Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Erdal Eren unutulmadı.

35 yıl önce askeri faşist diktatörlük hukuksuzluğun tüm süreçlerini çalıştırıp, idam ederek katlettiği genç devrimci Erdal Eren katledilişinin yıl dönümünde bütün yurtta coşkuyla anıldı. 35 yıl sonra özelikle gençliğin Erdal Eren'i coşkuyla anması onun bıraktığı mirasın karşılık bulmasının göstergesidir. Bu miras; mücadele kararlılık ve inançtır. Yurdun muhtelif yerlerinde düzenlenen anma etkinliklerinde gençler "gençlik gelecek, gelecek sosyalizm " diyerek bu mirasın sadık temsilcileri olduklarını ortaya koymuşlardır. Yine birçok yerde devletin güvenlik güçleri bu etkinlikleri engellemek adına bildik yöntemlere başvurmaktan geri durmamışlardır.

1220

 Gençlik mücadelesini yok etmek, gençliğe göz dağı vererek; gençliğin demokrasi özgürlük ve barış mücadelesinin bir unsuru olmasını engellemeye çalışan diktatörlük amacına ulaşamamıştır.

Nice Erdal Eren’ler yetişmiş, faşizmin gericiliğin saldırıları karşısında onlar da Erdal Eren gibi katledilmişler, gençliğin kalplerine gömülmüşlerdir.
Ancak mücadele durmamıştır, zulme baskılara boyun eğmeyenler mücadelelerini sürdürmüşler, devletin baskı ve şiddetine karşı durmuşlardır.
Gezi mücadelesinde yitirdiklerimiz baskıya ve zulme karşı tıpkı Erdal Eren gibi karşı duran onurlu gençlerimizdir. 
Erdal Eren’in idam edildiği gün, idamını protesto etmek için afiş asarken polis tarafından gözaltına alınan Ercan Koca adlı genç gördüğü işkence ile katledilmiş, devletin gençliği geleceksizleştirmek temelindeki baskısı sürüp gelmektedir.
Bugün bu şiddet, artık savaş koşullarında sokağa çıkma yasakları ile tahkim edilmiş şekilde,  yargısız sorgusuz sokak ortalarında gençlerin katledilerek insafsızca sürdürüldüğü bir şiddet haline dönüştürülmüştür. 
İşte Sur , Nusaybin, Cizre, Silopi’de yaşananlar…
Tüm bu uygulamalar; ülkede baskı ve şiddetin yeni bir aşaması olarak tek adam diktatörlüğü dönüşümünü gerçekleştirmek adına futursuzca sürdürülmektedir.
Halkın en temel yaşam hakları gasp edilmiş, diktatörlük uygulamaları günlük yaşamın bir parçası haline getirilmiştir.
Ancak unutulmasın ki; bu baskı, şiddet ve savaş politikalarıyla amaçlarına ulaşmak isteyenler bunu başaramayacaklardır.
Erdal Eren’i katlederek gençliği susturmak isteyenler nasıl hedeflerine ulaşamamışlarsa, savaş ve şiddet politikalarıyla en temel insan haklarını, yaşamı insanlığı savunan halkların mücadelesi engellenemez, insanlığın yeni bir yaşam hedefine ulaşması yok edilemez.
Bu mücadele gelinen noktada savaş ve yok edici politikalara karşı, insanlığın ve yaşamın savunulması mücadelesine dönüşmüştür.
İnsanlık yok edilemez, barış demokrasi ve özgürlükler temel insanlık değerleri olarak her zaman var olacak,  bu mücadele sürecektir.
Bu mücadelenin birde sınıf karakteri vardır.
Kapitalist toplumda hayatı yaratan gerçek üretici güç olarak işçi sınıfının mücadelesiyle birleşerek büyüyecek; demokrasi özgürlük ve barış mücadelesi tüm bu insanlık düşmanı uygulamaları yerle bir edecektir.
13 yıllık süreç sonrasında parti devleti olarak kendi dönüşümlerini yaratan AKP bunu engelleyemez.
Erdal Eren Çanakkale’de de Emek Gençliği tarafından coşku ile anıldı.
Onlarında kararlılığı görülmeye değerdi.
Hazırladıkları programda 10 Ekim’de’ Ankara katliamında yitirdiğimiz Ercan Adsız da doğal olarak unutulmamış ve program daha da bir anlam kazanmıştı.
Gençlerin hazırladıkları bu programı duygulanarak izledim.
Yeni bir yaşam için, insanlık için, savaşsız sömürüsüz bir dünya için verilen mücadelenin haklılığına ve başarıya ulaşacağına ilişkin duyguların yoğunlaştığı bir etkinlik oldu. 
Benim için de, ağır baskı şiddet ve savaş koşullarına rağmen gençlerin kararlılığı, mücadele azmi bir anlamda motivasyon oldu.
Güzel bir pazar günü yaşadım… 
“Amman Amman acı yüzler, Kurşun gibi izler, Son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda” şarkı sözlerini mırıldanarak evin yolunu tuttum.
Erdal Eren yaşıyor, yaşayacak, sevdan sevdamız olacak…