ÇOMÜ'DE ÖĞRENCİ OLMAK
Deniz Çelebi
Topraklarında yıllar boyu çeşitli uygarlıkları barındıran, çeşitli savaşlar, ölümler görmüş, barışın kenti güzide Çanakkale’mizin üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi. Bir zamanlar internet sitesinde “Dünya’nın en güzel üniversitesi” künyesiyle akıllarda soru işareti oluşturan, “güzel kavramı manzara ile mi yoksa eğitimin kalitesi ve kampüsün yaşanılabilirliğiyle mi ölçülüyor?” dedirten okulumuzda öğrenci arkadaşlarımızla güncel zamlar, ekonomik kriz ve öğrenci yaşantısı ile ilgili sohbet ettik.
İğneden ipliğe ekonomik zammın hayatımıza işlediği, krizi iliklerimize kadar hissettiğimiz şu günlerde, ÇOMÜ’de okuyan bir öğrenci nasıl geçinir? Hali hazırda 48.393 öğrencisi bulunan (16.03.2017 itibariyle öğrenci işlerinin açıkladığı sayı) ÇOMÜ’de okuyan bir öğrenci, yemekhaneden yemek yemek için öğrenci kartıyla ilk basıma 2.75 tl, ikinci basıma ise 8,50 tl ödüyor. Bu ön bilgi ile birlikte, yoğunluktan iğne atsan yere düşmez yemekhaneye girdik, okudukları bölümde son sınıfta olan öğrenciler, yemeklerden oldukça rahatsız. Birlikte oturduğumuz arkadaşlardan birisi yemeklerin her sene daha da kalitesiz çıkmaya başladığını söylüyor. Burada sürekli konuşulan şeylerden birisinin ise çatal, bıçak ve tüm araç gereçlerin temiz olmaması, yemeklerin içinden yabancı maddelerin çıkması ve bir devlet üniversitesi olarak değerlendirildiğinde yemeklerin bu kadar pahalı olması (ÇOMÜ diğer devlet üniversitelerine kıyasla en pahalı üniversite yemeğini sağlayan üniversitelerden biri), porsiyonların doyurucu olmamasıymış ve ekliyor; “Pilav genellikle pişmemiş, çorbalar da yanık oluyor. En son bir yemekte bulaşık teli çıkmıştı, oradaki görevlilere gösterdiğimizde buranın toplu yemek hizmeti verdiğini ve böyle bir şey olabileceğini söyleyip, bu durumu normalleştirmeye çalıştılar.” Bir başka arkadaşı hemen ekliyor; “ Geçtiğimiz sene, ‘yemekhane yönetmeliğine göre 2 bardak sudan fazlasını alamazsınız’ diyerek tepsilerimizden sularımız alınıyordu, yönetmelikte böyle bir şey olmamasına rağmen itirazlarımız işe yaramadı ve öğrenciden su bile sakınıldı” diyor. Sohbetimizin başından beri en sessiz olan arkadaşımız ise şöyle başlıyor söze: “Eğer ÇOMÜ’de öğrenciyseniz, özellikle de okulunuz uzamışsa,karnınızı doyurmak için çorba dağıtımlarını yakalamaya çalışmak, şehirde olan hayır yemeklerini beklemekten başka çareniz yok. Yemekhane pahalı ayrıca çoğu zaman aldığımız yemekleri yiyemiyoruz bile kalitesiz malzemeler kullanılıyor.” Diyor.
İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü 2. sınıf öğrencisi Ozan ise “Şehir içi ulaşımda öğrenci ücreti çok pahalı, dokuz ay içerisinde iki zam yapıldı, bir önceki zamla 1.35 tlden 1.50 tl’ye çıkmıştı otobüs ücreti ki zaten o zamanlarda da bize fazla geliyordu, şimdi 1.80 tlye çıkınca birkaç kere otobüs kullanırsam cebimde param kalmıyor. Burası küçük bir şehir ve öğrenci sayısı çok fazla, merkezde duraklar yakın olsa da üniversiteye gitmek için mutlaka otobüs kullanıyoruz ama diğer şehirlere göre kısa mesafeler için çok fazla ücret ödüyoruz. ” Diyor ve ekliyor: “Yemekhaneden en son geçen sene yemek yemiştim, bu sene zamdan sonra ben de yemeği bıraktım, yemeğe gelen son zam bir devlet üniversitesi için yemeği çok pahalı yapıyor, ben param olmadığı için, ailem orta direk bir aile olduğu için devlet üniversitesindeyim zaten. Bir de kredi alıyorum, enflasyon rekor seviyede %25 lerde çıkmasına rağmen kredilere ve burslara 30 tl ‘lik bir artış söz konusu. Zaten geri ödeyeceğim bu parayı bir taraftan kara kara bunu düşünürken, bir taraftan da aldığım kredinin artık yetmemesi, resmen erimesi beni ‘okula mı gitsem yoksa iş mi bulup çalışsam ?’ diye ikilemde bırakıyor. Çünkü ikisini aynı anda götürmek çok zor. Zaten mezun olduktan sonra binlerce lira borçlu olarak mezun olacağım, bir de okurken yaşadığımız bu zamlar belimizi büküyor. Bu kriz en çok da bizim gibi ailelerin çocuklarını vurdu” diyor ve belki de en vurucu cümlesini ekliyor ve bizi bir gülme alıyor: “ÇOMÜ’de öğrenci olmak, Quentin Tarantino filmlerinin başrolünde olmak gibi; her saniyesi aksiyon dolu, çok inişli çıkışlı”
Üniversiteyi yeni kazanmış bir arkadaşımıza rastladık, böyle bir izlenim yazısı yazdığımızı söylediğimizde o da benzer konulardan dert yanıyor: “Yine zamlar gelecekmiş, yakında Kemal Sunal gibi kavanozdaki zeytinleri sayarak tüketeceğiz” diyor ve ekliyor: “Okula yeni başlayan bir öğrenci için özellikle daha da zor. Ailenden ilk defa uzaklaşıyorsun, bütün zamları daha da fazla hissediyorsun ve ne yapacağını bilmiyorsun. Bakalım belki de önümüzdeki dönem ailemin yanına geçmek için yatay geçiş yaparım. Çünkü bu şekilde yaşamak çok zor” diyor.
Dünya’nın en güzel üniversitesinin (!) en güzel çardağında gün batıyor... Şimdi bugün kullandığımız termosları temizleme vakti geldi, ne yapalım sonuçta kantinde kahve iki lira olmuş… Peki, bu gibi önlemler yetecek mi krizin etkilerini hafifletmeye? Cevap çok net: Yetmeyecek. Krizi yaratanlar, krizin faturasını ödemeyi reddettikçe ve bunu bizim ailelerimize ödetmeye çalıştıkça aldığımız tüm önlemler sadece geçici olacak. Tek bir yolu var; yeter ki termosu tutan ellerimiz buluşsun, birleşsin!