turgutcamer@hotmail.com
Değerli okurlarım 2019-2020 Öğrenim ve Öğretim yılı beş gün sonra başlayacak.
Yeni eğitim yılında tüm öğretmen ve öğrencilerimize başarılar, velilerimize de sabırlar diliyorum.
***
17 yıllık AKP iktidarında 7 Milli Eğitim Bakanı görev yaptı. Bu süreçte 15 kez de eğitim sistemi değiştirildi. “Kindar-Dindar Nesiller” yetiştireceğiz diyerek eğitimi yap-boz tahtasına çevirdiler. Ezilen sıkıntı çeken hep çocuklarımız, gençlerimiz ve onların aileleri oldu. Hele hele yoksulun çocuklarına tek seçenek olarak imam hatip okullarını bıraktılar. O çocuklarda o okullarda “Değerler Eğitimi” denen anti laik müfredatla bilimsel eğitimden uzaklaştırılarak gelecekleri karartılmaya başlandı.
*Bu çocuklarımız ENSAR, TÜRGEV, TÜGVA, İlim Yayma Cemiyeti gibi tarikat ve cemaat yurtlarında barınıp beslenerek “Kindar ve Dindar Nesil” olacak ve böylelikle AKP iktidarının başı göğe yükselecek! Ve de eğitim politikalarını “Gerici Dinci Vakıflara” teslim etmenin mutluluğunu yaşayacaklar!..
*Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı(PISA) Direktörü Andreas Schleicher bir hafta önce İstanbul Bahçeşehir Üniversitesinde düzenlenen toplantıda hiçbir şeyin öğretmen kalitesi üzerine çıkamayacağına dikkat çekerek; “Daha iyi sınıfı değil daha iyi öğretmeni tercih etmelisiniz…” demiş.
PISA sonuçlarına göre temel eğitimde en başarılı ülke Finlandiya. Finlandiya’nın başarısında en önemli unsur eğitim kadrosudur. O ülkede öğretmenlerin tümü en başarılı öğrenciler arasından özenle seçilerek yetiştirilmekte; ancak master dereceli üniversite mezunları öğretmen olabilmektedir.
Biz de Nasıl?.. Tüm olumsuz koşullara karşın özel çabasıyla kendisini yetiştirmiş öğretmenlerimizi tenzih ederek soruyorum?
-Biz her önümüze geleni öğretmen yaptığımız gibi bununla da yetinmeyip Türk Milli Eğitim Sistemini din eksenli temel üzerine oturtarak, Anayasanın laiklik ve laik eğitim ilkeleriyle “Öğretim Birliği Yasasına” aykırı yasal düzenlemeler yapmak için olağanüstü çaba içine girmedik mi?
Sonuç olarak; “Bütün okullar imam hatipleştirilecektir”, “Dindar bir nesil yetiştireceğiz” gibi benzeri sözler bir laik ülkede değer ve anlam bulamamalı…” Çünkü laik düzende din eğitimi vermek ailenin görevidir. Eğer öğrenci okulda din eğitimi almak istemiyorsa bu da zorunlu değil, tercihe bağlı olmalıdır.
*Tüm okulları imam hatipleştirme projesi aslında “Büyük Ortadoğu Projesine” hizmettir.
BOP Projesi neyi amaçlıyor?
Türkiye’nin orta doğuya örnek lider ülke modeli olmasını; ancak, laik yapısıyla Türkiye’nin orta doğu ülkelerine model olamayacağını, bu nedenle de rejimin laik yapıdan kurtarılarak “İslami” bir yapıya evrilmesi gerektiğini dayatmaktadır.
BOP Projesi ne denli masumane değil mi!? Yalnızca eğitim sistemi değişikliğine değil Suriye bataklığına da düşmemize neden oldu.
*Bakınız, BOP Projesinin bir başka yansıması da şöyle; 3 Mart 1924’te Atatürk’ün talimatıyla Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. DİB İnternet sitesinde başkanlığın kuruluşuna yer veriyor ama kurucusu Atatürk’ten tek bir satır bile yok.
- Sizi bilmem ama ben Diyanet’in bu skandal tavrına hiç şaşırmıyorum.
Neden mi? Şunun için; “Milli Bayramlarımızda” ve 10 Kasımlarda Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü anmayan bu kurumdan öyle vefalı saygılı bir tutum beklemediğim için… Benim vergilerimden maaş alan Atatürk’ü yok sayan vekillere ve bu kuruma devlet bütçesinden ayrılan benim payıma düşen kısmını helal etmiyor haram ediyorum.
Bu DİB’i ancak bir koşulda bağışlarım! Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil’in 31 Ağustos 2019 tarihinde kaleme aldığı “Ayet-el Kürsi yazılı pirinç tanesi…” başlıklı yazısını broşür halinde tüm camilerimizde cemaate dağıtırsa.
***
Sevgili Çanakkale OLAY OKURLARI ve sevgili ÖĞRETMENLERİM yazımı Hitler’in Almanya’sından bir eğitimcinin sözleriyle sonlandırıyorum.
· Almanya’da bir lise müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş.
-“Bir toplama kampında sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar.
Bu eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum.
Sizlerden isteğim şudur; öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”
*
NOT: Sırasıyla; “4+4+4’ün Getirdikleri…” 11.09.2012, “ÖĞRETMENLERE” 24.09.2013, “DERS ZİL’İ ÇALDI!” 21.092016, “KALEM ve SİLGİ” 13.09.2017 başlıklı yazılarımı arşive girerek bir kez daha okumanızı öneririm… T.Ç.