Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Doktorsuz ambulanslar

1732
Böyle bir şeyde olur mu demeyin, gazetemizde okumuşsunuzdur. Sağlıkta dönüşümün yeni uygulamalarından biri olarak ilimizdeki 112 acil ambulanslarda görevli doktorlar artık yok. Sağlıkta devrim dedikleri şey böyle bir şey olsa gerek. Bir doktorun donanım ve eğitim seviyesi ile acil tıp teknisyenlerini aynı düzeyde ele almak; devrim değil tam bir yıkımdır. Bu arada şu yanlış anlamanın da önünü geçmek gerekir; esas olan acil tıp teknisyenlerini küçümsemek değil, bir ekip olarak doktor ile birlikte olması gerekli ekip çalışmasının yok edilmesine gösterilen tepkidir. Bu haberimiz üzerine özellik ile vatandaşlarımızdan yoğun tepkiler geldi. Vatandaşlar doktorun olmadığı bir acil yardım servisinin düşünülemeyeceğini, bu durumun duraktan taksi çağırmaktan bir farkı olmadığını söyleyerek bu uygulamadan bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini belirttiler. Doktorsuz ambulans hizmetlerine, doktorlarında önemli tepkileri var. İl Sağlık Müdürü, bu konuda yapmış olduğu açıklamada sorun olmadığını belirtirken önemli bir risk aldı. Özünde kendisi de uygulamanın yaratacağı sakıncaların farkında ,farkında olduğu için doktor sayısı yeterli olduğu zaman yeniden ambulanslara doktor tahsis edileceğini belirtiyor. Sağlıkta devrim adında sunulan dönüşüm programı, gün geçtikçe çarpıklıklarını bir bir ortaya koyuyor. Kanser hastası genç bir kardeşimizin ilaç bulamaması nedeniyle yaşanılan trajediden, iş bırakan sağlık çalışanlarının sorunlarına kadar yaşadıklarımız bu gerçeği gün yüzüne çıkarıyor. Fakat siyasal iktidar bir ?memnuniyet paketi? yaratmış onun algısı üzerinden pompaladığı propaganda ile şimdilik durumu idare etmeye çalışıyor. Teknolojik bazı imkanları kullanarak hastanelerde sıra uygulamasını çözmek sağlıkta sorunların çözümü değildir. Kaldı ki bu da ne kadar çözülmüştür, oda ayrı bir tartışma konusudur. Sağlıkta memnuniyet düzeyi propaganda yapıldığı kadar olmuş olsa idi; başta doktorlar olmak üzere sağlık çalışanların maruz kaldığı bu şiddet yaşanır mıydı ? Umarız ki doktorsuz ambulanslar nedeniyle vatandaşlar ciddi problemler yaşamazlar. Ama kulağımıza gelen bazı ciddi sıkıntıların yaşandığına ilişkin olaylar var. Yetkililerin bu konuda gerekli önlemleri almasını özellik ile hatırlatırız. İnsan sağlığı bu, hiçbir şeye benzemez. Kurtarayım derken boğulmak? Bir televizyon kanalında? Öyle herkes her önüne gelene cebindeki 2 bin lirayı çıkarıp vermez" sözleri ile Bakan Erdoğan Bayraktarı savunmaya kalkan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik bir başka gafa daha imza attı. Bizim kültürümüzde ?sağ elin verdiğini sol el bile görmez? anlayışının var olduğu koşullarda 2 bin Lira miktarı televizyondan deklere etmek ne kadar etikdir? Daha evvelde belirttim yine söylüyorum; bu o andaki spontane bir olay olarak geçiştirilecek bir konu değildir. Üst üste yaşanılanlar bunu doğrulamaktadır. Bu ülkemizde hakim hale getirilmeye çalışılan sadaka kültürünün en açık örneğidir. Kapitalist sistemin, insanı yok sayan, onun değerlerini görmezden gelen vahşi yüzüdür. Bu vahşilik kendisini bu şekilde göstermektedir. Hüseyin Çelik?in açıklamaları bakanı kurtarmaktan ziyade, olayın çirkinliğine daha bir katkı yapan açıklama olmuştur. Hele bir de Doğan Haber Ajansına kanser hastası Dilek Özçelik?in yaptığı açıklamaları bir o kuyun da ; AKP?li siyasetçilerin içine düştükleri durumu bir kez daha görün; ?Söylenildiği gibi orada 2 bin lira para kesinlikle yoktu. Parayı saymadım, çünkü parayı almak gibi bir niyetim yoktu. Ancak paradan anlayan bir kişi orada 2 bin lira olmadığını anlar. 2 bin lira olsa avuç içine sığmaz, ancak ben parayı iade ederken, rahatlıkla avuç içime aldım. Bana verdiği para tahminen 200 ya da 300 lira, en fazla 400 liradır." İşte bu çirkinliğe şimdi yalan da karışmıştır. Hüseyin Çelik partili bakan arkadaşını kurtarayım derken kendisi boğulmuştur. Bu değerler sistemi, zaten hepten boğulmaya mahkûmdur. Bırakın acil tıp teknisyenli ambulansları, doktorlu ambulanslar da kurtaramaz?