Selahattin DÜZGÜN - Çanakkale Eğitim-Sen Eğitim Sekreteri
28 Akşamı Mustafa Kemal “Beyler yarın cumhuriyeti ilan ediyoruz.” dediğinde kastettiği şey sadece yeni bir rejim ilanı değil, aynı zamanda yeni bir zihniyetin, yönetim anlayışının tek cümlelik manifestosuydu. Arkaik monarşilerin miadını doldurduğu bir çağda aklın ve mantığın gereği de buydu zaten. Halk artık teba değil, birey/vatandaş olacaktı. Fermanlar değil, evrensel yasalar hüküm sürecekti. Ve en önemlisi de devlet bir grubun, ailenin değil halkın olacak ve halk istemediğini değiştirebilecekti. Kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip olduklarını keşfedecek ve devlet işlerinde söz sahibi olabileceklerdi. Ertesi gün ilan edilecek cumhuriyet, aynı zamanda geçen asırlara meydan okumak demekti….
29 Ekim 1923’ün üzerinden 97 yıl geçti. Yani bir asıra üç kaldı. Bir yönetim biçimi olarak cumhuriyet, çok şey demektir. Ama aynı zamanda sinsi bir tehlikeyi de içinde barındırır. “Çoğunluğun mutlak iktidarı” tehlikesi. Bu tehlikeyi, demokrasi anlayışından yoksun cumhuriyet yönetiminin yaşanabilir olmadığını gerek ülkemizde gerekse totaliter cumhuriyet rejimlerinin hüküm sürdüğü dünyanın bir çok ülkesinde görmek mümkün.
Çoğunluk-çoğulculuk paradoksunda debelenip duran ve demokrasiyi içselleştiremeyen, dahası tanımlayamayan bizim gibi ülkelerde cumhuriyet tek başına yaşanılabilir bir rejim olmaktan çıkar. Çoğunluğun tercihleriyle yönetilen diğer kesimlerin kendini ifade edemediği, tercihlerine saygı gösterilmediği ve hatta yeri gelince kriminalize edildiği bir cumhuriyet, aynı zamanda zihinsel devrimini gerçekleştirememiş, cumhuriyetin asgari prensiplerini kavrayamamış bir yönetim demektir.
Cumhuriyeti taçlandıran, ona anlam kazandıran bu rejimin demokratik yönetim anlayışıyla yoğrularak çoğulcu değil, herkesin kendini bulduğu “çoğunlukçu” bir karaktere evrilmesidir. Zira cumhuriyet çoğunluğun iktidarıysa, demokrasi de çoğunluğa karşı diğer kesimlerin haklarının garanti altına alındığı yönetim anlayışının adıdır. Ve topluma nefes aldıran da bu anlayıştır.
Ne yazık ki günümüz Türkiye’si çoğulcu yönetim anlayışının tipik bir örneğidir. Cumhuriyetin temel prensiplerinden olan seçme ve seçilme hakkının bile ihlal edilebildiği, oy tercihlerine saygı duyulmadığı, demokratik anlayışın adeta geri vitese alındığı bir dönem yaşıyoruz. 97 yıllık sorunlu cumhuriyet tecrübemize rağmen gerekli dersleri çıkarmamış ve sık sık sekteye uğrayan cumhuriyetimiz, bağlamından koparılıp hybrid bir karaktere bürünmüştür. Cumhuriyetin en temel enstrümanı olan parlamento yetkisizleştirilmiş, karar mekanizmaları tek elde toplanmış ve uygulamalı totaliter cumhuriyet garabeti 97 yıl önce yazılan tek cümlelik manifestonun ruhuna eziyet etmektedir.
Türkiye örneği tekrar tekrar gösteriyor ki demokrasisiz cumhuriyet tek başına bir şey ifade etmez.
Evet Türkiye’nin yönetim şekli cumhuriyettir. Ama eminim 28 Ekim 1923 gecesi Mustafa Kemal’in kastettiği cumhuriyet böyle bir cumhuriyet değildi.