Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Emriniz olur !..

Emir büyük yerden, AKP Çanakkale milletvekili aday adaylarından biri olan bürokrat buyurmuş; "Çanakkale Belediyesi, bu `ucuz ve alaycı` pankartlarla her gün kordonda yürüyen yüz binlerce vatandaşımıza Mübarek Beldemizi küçük düşürüyor. Altı aydır sabreden halkımız bunları indirmeli artık..." Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi'nin Çanakkale'nin çevre sorunlarına dikkat çekmek için hazırladığı pankartlar konusundaki rahatsızlığı anlamak zor değil. Doğamızı rant aracı haline getirerek, yaşamsal değerlerimizi yok etmek isteyen politikaların sonucudur bu yaklaşım… Ancak bir başka şey var ki, son derece tehlikeli bir gelişimin işareti olarak dikkat çekicidir. AKP'nin şiddet, savaş politikalarıyla, katliamlar üzerinden gerçekleşen 1 Kasım seçim sonuçlarının yarattığı güç zehirlenmesi ve yandaş etkisi olarak güce tapma; tehlikeli sonuçlar yaratabilecek bir potansiyeli bağrında taşıyor. Siz bakmayın süslü laflara, işte örnek ortada

1301

 Güç zehirlenmesinin vardığı nokta açısından AKP milletvekili aday adayı olan şahıs “ Altı aydır sabreden halkımız bunları indirmeli artık...” yaklaşımı ile Çanakkale halkını tahrik etmekte ve suça teşvik etmektedir.

Kendisi gibi olmayan, kendisi gibi düşünmeyen her türlü farklılığın yok edilmesi girişiminin bir işaretidir bu sözler…

Önümüzdeki günler, bu anlamıyla özgürlükler ve demokrasi açısından sıkıntılı günler olacaktır.

Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi’nin Çanakkale’nin çevre sorunlarına dikkat çekmek adına asmış olduğu bu pankartlara bile tahammül edemeyenlerin ve onların indirilmesi için resmen tahrik politikasıyla hareket edenlerin, demokrasi, kardeşlik, birlik, adalet ve hukuk gibi sözlerinin hiçbir değeri yoktur.

Bu mantığın sonucu olarak şekillenen özelikle Kürt halkına uygulanan imha politikaları şimdi daha iyi anlaşılmaktadır.

Bu denli rahatsızlık duyulan o pankartlardaki içerik, Çanakkale halkının taleplerini içeren ironik gerçeklerdir.

Bu tahammülsüzlük, farklılıkları yok saymanın, buradan hareketle yok etmenin beslendiği bir zemindir ki; yaşamın her alanında  yok etme imha etme politikalarına yol açar.

“2115’de Çanakkale Şehitleri Abidesi’nin yanına Çevre Felaketi Şehitler Abidesi yakışmaz mı?”

“Bir Çanakkale isteriz Boğazı siyanür kokan Dağları termik kokan”

“Boğazımıza kadar köprü istiyoruz “

“Ölmeden önce bir yudum siyanür ve nükleeri bize layık görmeyenler utansın” gibi pankartların indirilmesi için Çanakkalelilere çağrı yapan şahıs  herhalde göze girme uğraşı içersinde…

Bir sonraki seçimlere yatırım yapmak istiyorsa yanlış bir yol seçmiş, böylesine bir onursuzlukla 4 yıl geçmez.

Bu teşvikten üzerine vazife çıkaranlar çıkar mı, bilemiyorum ancak bu onursuzluğun parçası olmak; insani bir tavır olamaz.

‘Benim gibi düşünmezsen yok ederim’, ‘sana düşüncelerini ifade etme hakkı tanımam’ yaklaşımıyla bundan böyle daha sık karşılaşacağız.

AKP Aday adayı bu tehlikeli sularda yüzmekten bir an önce vazgeçmeli ve Çanakkale halkını o pankartları indirme çağrısıyla suça teşvik etme halinden kendini kurtarmalıdır.

Böylesine yaklaşımlar kentimizi kaosa ve huzursuzluğa götürür.

Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi Genel Kurulu’nda ortaya çıkan bu iradeye saygılı olunmalıdır.

Düşüncelerin zor yoluyla yok edilmesi hiçbir dönemde başarılı olmamıştır.

AKP’nin kendi gerçekleri dışındaki hiçbir şeye tahammülü olmaması ne yazık ki çok çabuk kendisini göstermeye başladı.

Öylesine ki, bilimsel çalışmalara bile müdahale edecek şekilde bitki ve hayvan hastalıklarına ilişkin yapılan araştırmaların Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın izni olmadan yayınlanmasını gündeme getirmek gelinebilecek son noktadır.

Bilimsel araştırma özgürlüğü dahil, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğünün ayaklar altına alındığı koşullarda yandaşların her türlü manipülasyon ve yalan üretme özgürlüğüne devam.

İleri demokrasi yolunda ilerliyoruz nede olsa…

Çamur at izi kalsın…