çocuklarına yaptıkları fedakarlıkların onların başarılarıyla ilişkilendirilmemesi gerektiğini zor da olsa ikna etmeyi başardım.
Meslek hayatımda Özlem ve Kemal yaşadıkları durumlarla o kadar çok karşılaştım ki, her olay birbirinin kopyası gibiydi. Çocuklarının geleceklerine yön vermek isteyen anne babaların onlara sağladıkları olanakları bir lütuf gibi sürekli her ortamda dile getirmeleri çocuklar üzerinde ciddi bir baskı unsuru olmaktadır. Ben bu durumu herhangi bir işyerindeki patronun işçilerine aslında yasal zorunluluğu olan fakat gönlünden kopmadan verdiği fazla mesai ücretinin karşılığında onlara uyguladığı duygusal şiddete benzetiyorum. Her fırsatta çocuklarına özel ders, kurs gibi ayrıcalıkları hatırlatan bu tarz anne babalar, kendilerince yeryüzündeki en fedakar ebeveynler olduklarını da düşünebilmektedirler.
Anne babalar çocuklara sağlandıkları olanaklarla kendilerince iki faklı şekilde rahatlarlar;
Birincisi, "Ne istediysen yaptık mantığı" ile yaşanabilecek en ufak bir başarısızlıkta sorumluluktan kurtulma ve hesap sorma yetkisine sahip olmanın verdiği rahatlık. Çocuğun bu anlamda yaşacağı duygusal rahatsızlık bu tarzda düşünen anne babalar için hiç önemli değildir. Her istediği test kitabı alınıp istediği kadar özel derse yollandıysa bütün sorumluluk çocuktadır. Aradaki samimiyet, duygusal bağ hiç ama hiç önemli değildir.
Anne babaların bu konuda diğer bir rahatlama yöntemi, sağladıkları olanaklarla çevrelerine fedakar bir anne baba kimliği algılattıklarını düşünmeleridir. Özellikle çocuklarıyla akran olan çocuk sahibi olan aileler ile kurdukları ilişkilerde sevimli, sempatik ve mutlu bir aile tablosunun çizilmesi zorunluluğu ile bu tarzdaki anne babaların yaptıkları fedakarlıklardan bahsetmeyeceğini düşünebiliyor musunuz?
Anne babalarının hissettirdikleri bu olumsuz duygularla hangi çocuk akademik ve sosyal hayatında başarılı olabilir? Tepelerindeki Demokles` in kılıcı çocukların duygu durumlarını alt üst eder. Çocukların kişiliklerinin ve gelecek planlarının şekillendiği dönemlerde yaşadıkları duygusal şiddet, duygu durumlarına ciddi zarar verir. Aslında tüm yaptıklarının sorumluluğunu alabilecek bir özgüven kazanması gereken çocuklar, en ufak bir başarısızlıkta anne babalarının tepkilerinden çekinen bir kimlik algısıyla hep tedirgin, kaygılı olmak zorunda bırakılmaktadırlar.
Rekabetçi piyasa şartlarının izdüşümünün çocukların akademik yaşamlarında en travmatik haliyle görüldüğü ekonomik duygusal şiddet, anne babalar tarafından fedakarlık ambalajına `da sarılsa çocuklar tarafından kolaylıkla fark edilebilmektedir. Çocuklar sizin ne çalışanlarınız ne de yaşanmamışlıklarınızın özlemini gidereceğiniz figürlerdir. Onların oksijenle tanışmalarına vesile olmak, ekonomik özgürlüklerini ellerine alana kadar maddi manevi desteklenmesi zorunluluğunu unutmamak demektir. Çocuklara içtenlikle ve samimiyetle yapılacak fedakarlıkların anne baba kimlik algısına kattığı değer, aynı şekilde çocukların duygusal yaşamına da en olumlu şekliyle yansıyacak, aradaki duygusal bağ daha da güçlenecektir.