Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Dayatmanın böylesi!

Yeni anayasa çalışmalarına ilişkin görüşlerini açıklayan AKP Milletvekili Turan, daha işin başında AKP tavrının nasıl bir dayatmadan ibaret olduğunu ortaya koyarak, arka plan gelişmeler konusunda ağzındaki baklayı çıkarmıştır. AKP Milletvekili Bülent Turan, uzlaşma komisyonu çalışmalarına ilişkin altı aylık bir süre biçip, sonrasında AKP'nin kendi anayasasını kabul ettirmek adına bir program içesinde olduklarını ifade ederek; aslında başlatılan sürecin göstermelik olduğunu, sürecin bir dayatma ile sonuçlandırılacağına ilişkin işaretleri şimdiden net olarak ortaya koymuştur.

1131

 Şimdiden hazırlıklarını kendi anayasalarını topluma dayatmak üzerinden kuranlar, referandum için 330 milletvekili sayısına ulaşmak amacıyla milletvekili transferi pazarını kurarak transferde başarılı olabilecekler mi?

Ülkemizdeki demokrasinin kusurlu, aynı zamanda ayıplı yapısı itibarıyla gerekli olan 14 milletvekili transferi, gerçekleşmesi zor bir alternatif değil!

Şimdiden benim kafamda bile bazı isimlerin belirdiğini söyleyebilirim.

Siyasi parti yasasının anti demokratik yapısı; seçilen milletvekilleri üzerinde seçmenlerinin herhangi bir denetimini mümkün kılmadığı gibi, seçilen milletvekilleri, gerek seçilmeleri öncesinde gerekse seçilmelerinden sonra seçmenleriyle ilişkisi açısından aidiyet duygusu yaratacak bir formdan uzak oldukları için milletvekillerinin transferi bu sistemde oldukça olanaklıdır.

Yeter ki gerekli “duygusallık” halleri önlerine konulsun!..

Bunun dışında başkanlık sistemine ilişkin yapılacak hukuk dışı eğilim yoklaması anlamındaki bir referandum sonucuna göre, erken seçim alternatifinin de devreye alınabileceği ihtimalini göz ardı etmeyelim.

Ayrıca son günlerde tartışılan yeni bir anayasa değişikliğinin mevcut anayasa hükümlerine öre yapılamayacağı kurgusu üzerinden bazı planların tartışılıyor olması da, yeni alternatiflerin gündeme taşınacağı ihtimalini göstermektedir.

Nede olsa, “ben yaptım, oldu” düzeni içerisindeyiz…

Toplumun geniş kesimlerinin ortak iradesini yansıtan metinler olarak Anayasa hazırlanırken süreç, zaman baskısı altına sokulmamalıdır.

AKP’nin işin başında zaman baskısı noktasındaki kriteri; süreci, başından sakat hale getirmektedir.

‘6 ayda yaptık yaptık, yoksa ben gerekeni yaparım’ şeklindeki dayatma aynı zamanda AKP’nin başkanlık modeli ile yaratmak istediği tek adam diktatörlüğünün kodlarını da vermektedir.

Bugünkü meclisin, anti demokratik siyasi partiler ve seçim yasası itibarıyla 12 Eylül askeri faşist darbe hukukunun sonuçlarına göre belirlenmiş siyasal sisteme dayanması nedeniyle demokratik anayasa yapma temsiliyetinin olmadığı düşünülürse; demokratik bir anayasanın yapılması açısından alınması gerekli daha çok yol vardır.

Anayasanın içeriğinin, nasıl yapıldığı halkın iradesinin gerçek anlamda yansıyıp yansımadığı gibi konularla direkt bağının olduğu unutulmamalıdır.

Dayatma bir anayasanın piyonları olmamak, demokrasi güçlerinin günümüzdeki en önemli sorumluluğu haline gelmiştir.

Başkanlık modeli ile kamufle edilmiş tek adam sisteminin, ülkemizi nereye götüreceğini anlamak için; dostluk amacıyla yapılan gezide Cumhurbaşkanı koruma görevlilerinin yabancı bir ülkede o ülkenin kadınlarına ve milletvekiline nasıl davrandığına bakmak yeterli olacaktır.

Ekvatorlu kadınların, “Türkiye’deki kadınların durumlarını düşünmek bile istemiyoruz” sözleri oldukça çarpıcıdır.

Bu siyasal iradenin şimdiki  baskıcı şiddet yanlısı uygulamalarının, AKP’nin dayatmasıyla  tek adam diktatörlüğün yolunu açacak bir anayasa ile  nasıl bir şekil kazanacağını düşünmek bile ürkütücü!

Hep söylüyorum, yine söyleyeceğim; Türkiye’nin demokratik güçleri diktatörlüğe giden bu yolda baskılara karşı birleşip tek vücut olarak mücadele edemezlerse faşizmin azgın saldırıları çok daha olumsuz bir şekilde halkları teslim alacak, yaşamı kabusa çevirecektir.

Sur’da, Cizre’de, Silopi’de, Nusaybin’de sivil vatandaşların yaşadıkları dram ,katliama varan uygulamalar eğer gerekli tepki gösterilemezse bu ülkenin olağan uygulamaları hale gelecektir.

CHP örgütü sürekli bölgede inceleme gezileri yapmaktadır.

Ancak inceleme gezileri sonrasında ortaya çıkardığı gerçeklere ilişkin gereğinin yapılması anlamında herhangi bir şey yapılmamaktadır.

Acil olarak CHP,HDP ve tüm demokratik güçler tek adam diktatörlüğüne ulaşmak için uygulanan bu baskılara ve şiddet uygulamalarına karşı tavır almalıdırlar.

Bu tavır aynı zamanda başkanlık sistemi ile hedeflenen diktatörlük uygulamalarına meşruluk kazandıracak hukuki zemini yaratacak AKP anayasasını da hedefleyerek; sınıfsal aynı zamanda Kürt halkı üzerinde sürdürülen her türlü baskıya karşı mücadeleyi de kapsayacak şekilde geliştirilmelidir.

Toplumun hızla kutuplaştırılmaya çalışıldığı, şiddet ve çatışmaların teşvik edildiği, nefret söylemi başta olmak üzere hamasi bir takım söylevlerin arkasına sığınarak ötekileştirme ve ayrımcılık üzerinden sürdürülen propagandaların geldiği noktada kendileri gibi düşünmeyen herkes için cehennem söylevlerinin yapıldığı bir dönemde demokrasi, özgürlükleri savunmak çok daha acil hale gelmiştir.

Bu tehdit ve yıldırma politikaları unutmayın ki böyle kalmayacak, yarın Cizre’de, Sur’da olduğu gibi imha ve yok etme operasyonları ilerici, aydın çağdaş, devrimci insanları hedef alacaktır.

Unutmayın; yarın çok geç olabilir!