havadurum
Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Daha çok BARIŞ demeliyiz…

1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle barışın söylev bazında dahi hatırlanacağı şu günlerde barışa ulaşmak noktasında endişeler taşıyorum. IŞİD'e karşı yapıldığı iddiasıyla Cerablus'ta başlatılan Özgür Suriye Ordusu adıyla, çeşitli cihatçı güçlerden oluşan bir oluşum desteklenerek sürdürülen operasyonun, özünde Kuzey Suriye'deki Kürtleri hedeflemesi aslında ülkemizdeki barışı direkt olumsuz etkileyecek bir gelişme olarak dikkat çekmektedir. Ülkemiz sınırları dışında açılan bu cephenin ülke içerisinde milliyetçi duygular kışkırtılarak Kürt düşmanlığının pompalanmasıyla; Kürt sorunun demokratik barışçı çözümünün olumsuz etkileneceğini söylemek çok yanlış olmayacaktır.

1529

 Türkiye’deki demokrasi ve barış güçlerinin özellikle son zamanlarda PKK’nin sürdürdüğü terörist eylemlere karşı almış olduğu tavır ve son olarak bu eylemlerin durdurulması adına yapılan çağrı, bu gelişme nedeniyle etkisizleşmiş ve boşa düşmüştür.

Siyasal iradenin Suriye üzerinden geliştirdiği bu politika, bilinçli bir tercihtir, böylece siyasal hedeflerin yerine getirilmesi anlamında bir fırsat yakalanmıştır.

Bu olumsuzluk şimdi dalga dalga yayılmakta, yaşamın birçok alanında savaş ve şiddet halinin yansımaları ve sonuçlarıyla; acılar, ölümler gözyaşları, dağılan aileler, sönen ocaklar,  ağlayan analar,  öksüz kalan çocuklar, savaşın acı sonuçları olarak daha yoğun olarak yaşanmaktadır.

Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin sonrasında gerekli derslerin alınmaması nedeniyle, siyasi erkin yönetemezlik krizi daha da derinleşmektedir.

Bu siyasal gelişme, muhalif güç olarak CHP’nin de AKP politikalarıyla uzlaşmasıyla birleşince, özellikle Cerablus operasyonuna verilen destek barış adına kaygıları daha da arttırmaktadır.

Ancak CHP’nin bu konuda kafasının karışık olduğu da ayrı bir gerçektir.

Böylesi bir durumda halkların kardeşçe, barış içerisinde bir arada demokratik bir şekilde yaşamasının önünü açacak olan barış taleplerini yükseltmekten başka alternatif yoktur.

Demokrasi ve emek güçleri açısından bu yılki 1 Eylül Dünya Barış Günü işte bu anlamda önemlidir.

Suriye’deki gelişmeler üzerinden yeniden tanımlanacak savaş politikalarına karşı demokrasi ve barış güçleri; demokrasinin her alanda işletildiği, demokratik siyasetin önünün açıldığı bir gelişim için barış taleplerini daha yoğun olarak gündeme almalıdırlar.

Buna gerçekten ihtiyaç vardır .

Değil mi ki Çanakkale’de, ÇTSO güpe gündüz uzun namlulu silah ile kurşunlanıyor, ÇTSO yöneticileri “FETÖ ve PKK terör örgütlerine teslim olmayacağız” şeklinde bir açıklama yapıyorlarsa; Çanakkale’nin artık bu seviyede terörden etkileniyor olması kabul edilemez ve üzerinde düşünülmesi gerekli bir gelişmedir.

Güvenlik güçleri acilen bu olayı aydınlatmalı, faillerini açığa çıkarmalıdır.

Çanakkale açısından son derece vahim olan bu durum, kentin dinamiklerinin daha itinalı davranmalarını, şiddet üretecek her türlü girişimden uzak durmalarını gerekli kılmaktadır.

Her ne olursa olsun sorunların çözümünün yegane yolu; diyalog ve  müzakere olmalı, sorunlara yaklaşım demokratik çerçeve içerisinde  gerçekleştirilmelidir.

AKP’li yöneticilerin Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı sonrasında CHP İl Yönetimine yaptığı ziyaret kendi formatında olumlu bir girişim olarak değerlendirilse de, içinin ne kadar dolu olduğu ne kadar samimi ve gerçekçi olduğu noktasında tartışmalıdır.

Çanakkale’de siyasi hedeflerini gerçekleştirmek için; yeni politikalar üreten AKP, kelimenin tam anlamıyla tribünlere oynamaktadır.

Zaten bütün mesele de buradadır, bu samimiyetsiz yaklaşım ve tutumlar; barış adına, diyalog adına bir karşılık bulmamaktadır.

Ne zaman bu konuda samimi bir yaklaşım var olacak, işte o zaman barış, uzlaşma kültürü adına bir adım atılabilecektir.

Yaşanan gelişmeler bu konuda son derece açıktır.

Bu değerlendirmenin siyaseten yapılmış bir değerlendirme olduğunu düşünmeyin!

15 Temmuz darbe girişiminden sonra Çanakkale’de pek çok ilerici, devrimci insanın mağduriyet yaşadığı günlerdeyiz.

Gerçekten demokrasiden yana olanlar, insanların düşüncelerinden ötürü mağdur olmalarına karşı durarak; gerçek niyetlerini ortaya koyarlar.

Bugün Çanakkale’de yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için henüz hiçbir girişim, hiçbir söz duymadık.

Hal böyle olunca; AKP’nin CHP’ye yapmış olduğu ziyareti samimi olarak değerlendiremiyorum, ancak atılan bir adım olarak önemsiyorum.

Bu bağlamda hiç kimsenin kendi çıkarları için kentteki barış ve hoşgörü ortamına zarar verecek girişimlerde bulunmaması gerektiğinin altını özellikle çiziyorum.

İşte bunun için ÇTSO binasına yapılan kurşunlu saldırının faillerinin bulunması ve olayın aydınlatılması son derece önemlidir.

Geçmişte buna benzer bazı olayların faillerinin ortaya çıkarılamaması nedeniyle bir takım olaylar karanlıkta kalmıştır.

Aynı zamanda karanlıkta kalan, gerçekler olmuştur.

Gazeteci arkadaşımız Cemal Oral’a yapılan saldırı bu kapsamdadır.

Barış her zaman kazandırır, mutluluk getirir, geliştirir büyütür.

O zaman; inadına BARIŞ!