Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Daha cesur olma zamanı…

1295
Bir yılı daha geride bırakıyoruz. Geçen yıl ile ilgili herkes kendi cephesinden çeşitli değerlendirmeler yapacak, önümüzdeki yıl için hedeflerini belirleyecek.
 
Tüm bunların dışında bir gerçeklik var ki; tüm bu değerlendirmelere can katacak bir konu
İnsan, yani bizler; biz kavradığımız kendi doğrularımız olarak gördüğümüz ilkelerin neresinde duruyoruz…
 
İşte bu sorunun yansıması noktasında sorumluluk kavramı ile, daha çok yüzleşmek zorunda kalacağız.
 
Sorumluluk kavramının, gündemimizi daha çok meşgul edeceği konusunu geleceğe ilişkin beklentilerimin olumsuz olmasına bağlı olarak daha çok önemsiyorum.
 
Ekonomik anlamda yaşanan kriz daha derin sonuçları ile toplumu etkilemeyi sürdürecek.
 
Buna bağlı olarak çelişkilerin daha derinleşeceği, krizin faturasını toplumun geniş kesimleri tarafından ödeneceği gerçeği toplumsal hayatın diğer alanlarında da kendisini gösterecek.
 
Demokratik hak ve özgürlükler anlamında daha baskıcı bir ortam ve buna uygun düzenlemelerin gündem bulacağı şartları yaşayacağız.
 
Ekonomik, demokratik, siyasal haklar itibarıyla; alan daha da daraltılarak “ zor günlerden geçiyoruz fedakarlık yapmak gerekir” çağrıları ile daha çok karşılaşacağız.
 
Bu koşullarda toplumun tavrı, koşullara uyum sağlama noktasında değil özellik ile artık dayanılması zor koşullara sahip dar gelirliler açısından mevcut uygulamalara tepki geliştirmek şeklinde olacağını da ayrıca belirtmeliyim.
 
Tam da bu noktada emekçiler açısından yaşam koşullarının iyileştirme anlamında gösterilecek tavır boyutu ile sorumluluk konusu kendisini daha da bir önemli hale getirecek.
 
Bu boyutun daha iyi anlaşılması açısından sistemsel gerçekler itibarıyla gericiliğin saldırılarının topyekun olduğu gerçeğinden hareket ederek son günlerde dikkatimi çeken iki örneği paylaşmak istiyorum.
 
Biri, hafta sonu kentimizde Üniversite Konseyleri Derneği (ÜKD) tarafından yapılan “AKP iktidarında Üniversiteler”konulu panele katılan bilim insanlarının göstermiş olduğu sorumluluk.
 
Böylesi bilim insanları da var diyerek bilimin halkın hizmetinde olması için verilecek mücadele bazında umutlandım.
 
Diğer bir konuda CHP Malatya Milletvekilinin Malatya’da kurulan Kürecik füze kalkanına karşı bölge halkı ile birlikte gösterdiği tepki konusundaki kararlılığı idi.
 
Güvenlik güçlerinin tüm engellemelerine rağmen milletvekili ve vatandaşlar engellemelere karşı koyarak tepkilerini belirledikleri kriterler ile hayata geçirdiler.
 
Bu iki örnek; bilim insanları ve politikacıların sorumlukları anlamındaki örnekler olsa da anlatmak istediğim; demokrasi özgürlükler, barış için aynı sorumluluk ile tavır alacak çoğunlukların gelişmesine duyduğumuz ihtiyaçtır.
 
Okullarda yeni eğitim yılında tek tip kıyafetler kaldırıldı
Bu uygulamanın arkasında neler gelişecek konusundaki çekincemi bir yana bırakarak, çok daha önemli gördüğüm; sosyolojik sonuçları itibarıyla olumsuz olacak fakat bazıları içinde özel olarak kurgulanmış bir istem olması nedeniyle bir başka gerçeklik açısından önem taşıyan bir uygulama olduğunu düşünüyorum.
 
Bugüne kadar tep tip kıyafet öğrencilerimizin aralarındaki gelir dağılımları farklarının getirdiği eşitsizlikleri örtüyordu.
 
Bu yaştaki çocuklarımızın psikolojik olarak son derece etkileneceği bu eşitsizliğin sonuçlarının yaratacağı psikolojik sorunları bir yana bırakırsak, bu uygulama daha çoçuk yaşta; “işçi çocuğusun sen işçi çocuğu kal” baskısına yol açacak.
 
Şimdi emekçi çocukların ailelerine yeni bir görev daha düşüyor; çocuklarının okuldaki arkadaşlarının sırtında gördüğü markalı o pahalı kıyafet taleplerine karşı, kendi gerçeklerini anlatma sorumluluğu.
Daha küçük yaşlarda dar gelirli çocukların bu şekilde ezilmesini sağlayarak, boyun eğdirmek anlayışı ile hareket edenler, karşılarında toplumsal gerçekleri kavramış bu psikolojiyi yaşamaya mahkum eden düzene karşı mücadele bilinci ile gelişmiş yeni bir nesil bulursanız hiç de şaşırmayın.
 
İşte bunun için daha çok cesur olacağız, daha çok sorumluluk alacağız…