havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Dayanışma ve ilkeleri

2010
Onsekiz Mart Üniversitesi’nin kentimiz açısından önemi tartışılmaz. Üniversitemizin gelişimi için kent dinamiklerinin dayanışma içersinde olması gereklidir. Çanakkale Valiliği ve Çanakkale Belediyesi’nin rektörlük ile birlikte yapmış olduğu dayanışma yerinde bir girişimdir. Bu girişimin geliştirici olabilmesi için ilkelerinin net bir şekilde belirlenmesi, sorumluluk merkezlerinin oluşturulması gerekir. ÇOMÜ, bu alanda belki farkında olmadan; bu dayanışmanın ruhuna zarar verecek bir kavrayış içersindedir.  
 
ÇOMÜ kent ile olan ilişkilerini “ben 30 bin kişilik bir kitleyim, size her ay şu kadar para bırakıyorum” mantığı ile şekillendirmeye başlamıştır.
Adeta “paranın gücü bende, sizde bana “biat” etmelisiniz” algısı son günlerde kendisini daha çok hissettirmektedir.
Evet doğrudur, üniversitenin kent ekonomisine önemli katkıları vardır.
Ama unutmayın ki bu hayatın getirdiği bir zorunluluktur.
Üniversiteden ziyade bu katkı Ahmet Amca’nın, Fatma Teyze’nin yani öğrenci ailelerinin her türlü ekonomik zorluğa rağmen, boğazlarından keserek çocukları için yaptıkları fedakârlıktır.
Çanakkale halkı bu fedakârlıkları takdir eder, hiçbir zamanda bu konuda ihanet içinde olmaz.
Üniversitenin bu objektif durumun dışında kendi iradesi ile yaratacağı değerler nelerdir, tartışılması gerekli olan budur.
Ahmet Amca’nın, Fatma Teyze’nin kente katkısı tartışma konusu yapılmamalıdır.
Üniversite, kentlerin ekonomik sosyal, kültürel hayatlarına kendi performansları ile oluşturacağı katkılar ile değerlendirilmelidir.
ÇOMÜ kent sanayisinin gelişimi için nasıl projeler üretecektir, kentin sanat hayatına kültür hayatına nasıl katkılar yapacaktır,
Bu dayanışma dâhilinde ele alınması gerekli konular bunlardır.
Bu dayanışmanın somut aktörlerinin bir araya gelip kısa orta ve uzun dönem hedeflerini belirlemeleri gerekmektedir.
Bu aktörler; Ticaret ve Sanayi Odası olabilir, ÇASİAD olabilir, Çanakkale Belediyesi olabilir, Çanakkale Valiliği olabilir, zaten bir adım da atılmıştır.
Şimdi bu alanda somut hedeflerin oluşturulmasını arzulamaktayız.
Bu konudaki projeleri büyük bir istek ile beklemekteyiz.
Üniversitenin kentte katkısı tam da bu noktada olacaktır.
Bilimsel araştırma sonuçlarını kent için kullanan bir performans, kentin çeşitli noktalardaki açmazları için oluşturacakları bilimsel destekler, kaliteli insan gücüne sağlayacağı katkılar, bilimsel merkezler olarak dinamizmin ve ilerlemenin kent yaşamına hakim kılınması, bu noktalardaki açılımlar için bir dayanışma modeline ihtiyacımız vardır.
Bu alanlarda tabiî ki bazı çalışmalar yapılmaktadır.
Fakat son günlerde, sadece “Bu kente şu kadar para bırakıyoruz” sözlerini duymaya başladık.
Bu yaklaşımdan uzaklaşarak, kentin bir bütün olarak her alanda gelişimini sağlayacak projeler için yapılacak dayanışmaları tartışmaya, her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır.
 
İlk ve ortaöğrenim kurumları mezuniyet törenleri üzerine
Çanakkale Belediyesi okullarımıza olan ilgisi ile adından çok söz ettirmektedir.
Böyle bir performans ile hareket eden Belediye son olarak düzenlenen mezuniyet törenlerine yapmış olduğu katkılar ile organizasyonu daha bir renkli hale dönüştürdü.
Öğrencilerimiz, aileleri, hep birlikte güzel bir mezuniyet töreni ile yaşamlarında son derece anlamlı böyle bir günü, daha anlamlı yaşadılar.
Aynı zamanda kentte yeni bir sosyal alan yaratılmış oldu.
Üniversitemizin mezuniyet törenlerini birlikte kutlama kararından vazgeçmiş olmasından sonra ayrıca bir anlam kazandı, oluşan boşluk dolduruldu.
Hele birde bir başka kentin valisinin törenler için etek boyu, kol uzunluğu gibi yasaklar ile uğraştığı ülke koşullarında bir başka anlam oluştu.
 
Kepez Belediyesinin baz istasyonu hassasiyeti
Kepez Belediyesi sözleşmesi biten baz istasyonlarını kaldırıyor.
Zaten en son Danıştay’ın verdiği bir karar ile baz istasyonlarının hepsi hukuksuz duruma düştü.
Açılan davalarda Danıştay; “Yönetmeliğin geçici 1. maddesi uyarınca bugüne kadar kurulan baz istasyonlarına verilen sertifikaların geçersiz olduğuna, kurulan istasyonların hukuka aykırı şekilde kurulduğuna” karar verdi.
İnsan sağlığı ile ilgili konularda, hukukun arkasından dolanarak yaptığımız hukuksuzluklar konusunda üzerimize yoktur.
Siyanür kullanılarak Kütahya’da yapılan gümüş üretiminin olduğu bölgedeki insanlarımızın zehirlenmesini, hayvanların telef olmasını hala suikast olarak açıklayan bir mantık egemen.
Halkın mücadelesinin geliştiği koşullarda ne siyanür, ne baz kalacak.
Daha çok Kepez Belediyeleri gibi örnekler göreceğiz ve gurur duyacağız.