Kadir Kenar

akadirkenar@hotmail.com

Eskiden ne yazardık be!

3060
90 yılların başında muhabirliğe başladık bu meslekte. Yaşımıza göre geç oldu aslında. Ve 90 yılların sonunda da muhabirliğin yanına köşe yazarlığını ekledik. Hem gazete yaptık, hem köşe yazdık. Gece saat 12`lerde işten çıkardık. çok okuduk, çok insan tanıdık, çok ca da haber kaynağı edindik. Çünkü bizim işimizin olmazsa olmazı bu. Hani derler ya, `un var, şeker var; helva yap`, biz de de kaynak, kaynak, haber.. Çok güzel günlerdi.
 
Ve yine haber yapmak, başlık atmak o kadar güzeldir ki! Yeni doğan bir çocuğa isim koymak gibidir başlık atmak. Hem de her gün yaşarsın bu mutluluğu. Haberi haber yapar. Habere kişilik katar. Çok özen ister. Köşe yazmaya başladığım ilk günleri hatırlıyorum. Kadir Kenar diye bir köşe yazıp, `tamam` diyemezdim. Bir köşe kesmezdi. `İncir Çekirdeği` diye bir köşe daha yazardım. Günün olaylarını kısa ve net eleştirirdim bu köşede. Yine tatmin olmaz, rahmetli dedem `Mehmet Emin Çavuşoğlu` mahlasıyla gazetenin en arka sayfasına bir köşe daha kondururdum. Emekli bir bürokrat havasıyla yazdığım bu köşeyi de, Kadir Kenar kıskanırdı!. Ve onlarca insan da, benimle değil de Çavuşoğlu`yla tanışmak isterdi. Yalan atardım. Biga`da derdim. Çan`da yaşıyor derdim. 
 
Ama eskiden yazardık be. Hem yazardık, hem de yazar gibi yazardık. Korkumuz yoktu. Doğruya doğru, eğriye eğri derdik hiç kıvırmadan. Alkışlamak istediğimizi de canı gönülden tebrik ederdik. Kimse de, `bundan kaç para almış acaba?` falan diye de düşünmezdi. 
Muhabirlikte 30 yıl, yazarlıkta 20 yılı geride bıraktık. Ama mesleğimizin ne tadı kaldı, ne tuzu. Artık ne övmenin, ne yermenin, ne de sevmenin de pek anlamı yok. Çünkü inandırıcılığımız kalmadı. Çünkü, kamplaştık. Onun sesi, bunun borusu, onun davulu, bunu zurnası olduk insanların gözünde. Ama bir de şu var, basın toplumun aynasıdır deriz ya, acaba diyorum tek başımıza mı bu hale geldik? Tek suçlu biz miyiz? Eveeettt, tamam dertleşme bitti. 
 
İncir çekerdiği!
Çanakkale`nin en köklü mahallesi Fevzipaşa`nın koronalı günlerde kaderine terk edildiğinin ve muhtar Ramazan Işıldak`ın çaresiz bir şekilde, feryat figan etmekten yorulduğunun farkında mısınız?
 
Çanakkale`de hizmet sektörünün büyüklüğünün yanında, bu sektördeki kapanmanın çalışanları çaresiz bıraktığının farkın damısınız? Ve maalesef ilimizde intihar olaylarının üzücü bir şekilde yükseldiğinin...
 
Son iki hafta da gördük ki, Çanakkale`nin `legal` basınını ciddiye alan yok. Ne dersek diyelim. Karşımızda kocaman bir duvar var. Ve biz sadece ona konuşup, yazıyoruz. Farkında mısınız?
 
Nevşehir Valiliği görevinden sonra geçen yıl ilimize atanan Vali İlhami Aktaş`ın ardından; Nevşehir`de beraber üç yıl görev yaptığı, başarılı ve güvenilir bir insan olan Cumhuriyet Başsavcıası Altuğ Kürşat Şahin`in de geçen hafta Çanakkale`ye atandığının farkın damısınız? 
Milletvekili Bülent Turan`ın son zamanlarda, `doğalgaz` başta olmak üzere bir çok konuda `Himenleştiğini`n ve Çanakkale`nin tüm sorunlarına aşırı bir özenle yaklaşıp, çözüm üretmede de daha pratikleştiğinin farkında mısınız? 
 
Eğitim camiasında faaliyette olan, sağ sendikalardan Türk Eğitim Sen ile, Eğitim Birsen`in birbirine girdiğinin farkında mısınız? 
 
Çanakkale`de turizm alanında ve hizmet sektöründeki bir çok işletmenin ya battığının ya da el değiştirdiğini farkında mısınız? 
 
Çan ve Biga şehir merkezlerinde trafik akışının İstanbul`u aratmayacak ölçüde yavaşladığının ve araç yoğunluğunun insanları bunalıma soktuğunun farkında mısınız?
 
Marmara denizi can çekişken ve Ege`ye kadar her yeri deniz kusmuğu sarmışken, Parayı verenin düdüğü çaldığı, ve de sözde `mavi bayrak!` hikayesinin inandırıcılığı ortadan kalkmışken, yine dalgalanmaya başladığının farkında mısınız?
 
Bu köşeyi yazan Kadir Kenar`ın psikolojisinin çok berbat olduğunun ve oturup tek bir konuyu sonuna kadar işleyemeyecek durumda olduğunun da farkını varmış mısınızdır acaba! Özgür günlerde dertleşmek, yazmak ve nefes almak dileğiyle. Tutsaklığımızın son hafta sonunda da herkese sabırlar diliyorum.