sermet@canakkaleolay.com
CHP'de kongreler ertelendi, ertelenecek derken sessiz bir şekilde delege seçimleriyle sürüyor. Ancak delege seçimleri sonrasında ilçe kongrelerinin yapılıp yapılmaması konusunda bir tereddüdün olduğu gözlenmektedir. Yeniden seçim sürecine girdiğimiz şu günlerde CHP bu kongrelerden güçlenmiş olarak mı çıkacaktır, yoksa parti içi sorunların daha da yoğunlaşacağı bir dönem mi başlayacaktır. İşte kongre sürecinin seçim gündemine bağlı olarak devamını belirleyecek kritik soru budur.
Çanakkale’de mahalle delegeleri seçimi sessiz bir şekilde devam ediyor
Şimdiye kadar yapılan seçimlere tek liste ile gidildi.
Parti içi muhalefet delege seçimlerine yansımadı.
Neden diye soranlara söylenecek tek bir sözüm var, delege seçimlerine ilişkin mekanizmasının demokratik işlememesi doğal olarak böylesi bir sonuç yarattı.
Bu konu, bir tek Kepez Belediye Başkanı tarafından dile getirildi.
Ancak bu dile getiriliş işin özünden koparıldığı ve yine parti içi çekişmenin bir ürünü olarak geliştiği için etkili olamadı.
Aynı zamanda Mutan eleştirilerini doğru zeminde geliştiremeyince, haklı olduğu doğru olarak savunduğu bazı gerçeklerde karşılık bulamadı.
Olağan kongrelerini yapmayan hatta 1 yıllık uzatılma süresi de kullanılarak yapılmayan kongreler sonrasında, parti içinde biriken birçok sorunun aşılması CHP’nin daha dinamik, daha demokratik bir dönüşüm beklentisi yapılacak kongreler ile birlikte daha da arttı.
Bu anlamda özellikle parti üyelerinin siyasi mücadelenin içersine daha aktif katılımlarını sağlayacak dönüşümler açısından, delege seçimlerinin demokratik bir şekilde, üyelerin gönüllü olarak katılım sağladığı, kendi iradeleri ile siyasi mücadelenin içersinde yer alabilmesinin önünü açacak düzenlemelerin genel merkez tarafından yapılması gerekmekteydi.
Ancak genel merkez bu konuda hiçbir adım atmadı.
Tüzükte belirtilen “Delege seçimi, yönetmelik uyarınca yapılır” hükmü gereği eski yöntemlerle delege seçimi yapılmasına karar verildi.
Halbuki delege seçimlerinin çarşaf liste esası ile yapılması parti üyelerinin iradesinin parti örgütlerine direkt olarak yansımasını sağlayacak bu kapsamda delegelerin vesayet altında kalmasının önü alınmış olacaktı.
İşte tam da bu konuda Kepez Belediye Başkanı çarşaf liste ile seçimlerin yapılmasına ilişkin talebi savunurken, adresi doğru tespit edemediği, hele birde konuyu parti içi taraflar arasında polemiğe dönüştürdüğü için haklı eleştiriler parti içinde karşılık bulamadı.
Bu noktada hukuk yoluna başvuracağı konusundaki görüşlerinin de karşılığı yoktur, çünkü yapılan uygulama tüzüğe uygundur.
Sorun genel merkez düzeyinde örgütlerin daha demokratik ve dinamik bir dönüşümünü sağlama konusundaki irade eksikliğidir.
Bu gerçeği görmeden sürdürülecek her türlü muhalefet yerellerde parti içi sorunlara yeni bir halka eklemekten başka bir işe yaramaz.
Merkez ilçede devam eden delege seçimlerinin sessizlik içersinde sürmesi gerçeği, sonrasında bir fırtınanın yaşanmayacağı anlamına gelmez.
Ancak CHP artık parti içi kısır çekişmelerden kendisini kurtarmalı, ülkemizi kirli bir savaşın içine sokan AKP hükümeti ve sarayın iradesine karşı mücadeleye odaklanmalıdır.
Siyasi gelecekleri adına ülkemizi kirli bir savaşın içine sokan her gün meydanlarda kökünü kazıyacağız, vurun öldürün şeklinde savaş kışkırtıcı söylevlerde bulunan bu siyasal iradeye karşı şimdi barışı savunmak savaşa ve şiddete son vermek adına tüm demokrasi ve barış güçleriyle birlikte sorumluluk almak ertelenemez bir görev haline gelmiştir.
Her gün 3-5 polisimizin, askerimizin, sivil insanımızın yaşamını yitirdiği bu kirli savaş öyle bir noktaya getirildi ki; sokak ortasında yargısız infazlar yapılmakta,sivil yerleşim yerleri bombalanmakta ,gelişi güzel açılan ateşlerle evlerinin önündeki insanlar katledilmekte,öldürülen kadınlar soyularak sokak ortalarında çırıl çıplak teşhir edilecek kadar insanlık dışına çıkılmakta ,tutuklamalar,gözaltılar ile vatandaşlara gözdağı verilerek yoğun bir baskı mekanizması uygulanmaktadır.
Zaten saraydaki diktatöründe artık rejim değişmiştir sözleri boşuna değildir, tüm bu uygulamalar bu diktatörlük rejiminin meşruiyetini oluşturmak içindir.
Bu bizzat sarayın iradesidir, kendi ağzından açıkça deklere edilmiştir.
7 Haziran seçimlerinde bu amacına ulaşamayan saray, şimdi yeniden seçim ile ‘bak ben olmazsam ülkede istikrar olmaz’ algısı için insanlarımızın canını bile hiçe sayarak yarattığı savaş ortamından medet umar hale gelmiştir.
Şimdi önümüzde yeniden yapılacak seçimlerde iki cephe var.
Savaş cephesi ile barış cephesi.
Bir de savaş cephesine malzeme taşıyan şiddeti nefreti meşrulaştıran ölümleri kutsayan, düşmanlaştırıcı, kışkırtıcı provakatif, ölümleri senden benden şeklinde ayırt eden bir söylev ile AKP’nin savaş politikalarına ve son tahlilde ölümlerin acıların oluşmasında payı olan kesimler var ki, insanlık adına bir utançtır.
Demokratik haklarını kullanarak siyasi tercihlerinden dolayı bazı kesimleri şerefsizlikle suçlayıp, seçilmiş milletvekillerini indirmeye varıncaya kadar nefret dilini kullanan kana kan intikam duygularıyla savaşı ve ölümleri destekleyen bu kesimlere söylenecek şey; savaşın kazananı yoktur,
savaş ölüm demektir, acı demektir, geleceksizlik demektir.
İnsan olmanın gereği yaşamı savunmaktır, ölümleri değil.
İki buçuk yıldır çatışmasızlık haliyle Kürt sorunun barış içersinde demokratik çözümü için umutların korunduğu bir süreçte ne oldu ki barış masası tekmelenmiş, Kürt sorunu yoktur diyerek birden şiddet ve çatışma durumuna geri dönülmüştür.
Bu sorunun cevabını bulmaya çalıştığınızda; AKP hükümeti ve ona hükmeden saray iradesinin 13 yıldır sürdürdüğü her türlü hukuksuzluğu, yolsuzluğu, baskı ve şiddet politikalarını sürdürme ihtiyacının şimdi çok daha gerekli hale geldiğini göreceksiniz.
AKP hükümeti, saray iradesi ve onların temsil ettiği bir avuç sermaye sınıfının çıkarları için sürdürülen bu kirli savaş hiçbir şekilde kabul edilemez.
Şimdi vicdan sahibi herkesin bu kirli savaşa karşı tavır alamsı zamanıdır.
Bu savaşı engelleyecek olan bizleriz.
Bizler birlik ve dayanışma içersinde barıştan yana alacağımız tutum ile bu kirli savaşı engelleyebiliriz.
Yeniden yapılacak seçimler bu bakımdan önemlidir.
Tüm barış ve demokrasi güçlerinin önündeki görev de bu olmalıdır.
Özellikle CHP’nin bu süreçte barışı savunması, barış ve demokrasi güçleriyle birlikte hareket ederek savaşın engellenmesi, demokratik kazanımlar açısından son derece önemlidir.
CHP’nin önündeki hedef bu olmalı, kişisel ihtiras ve hedefler ile CHP’nin barış mücadelesine vereceği destek sekteye uğratılmamalıdır.