turgutcamer@hotmail.com
Değerli okurlarım, Çanakkale Zaferi'nin 100. yılında ilki, 101'nci yılında ikincisi düzenlenen Gelibolu Maratonu programı çerçevesinde Atletizm Federasyonu da "Eskimeyen Değerlerimiz" ödül töreni ile etkinliklere katkı sundu.
***
Bu yıl ikincisi düzenlenen, Türkiye’nin ‘BARIŞ’ temalı ilk Maratonu “Barış İçin Koşuyoruz” sloganıyla düzenlendi. Maratona geçen yıl 2500 kişi katılmışken, bu yıl 7’den 70’e 6000 kişi katıldı. 42 Km’lik parkuru erkeklerde Kelfalew Deja BURUSE, kadınlarda Şirin Mine KILIÇ, 21 Km’lik yarı maratonda erkeklerde Aydın ÇEKEN, kadınlarda Raluca APOSTOL ilk sırada tamamladı.
*Eğer, Uluslararası Atletizm Federasyonu Gelibolu Maratonunu yarışma takvimine alırsa 3. Gelibolu Maratonunda katılımcı sayısı 10 bini aşar diye bir öngörüm var… Böylece, Çanakkale’mizde tarihi ve kültürel turizm ivme kazanır diye düşünmekteyim. Ayrıca, Türkiye Atletizm Federasyonunun da yarışma takvimine yeniden “Truva Bayrak Koşusu” nu almasını öneriyorum.
Gerçekten dünyanın en özgün tematik parkurlarından biri olan tarihi Gelibolu Yarımadası’nın eşsiz atmosferinde “Barış İçin Koşmak” ne kadar anlamlı değil mi?
Her katılımcı için dikilen ağaç ile barışa uzanan bir hatıra ormanının oluşması da övgüye değer bir girişim… Gelibolu Maratonunu organize eden ÇATOD Yönetim Kurulu Üyesi Armağan AYDEĞER ve Wilusa Turizm işletmecisi Ahmet ÇELİK olmak üzere Turkcell, AVEK Otomotiv ve desteklerini esirgemeyen tüm kurum ve yetkilileri kutluyorum.
***
“Eskimeyen Değerlerimiz”:
Atletizm Federasyonu adına Proje Koordinatörü eski ‘Milli Atletlerimizden’ Necdet AYAZ’ın çağrısı üzerine Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen atlet arkadaşlarımızla bir araya geldik.
*(Bendeniz, 1967-1973 yılları arasında 5000 -10000 metrelerde Ay-yıldızlı formayı 25 kez yurt içi ve yurt dışında onur ve gururla temsil etmiştim.)
30 Eylül günü ÇOMÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsünün Konferans Salonundaydık… Bir araya getirilişimizin nedeni bizler için önemliydi. Bizim kuşak “Milli Atletlere” ödül verilecekti. Yıllardır… Yıllardır derken hiç abartmıyorum, 30 - 40 yıldır bir araya gelemeyenlerimiz vardı. Atletizmi bıraktıktan sonra herkes kendi işindeydi ve yaşadığımız kentler doğal olarak değişmişti. Çoğumuz doğduğu değil, doyduğu yerdeydi. Çoluk, çocuğa, torun torbaya karışmıştık…
Evet… o gün 30 Eylül günü bir araya gelince, çok eski zamanlara gidip anılarımızı tazeleme olanağını bulduk. Kimimiz gerçekten çok duygulanmıştı, bu anların tanığı olmak ise bambaşka bir şeydi.. Anlatmak zor, ancak yaşanır.
“Kitabın yenisi değil, eskisi değerlidir” derler. Bu ne demektir? Kitap, okunduğu, eskitildiği zaman değer ifade eder, kitaplıkta duran el değmeyen kitap, öksüz-yetim çocuklar gibi ağlar, ilgi ister, okunmak ister.
*Ödülünü almak üzere sahneye davet edilen biz eski atletler salonda bulunan çoğunluğu üniversiteli gençlere kısa söyleşilerle sanırım olumlu katkılar yaptık.
*Örneğin, ödül töreninde anımsadığım kadarıyla şöyle hitap etmiştim:
“Değerli arkadaşlar.. Sevgili gençler dünyayı yenenlerin yenildiği yere hoş geldiniz. Çanakkale Zaferi Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözüdür, unutmayınız…
Sizinle birlikte bir anket yapmaya kalksak ve insanların mutluluktan ne anladıklarını sorsak; elbette ki birçok cevaplar alırız. Fakat emini ki tanımlamaların büyük bir kısmı; para, mevki, sağlık, şan ve şöhret gibi kelimeleri içinde bulunduracaktır.
Benim için mutluluk anlayışı tamamen değişiktir ve diyorum ki: Mutluluk, sevmek ve sevilmektir. Kadir bilmek ve kadri bilinmektir. Atletizm Federasyonumuzun lütfedip biz ‘eski değerler’ için düzenlemiş olduğu bu ödül töreninde ben, siz dostlarımın sevgi ve yakınlıklarını teneffüs eden mutlu bir kişiyim.
Sevgili gençler, sevgili arkadaşlarım dostlarınızı, arkadaşlarınızı, bütün insanları seviniz. Onları iyi yollara teşvik ediniz. Başarılarını destekleyiniz. Sevgi ve beğenme duygularını içinizde saklamayınız. Bunları layık olanlara bol bol veriniz. Unutmayınız ki; alkışladığınız her insan, karşınıza daha büyük başarılarla çıkmak için sizden taze enerji almış olacaktır.
Gençler her şey gönlünüzce olsun…”
***
Sevgili Çanakkale OLAY okurları, dağıtılan ödüllerin üzerine “Geçmişine değer vermeyenler geleceğine yön veremezler” diye bir özlü söz yazılmış.
Gerçekten geçmişimize değer verelim, geçmişten dersler çıkaralım ki geleceğimiz aydınlık olsun. Hiç kuşkusuz geçen zamanı durdurmak mümkün değil, ama gelecek zamanı güzelleştirmek bizlerin elindedir. İyiliğe, doğruluğa, güzelliğe, barışa ve özgürlüğe ait ne varsa her şeyin gönlünüzce olmasını dilerim.
SON SÖZ: Bizlere unutulmayacak anılarımızı yıllar sonra yeniden yaşatanlara içtenlikle teşekkür eder, sevgi ve saygılarımı sunarım… T.Ç