Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

DEMOKRASİDEN “MALZEME ÇALMAK”!...

2023
”Malzemeden çalmak “ ifadesi dilimize bir deyim olarak yerleşmiş durumunda.
Bu ifadenin en genel, günlük, pratik anlamı; eksik malzeme kullanılarak, standartlara uygun olmayan binalar yapmak olarak anlaşılmaktadır.
Kolay yoldan para kazanmak isteyen, aç gözlü müteahhitlerin, malzemeden çalarak, standartların dışına çıkarak yaptıkları binaları; allayıp-pullayarak, boyayıp- cilalayarak, “lüks bina”, “lüks daire” diye sattıklarını herkes biliyor.
Denetim yok, kontrol yok, hesap soran yok!
Evrak üzerinde her şey mükemmel!... Kılıfına uygun!...
Sonra en küçük sarsıntıda her şey yerle bir; ölümler, suçlamalar, bağırıp çağırmalar…
Bu durum çoğu kez yasa ve mevzuat eksikliğinden kaynaklanmıyor. Daha çok kapitalizmin yarattığı, “kolay yoldan para kazanma “, “ köşe dönme “ kültürünün ve ahlakının bir sonucu olarak ortaya çıkarıyor.
Ama daha önemlisi, biz yalnızca binalarımızı eksik malzeme kullanarak, bilimsel standartları yok sayarak, inşa etmiyoruz. Toplumsal düzenimizi, demokrasimizi de evrensel standartları, demokratik normları hiçe sayarak, eksik ve yetersiz malzeme kullanarak, bir başka ifade ile “ malzemeden çalarak “ inşa etmeye, şekillendirmeye çalışıyoruz.
Sonra, demokrasi sözcüğünün başına bir takım sıfatlar ekleyerek, albenili tanımlamalarla cümle aleme yutturmaya kalkışıyoruz.
Yargıdan ifade özgürlüğüne, toplantı ve gösteri yapma hakkından seçim yasalarına, üniversitelerden kültür alanına, sanattan spora biçimlendirdiğimiz tüm “ ucubelikleri “ demokrasi diye pazarlamaya kalkışıyoruz.
Süleyman Demirel, iktidara geldiği ilk günlerden itibaren 61 anayasasını kastederek, “Bu anayasa bize bol geliyor. “ söylemi ile attığı adımları “Böyyük Türkiye “ , “ Müreffeh Türkiye” diye niteleyerek, anlattığı masallara inanmamızı bekliyordu.
Devr-i iktidarında yapılan yolsuzlukları, antidemokratik uygulamaları anlatmaya kitaplar yetmez.
Kenan Evren bile demokrasi adına ne varsa, bir tek kırıntı bile bırakmaksızın mezara gömerken; “Demokrasiyi yeniden sağlam temeller üzerine oturtmaktan “ söz edebiliyordu.
Şimdi bu sözlere ne demeli?...
Kara mizah desem az gelir… Neyse geçelim.
Turgut Özal, “ Türkiye’ye çağ atlatmaktan “ söz ediyordu. Ülkeyi ABD Yörüngesine sımsıkı oturtmanın, uluslararası sermayeye bağlanmanın adı, “ çağ atlamak “ oluyordu.
Tansu Çiller, “ Haydi Türkiye’m, ileri “ diye diye faili meçhullere, katliamlara, yolsuzluklara ülkeyi sürüklememiş miydi?
Ülkenin bu kan revan halini, “Haydi Türkiye’m, ileri “ palavraları ile perdelemeye çalışmamış mıydı?
Atlayarak devam edelim.
Ecevit dönemi, koalisyon hükümetlerinin “demokrasi” diye diye “ Ak günlere “ şarkılarıyla, güvercinler uçurarak, yaşatılan Türkiye Manzaraları hafızalarımızda henüz tazeliğini koruyor.
Recep Tayip Erdoğan ise demokrasimize(!) “ileri “ sıfatını yakıştırdı.
Hangi standartlarımız ileri?
İnsanlar, bırakınız yargıyı; adaletten korkar duruma getirildi.
Basın, örgütlenme, ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasaları, hukuk normları, yargı bağımsızlığı, “evrensel normlara uygundur“ diyebilenler ayağa kalksın!...
Eğer bu ülkede yaşanılan siyasal sistem “ileri demokrasi“ ise bizler de uzaylıyız.
Kısacası, demokrasiyi, yukarıdan aşağıya (halksız) inşa ettiklerini söyleyenler, eksik malzeme kullanarak, malzemeden çalarak, sanal bir demokrasi algısı yaratmaya çalışıyorlar.
Yönetenlerin ve sistemin egemenlerinin ellerindeki malzemeler eksiktir. Halkın haklarını kısıtlayarak, yok ederek, küçülterek, demokratik bir ülke inşa edemezler.
Onların anlattıkları, demokrasi masalları, her olayda tıpkı eksik malzeme ile yapılan binalar gibi çatırdamakta, çökmekte ve yıkılmaktadır.
Bu hengame içerisinde, dışarıdan (ABD ve İsrail basını), içeriden (genleşmeciler, sözde stratejistler, neoliberal kalemşörler) Türkiye’yi Suriye üzerine sürerek, ABD çıkarları adına saplanılacak bataklığı; “uçan demokrasi“ , ”uçan Türkiye“ diye allayıp-pullayıp, göklere çıkarırlarsa, hiç şaşırmayalım…
Öz olarak; eksik çimento, eksik demir kullanılarak inşa edilen bina ne ise, basın ve ifade özgürlüğü olmadan, toplantı ve gösteri hakları kısıtlanarak,  sendika ve grev hakkı sınırlanarak, seçimler barajlanarak, kuvvetler ayrılığı ilkesi ve yargı bağımsızlığı görmezden gelinerek, hukukun evrensel normları hiçe sayılarak inşa edilen demokrasi de  o kadar demokrasidir.
Halkımız da bunun adına “malzemeden çalmak”  diyor!....