turgutcamer@hotmail.com
Değerli okurlarım, 2016-2017 Öğrenim ve Öğretim yılı iki gün önce başladı. Nasıl bir eğitim sistemiyle çocuklarımızı geleceğe hazırlıyoruz?
Gelin bir büyüteçle bakalım… Neler göreceğiz, ne gibi sonuçlarla karşılaşacağız? Konuya sorumlu ve de duyarlı yaklaşıp bir takım çıkarsamalar eşliğinde irdelemeye gayret edelim.
***
Önce bir saptama yapalım;
1997 yılında kabul edilen 8 yıllık kesintisiz eğitim kararı çok doğru ve olumluydu. Bu uygulama ile 5 yıllık ilkokul döneminden sonra okuma olanağı bulamayan veya okula gönderilmeyen milyonlarca yoksulun çocuğu okula kavuşmuş ve doğal olarak İmam Hatiplere giden öğrenci sayısı azalmıştı.
-2003 yılında başlayan süreçte ise laik eğitimden sapmalar yoğun biçimde yaşanır oldu. Özellikle 8 yıllık kesintisiz eğitim kararı AKP iktidarının çok zoruna gitti!
Ve…
- 12 yıllık eğitimi 2012 yılında 3’e bölerek (4+4+4) çağdaş eğitim uygulamalarından öç aldılar.
- Dindar gençlik yetiştirme politikalarında epey mesafe aldılar. 15 Temmuz’dan gerekli dersleri almamışlar ki; İmam Hatip okulu sayısını hızla arttırmaya devam ediyorlar!
* Sanırım amaçladıkları tüm okulları imam hatipleştirmek ve kız çocuklarını ergenlik çağında eve kapatmaktır!
Aslında, Türk Milli Eğitim Sistemini din eksenli temel üzerine oturtmaya kalkışmak, Anayasanın laiklik ve laik eğitim ilkeleriyle Öğretim Birliği Yasasına aykırıdır.
***
Dindar insanla “Moral değerleri yüksek insan” arasında büyük fark vardır. AKP iktidarının savunduğu ve esası cehaleti aşılamaya dayanan değerler, aslında din kurumunun da aleyhinedir. İktidar sahipleri öğrencilerin hangi dersi seçmesi gerektiğini velilere dayattılar. AKP’lilerin tek muradı “Dindar Gençlik” yetiştirmek.
Yani; bilimi rehber edinmeyen, adaletsizliklere itiraz etmeyen, itaatkar, kendisine verilenlerle yetinen ve biat eden bir kuşak… Oysa, Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarından itibaren eğitime ve aydınlanmaya önem verilmiş; tekkeler, zaviyeler ve tarikatlar kapatılmıştır.
İzninizle birkaç masum soru ve kendi yanıtımızla devam edelim:
*15 Temmuz kalkışması birilerinin aklını başına getirmiş olmalı değil mi?
- Hurafelerden ve biat kültüründen kurtulmak için çağdaş laik eğitime tam anlamıyla geçmek gerekmiyor mu?
- Dini eğitim de dahil, tüm eğitim sistemlerinin temeli ve olmazsa olmazının laiklik olduğunu bu ülkeyi yönetenler ne zaman kavrayacaklar?
Yani; bu güzel ülkemizi iyi yönettiğini zannedenler; laikliğin eğitimde, Diyanette ve devlet bürokrasisinde içselleştirilmesi ile aydınlığa çakabileceğimizin nasıl olur da ayırdına varamazlar?
Varamazlar… Çünkü;
“Bütün okullar imam hatipleştirilecektir”, “Dindar nesil yetiştireceğiz ve laik Cumhuriyetin yerini daha İslami bir yapıya bırakmasının zamanı gelmiştir” söylemleriyle ‘Milli Eğitim değil, Ümmet Eğitimi’ yaygınlaştırılmak istenmiştir de ondan…
***
Sevgili Çanakkale OLAY okurları, bu ülke; dini, Kur’-anı, Hazreti Muhammed’i kendisine kalkan edinerek 14 yıldır siyasetine bu denli alet eden bir başka iktidar görmedi!
Oysa, Atatürk’ün kurduğu bu ülkede Başbakanların, Cumhurbaşkanların dindar olsun olmasın baskılar karşısında yılmayan, kendisini içinden yetiştiği halka sorumlu hisseden, salt zenginliğe ve yandaşlığa değil insani değerlere önem veren, özgürlükleri için mücadele eden “Moral değerleri yüksek insan” yetiştirmek olmalıdır. Zaten eğitimin de asıl hedefinin kişilik haklarını bilen ve savunabilen bir halk topluluğu yaratmak olduğu bilinen bir gerçektir.
Özgürlük öğretilmez, ama eğitim özgürlüğe hazırlar. Otomatlar-biat kültürlüler değil, sorumlu yurttaşlar, ancak laik eğitim sistemiyle yetiştirilir.
*Laik düzende din eğitimi almak zorunlu değil tercihe bağlıdır.
Satırlarımı ünlü Fransız Romancı, Oyun Yazarı ve Gazeteci olan Emil ZOLA’nın sözleriyle sonlandırıyorum;
“İrtica saltanatını, bir ülkenin eğitimini ele geçirerek kurar, böylece kökleşir ve kalır. Okullarda beyinleri yıkanan genç kuşaklar yönetimde görev aldıkları zaman, ülke çıkarlarının değil, kendilerini eğitenlerin sözcüleri olacaklardır.”
*
*Tüm öğrenci ve öğretmenlerimize yeni ders yılında başarılar dilerim… T.Ç