Daha dün söyledik…
İl genel meclisinin Ağustos ayı 4. oturumunda bir kez daha yerel demokrasimizin içinde bulunduğu sığ, bir o kadarda hazımsız olan işleyişine tanıklık ettik. Daha bir gün önce yaşanan olayları tarafınıza aktarmış “vay yerel demokrasimizin haline “başlığı ile yazmış olduğum yazı ile sizler ile paylaşmıştım.
İşleyiş o denli kangren olmuş ki; her gün bu konuda ibret verici bir olay ile karşılaşabilmektesiniz.
İşte bundan dolayı yerel demokrasilerin geliştirilmesi konusunda, yeni sistemsel yaklaşımlara ihtiyaç olduğunu unutmayın.
CHP grubundan bir üye, bürokratların AKP’li siyasetçiler ile birlikte köy köy dolaşıp siyasi faaliyetin içersinde yer aldıklarını mecliste aktarınca; AKP’li üyelerin tepkisi demokrasinin işleyişi konusunda bir kez daha düşünmemiz gerektiğini ortaya koydu.
Bürokratların bu tavırlarını bir anlamda meşrulaştıran, diğer yandan bu konuda yapılan eleştirilerin yerinin il genel meclisi olmadığını söyleyen bir anlayış sonrasında, nasıl olur da bu mecliste demokrasinin işleyişinden bahsedebiliriz?
İşte tüm bu yaşanılanlar yerel demokrasi anlamında önemli bir görev üstlenmesi gerekli il genel meclislerinin yapısal olarak yeniden düzenlenmesi, bu düzenlenmenin belirli bir sistem yaklaşımı ile yapılmasını gerekli kılmaktadır.
Yerel demokrasinin güçlendirilmesi projesi olarak gündeme gelecek demokratik özerklik ve halk meclisleri kavramı işte bu ihtiyaca cevap verecek dönüşümlerdir.
Yaşarak bu ihtiyacı görenler alternatiflerinin yaratılması içinde sorumluluk almalıdırlar.
Bunu yaparken de siyasal gelişmeleri iyi okumalı, yıllardır önyargılar ile olaylara yaklaşarak son tahlilde ülkemizin demokratik gelişimin önünde engel olacak, şövenist politikaların beslediği temelsiz fikirlerden arınmalıdırlar.
İl genel meclisinde gündeme gelen; bürokratların siyasal iktidar ile içli dışı, siyasetçiler ile kol kola sürdürdükleri çalışmalar son günlerde oldukça dikkatleri çekmektedir.
Yerel seçimler başta olmak üzere seçim havasının olgunlaşması bu konuyu önümüzdeki günlerde daha da önemli hale getirecektir.
Daha açık işbirliği görüntülerine önümüzdeki günlerde daha çok rastlar isek sürpriz sayılmaz.
Siyasal iktidar, devlet imkânlarını kendi çıkarları için kullanma konusunda gelenekselleşmiş bir tavır içersinde olmuştur, uzun yıllardır da böyle gelişmiştir bu durum.
Örneklerini bir hatırlayın; bu ülkede elektriksiz köylere valilikler aracıyla buzdolabı dağıtıldığına tanıklık ettik. Bu sorun önümüzdeki günlerde Çanakkale Valiliği açısından da gündemde olacak bir konudur.
Biz gazetecilik sorumluğumuz gereği bu konunun takipçisi olacağız. Yapılan yanlışları kamuoyu ile paylaşacağız.
Alkışlar Esenler Mahallesine...
49. Troia Festivali kortejine Esenler Mahallesi sakinleri “Yaşamak için yaşatalım,Susmayalım Kazdağlarına sahip çıkalım” pankartı ile katıldılar.
Bu duyarlılık önemli bir gelişme olarak ele alınmalıdır.
Festivaller ve benzer etkinliler yaratmış olduğu toplumsal duyarlılıklar itibarıyla değer kazanırlar.
Bu bağlamda mahalle sakinlerinin bu tavrı değerli olup, çıkarılacak önemli dersler vardır.
Diğer bir önem verdiğim konu da yine festival kapsamında gazetemiz ile Diyarbakır Özgür Haber Gazetesi arasında imzalanacak Kardeş gazeteler ve dostluk protokolüdür.
Bu işbirliği ülkemizin ihtiyacı olan barış ve çatışma ortamının durması noktasında biz gazetecilerin söyleyecek sözleri ve üzerine düşen görevleri açısından örnek bir davranıştır.
“Barış kültürümüz olsun” ilkesi ile barış kenti vizyonu ile hareket eden bir kentin gazetecileri olarak; inadına barış kararlılığı ile barışa sunacağımız bir damla bile katkımız olsa ne mutlu bizlere...