sermet@canakkaleolay.com
Öncelikle Belediye Başkan Yardımcısı Rebiye Ünüvar'ı kutluyorum. CHP içerisinde siyaset yapan kadroların bugüne kadar ki sessizlikleri, özellikle gericiliğin saldırıları karşısında suskun kalmaları, Çanakkale'deki siyasetin temel zaaflarından biriydi. Rebiye Ünüvar AKP'nin çamur atmalarına çarpıtmalarına karşı, "silahlar sussun insanlar ölmesin" diyenlerin tavrının; insanlık adına, yaşamı savunmak adına önemine dikkat çekerek, vicdanlı her insanın alması gerekli bir tutum olduğunu tüm açıklığıyla dile getirdi. Çanakkale CHP örgütü önemli bir potansiyele sahip olmasına rağmen bugüne kadar bunu kullanamadı ve sürekli edilgen, pasif ve sessiz bir görüntü verdiği için partisinin nitelikli gelişimi konusunda adım atamadı. Özellikle AKP'nin karalama ve çarpıtmadan ibaret her saldırısı karşısında sessiz kaldı. Bugüne kadar, Başkan Ülgür Gökhan ile Kepez Belediye Başkanı Ömer Faruk Mutan'ı bu konuda öne çıkan aktörler olarak gördük.
Geçmişteki il ve ilçe yönetimlerinin de sessizliği düşünülürse başkanların siyasi olarak aldıkları rol çok daha görünür hale gelmişti.
Kongreler sonrasında yeni yönetimlerin performansı bu konuda nasıl bir değişim getirecektir, bunu izleyeceğiz!
Ancak CHP artık klasikleşmiş tavırların dışına çıkmalıdır.
Hayırlı olsun ziyaretleri, yok iade-i ziyaretler derken kaybedilecek zaman yoktur.
İl ve ilçe yönetimi derhal bu ziyaretleri durdurmalı iade-i ziyaretler yerine belirlemiş olduğu bir konunun tartışıldığı bir forum ile bu işi toplu olarak hallederek farklı bir başlangıç yapmalıdır.
Artık yeni şeylere ihtiyaç vardır.
Bunlardan biride CHP kadrolarının yereldeki ve geneldeki siyasi sorunlara müdahil olacak aktivitelere imza atmalarıdır.
Basın açıklamaları olabilir, kahve toplantıları olabilir, forumlar, paneller olabilir, üye toplantıları olabilir ,kitlesel basın açıklamaları olabilir, demokrasi ve emek güçleriyle ortaklaşarak yapılacak etkinlikler olabilir, sonuçta siyasal bilinci canlı tutacak, üyelerinin siyasi duyarlılığını geliştirecek etkinlikler eksik edilmemelidir.
Siyasal başarı, ancak dinamik bir örgüt ile üyelerinin seferber edildiği en geniş kitlelerin bilinçlendirildiği süreçler sonrasında gelecektir.
Mevcut iktidarın 14 yıl sonunda ülkemizi getirdiği nokta içler acısıdır.
Böylesi bir durumda bu sorumluluk ertelenemez bir görevdir.
Bu anlamda Belediye Başkan Yardımcısı Rebiye Ünüvar’ın “silahlar sussun ölümler dursun” çağrısı karşısında AKP’nin çarpıtmalarına verdiği cevap son derece doyurucu ve yerinde bir tavır olmuştur.
Böylesine saldırılar karşısında CHP kadrolarının gerekli tepkiyi vermeleri; bu saldırıları, çarpıtmaları boşa çıkaracak yegane yöntemdir.
Gerçekler her zaman kazanır ilkesini unutmadan halka gerçekleri her fırsatta anlatmak siyasetçilerin temel görevidir.
Sadece seçimden seçime konuşan, yada kendi partileri içerisindeki seçimlerden seçimlere ortaya çıkan siyasetçilerin inandırıcılıkları yoktur.
Bu tespitim bir bütün olarak Çanakkale CHP için geçerlidir.
Özellikle değişim grubu olarak bilinen CHP’liler açısından, çok daha fazla geçerlidir.
Çünkü onların iddiaları ve hedefleri daha bir üst seviden olmakta ancak buna uygun herhangi bir şey yapılmamaktadır.
Son kongreler sürecinde bu çok daha net olarak ortaya çıkmıştır.
Bu arada Ömer Faruk Mutan’ın sessizliği de dikkat çekmektedir.
CHP tüm kadroları ile konuşmalı, ses çıkarmalıdır.
Ülkenin bir yangın yerine dönüştürüldüğü bu günlerde insanlar bodrum katlarında diri diri yakılmaktadır.
Ülkemiz artık katliamlarla anılır bir ülke haline gelmiş, kendi çıkarları için ülkemizi içerde ve dışarda savaş alanına çevirenler, vatandaşların evlerini toplarla tanklarla yıkarak, bodrumlarında ölümü bekleyen insanların olduğu ve aynı zamanda bu insanların katledilerek, katliamların üzerinin örtülmeye çalışıldığı bir ülke haline getirmişse, bunda hepimizin payı vardır.
Sessiz kalmak, duyarsız davranmak, cinayetler ve katliamlar karşısında tepki göstermemek sonrasında saldırı ve baskılar katliam boyutlarına kadar varmıştır.
İşte bunun için ses vermeliyiz, mücadele etmeliyiz.
Katledilen insanlıktır buna karşı sessiz kalan herkesin bu katliamların gerçekleşmesinde sorumluluğu olduğunu unutmayalım.
Ölen insanların kimliği, mesleği, etnik yapısından bağımsız olarak, daha açık bir anlatımla; polisimiz, askerimiz, sivil halktan vatandaşlar barikatın arkasındaki Kürt gençleri, öldürülen kim olursa olsun bizler yaşamı savunmalı ölümlere karşı çıkmalı bir an önce ölümlere neden olan çatışmalı ortamın durdurulması adına daha çok inisiyatif almalıyız.
Bunun için ses vermeliyiz, bunun için konuşmalıyız, anlatmalıyız, kahvelerde, meydanlarda, salonlarda, işyerlerinde her yerde faşizmin gericiliğin politikalarını teşhir etmeliyiz
Yarın çok geç olmadan,” İnadına barış” çağrısını büyütmeliyiz.