ÇOCUKLARA MİRASLARIMIZ

1491
Hiç çocuğunuzun siz dünyadan göçmüşken yaşamını düşündünüz mü?
Çocuğunuzun nasıl bir hayat sürmesini isterdiniz?
Ne iş yapıyor ? Evlenmiş mi? Ekonomik koşulları nasıl?
Sizin ona öğrettiklerinizi hayatında nasıl kullanıyor?
Topluma ve çevreye duyarlı mı?
Topluma kattığı değerler var mı ?
Vicdanlı olabiliyor mu?
Bu yazıyı yazma nedenim hemen her gün görsel ve yazılı basında çıkan yolsuzluk ve doğa katliamıyla ilgili haberlerin toplum ve özellikle çocuklar üzerindeki yansımalarını düşünmek oldu. Toplumumuzun nereden nereye geldiğini bir düşünelim. Ülkenin tarihi çok eski, Anadolu eski, birçok savaş görmüş, eziyetler çekmiş, yokluklar yaşamış bir toplum profilimiz var. Tarhana çorbasıyla aylarca yaşamını sürdürmek zorunda kalan bir halkın torunları Anadolu insanı.’Bir lokma ekmek,bir hırka felsefesi.
Yıllar önce Ali KIRCA siyaset meydanı isimli programını 18 Mart da Eceabat da gerçekleştirmiş ve yanlış hatırlamıyorsam Büyükanafarta Köyünde çok yaşlı bir teyze ile röportaj yapmıştı. Teyzenin savaşı anlatırken eşinin şehit olduğunu ve devletin ona maaş bağlama isteğini ‘Benden daha fazla ihtiyacı olanlara verin’ diyerek geri çevirmesini gözlerim dolarak izlemiştim.
Bugüne bakalım. Ailelerin yaşam tarzları ekonomik koşulların iyileşmesi nedeniyle elbette daha iyi durumda. İletişim araçlarının hızına yetişemiyoruz. Hani derler ya yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızda. Ancak bu durum bizi nereye götürüyor ?Hep daha fazlası, daha yenisi, doymadan. Ekonomik koşulları zorlayarak, doğayı katlederek. Yeter ki istediğimize sahip olabilelim mantığı.
Tüm bunlar farkında olmadan çocuklarımıza sirayet ederek onların vicdan ve ahlak gelişimlerini inanılmaz derecede olumsuz etkilemektedir. Çocukların özellikle ergenlik dönemindeki benmerkezci tutumları toplumdaki bu arsızlık ve paranın dini imanı yoktur durumuyla pekiştirilmekte ve ahlaki çöküntünün temelleri atılmaktadır.
Doğanın katledilmesi, gereksiz yapılaşma, halının altına süpürülen çöpler gibi bir gün çocuklarımızın karşısına başedilmeyecek sorunlar olarak karşısına çıkacak. Nereye kadar sahip olma isteği devam edecek acaba? İhtirasların insani değerlerin önüne geçtiği bir ortamda sağlıklı çocuk yetişir mi? Kendi arsız olan bir babanın çocuğu ahlaklı olur mu?
Bütün gün ahlaklı, vicdanlı ol diye nutuk atan bir babanın aslında yolsuzluk yaparak zengin olduğunu öğrenen bir çocuğun ruh halini düşünebiliyor musunuz? Bu hırs bu ihtiras duygularının, çocuklarımızın sağlıklı gelişmesine engel olduğunu göremiyor muyuz?
Nasıl kolay zengin olunur, imarı olmayan araziye nasıl ev yapıp doğa katledilir, başkalarını düşünmeden nasıl yaşanır, nasıl vicdansız ve ahlaksız olunur, nasıl iltimas ve torpil yapılır. Toplumun çocuklarımıza mirasları şu anda bunlar gibi duruyor.
Peki siz çocuğunuza ne miras bırakacaksınız?
Sağlıklı günler dileklerimle…