Turgut Çamer

turgutcamer@hotmail.com

DOPİNGLİ ATLETİZM!

1946
Değerli okurlarım, 23 Nisan’dan bu yana Kepez’de babamdan kalma yazlıkta ikamet etmekteyim. İki buçuk aydır buradayım, ülke gündemimiz hayli hareketli ve yoğun.. Gezi Parkı Direnişi, Mısır’da ki gelişmeler derken, sporumuza musallat olan ‘doping’ i gözden kaçırmamamız gerektiğine inanarak ve de üzülerek aşağıda ki satırları kaleme alıyorum.
                                                                      ***
            Geçtiğimiz hafta yazdığım ‘YANDAŞ SPORCU’ Ahlakı! Başlıklı yazımda Atletizm geçmişimden özetle söz etmiştim. Atletizmde kangren haline gelmiş DOPİNG olaylarına seyirci kalamazdım. Çünkü, 1967-1973 yılları arasında (yurtiçi- yurt dışında) 25 kez Milli formayı onur, gurur ve ahlaklıca temsil etmiş bir kişiydim…
*Atletizm Federasyonu ‘yasaklı madde’ kullanan yani DOPİNG yapan atletlerle acaba şimdiye dek yeterince mücadele etmiş midir? Etmiş olsaydı gazetelerin spor sayfaları bu utanç tablosundan söz etmezdi.
Bakınız, Dünyada doping testlerinin ‘pozitif’ tespit oranı % 0.2-0.5,
Bizde ise ‘pozitif’ tespit oranımız % 20 gibi anormal değere ulaşıyor!
Yukarıda ki oranlar hiç kuşkusuz her geçen gün, artan sayıda sporcumuzun ‘yasaklı madde’ kullandığını açıkça gösteriyor. Yıldız ve gençler kategorilerine kadar ‘doping’ inmiş durumda!
Bu tabloya karşın Atletizm Federasyonunu Baş Antrenörü yarışmalar sırasında sporculardan numune alımını engelliyor ve; “dopingle mücadeleye karşı savaşacağını, Türk Atletizmini yedirmeyeceğini..” söylüyor ve görevde kalmaya devam ediyor. Yasaklı madde kullandığı belirlenen atletlere, ceza vermeyip ‘caydırıcılık’ilkesini yok sayan anlayışın eseridir bu utanç tablosu…
***
            Sevgili okurlarım, Türk Atletizminin bu utancı yaşamasının bence iki önemli nedeni var.
            1 – Ödül Yönetmeliğinin amacı aşan bol keseden dağıttığı Cumhuriyet Altınları.
            (Olimpiyat Şampiyonuna 2000 Altın, Dünya ve Avrupa Şampiyonuna 1000 Altın, Akdeniz Oyunları Şampiyonuna 500 Altın vaat eden sistem. Ayrıca, sponsorların verdiği arabalar, TOKİ’nin vereceği evler vb.)
            Dünyada bu eşi benzeri olmayan-görülmeyen Ödül Yönetmeliği o genç amatör sporculara; “Mutlaka Şampiyon ol.. Kesinlikle madalya al.. yeter ki kürsüye çık.. O madalyayı ne pahasına olursa olsun, ne yap yap kazan! Ödülü de kap!” baskısını yapıyor, birinci neden bu…
2 – Devşirme sporculara Ay-Yıldızlı milli formamızı giydirmek! Bu aslında bir zul’dur. Genç nüfusa sahip bir ülke olmamıza karşın, sporu ve sporcuyu anlamayan ‘yandaşlarla’ yönetilen Türk sporu böyle rezaletleri yaşar! İkinci nedenim de budur…
***
            Türk sporunda ki bu olumsuz gelişmeler Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği (IAAF) ve Dünya Anti-Doping Ajansı (WADA) yetkililerince de kaygı ve dikkatle izleniyor. Türkiye’nin doping rezaleti hakkında sorumlulara yönelik ne gibi bir işlem yapacağını bu uluslararası kuruluşlar merak ve sabırla beklemektedir.
            (Nitekim, Dopingle Mücadele Komisyonundan Prof. Dr. Rüştü GÜNER: Geçen  1 yılda ‘yasaklı madde’saptanan sporculardan 11’inin 15 yaşın altında, 33’ünün ise 18 yaşından küçük olduğunu, son 15 ay boyunca alınan numunelerin analizleri sonucunda ise; 40 Halterci ile 48 Atletin yer aldığı toplam 111 sporcuda ‘yasaklı maddeye’ rastlandığını, ayni dönemde 11 sporcunun örnek vermediğini, bir yetkilinin kontroller sırasında komisyon görevlilerine engel olduğunu, ancak yetkilinin hala ceza almadığını” açıkladı.)
            *Atletizm Federasyonu Başkanı Mehmet TERZİ17. Akdeniz Oyunları sırasında Mersin’de, düzenlediği basın toplantısında özetle; “2016’ya kadar sorumluluk aldım. Dopingle sonuna kadar mücadele edeceğim!... (Dopingle mücadele şimdi mi aklına geldi?!. Yazık!) Benim istifa etmem söz konusu değil, 2016 sonuna kadar görevimin başındayım. İstifa etmek gibi bir düşüncem yoktur.. Bir sporcu hata yapabilir.. Eğer büyük bir hata varsa ben istifa edebilirim ancak ben maratoncuyum” demiş.
            (Yani, ben mukavemetçiyim.. kolay kolay pes etmem demeye getiriyor lafı.. Hata hatadır, büyüğü küçüğü olmaz. Hele hele ‘doping’ konusunda.. Küçükse istifa yok, büyükse olabilir, öyle mi? Sevgili Terzi kelime oyunu ve takiyyeyi bırak… Din kardeşiyiz!.. Seni aktif sporculuğumuzdan tanıyorum, senin bu tavrına hayret ediyorum. Federasyon Başkanlığı senin için vazgeçilemez bir makam mı?)  
            Terzi’ye Son Seslenişim
            Değerli arkadaşım biliyorsun ben ‘büyükler’ sende ‘gençler’ kategorisinde milli formayı giyiyorduk, senden altı yaş daha büyüktüm. Eminim ki sende benim gibi doping yapmadan Türkiye’yi onur ve gururla temsil ettin. Hileli değil helal şampiyonluğu savunman gerekmez mi?!. Yanlış anımsamıyorsam sen bir imamın oğlusun üstelik!.. “Büyük hatam varsa…” diyorsun. Tabii ki hatalısın..  9 yıldır Atletizm Federasyonunun başındasın. Devşirme atletlerle epeydir idare ettin! Asıl maharet bu ülkede doğmuş gençlerimizi ‘temiz-dopingsiz’ uluslararası düzeye çıkartmaktır.
            -Sporcu doping yapmışsa cezasını çeker.. Ama Federasyon Başkanı olarak ben bu durumdan kendime hiçbir vazife çıkaramam diyemezsin! Olumlu- olumsuz her türlü gelişmeden sorumlusun.. Kurumsal olarak o camianın başı isen, senden de gereğinin yapılması beklenir! Türk Atletizminin geleceği için istifa etmen en hayırlı hizmetin olacaktır! Bir ağabeyin olarak sana naçizane önerim; zaman yitirmeden istifa etmendir.
            Ayrılarak da onurlu hizmet verilir…
*** Sakın Unutma “HİÇ KİMSE VAZGEÇİLMEZ DEĞİLDİR”