Cemile B. YAZICI

2145
“ÇO..” dedin yandın!
Demokrat Çanakkale/Feride K.Yavaş’largiller yazıcılık yaptıkları “Sedat Laçiner” omurgalı bültenlerinde “gazetecilik” dersi vermişler.
“Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz”
“Dinime küfreden Müslüman olsa bari” gibi özlü sözler vardır ya, yazıcılar Feride K.Yavaş’largiller gazeteciliği, bültencilikleriyle değerlendirmeye kalktıklarında, hep bir yerler açıkta kalıyor ve kalmaya da devam edecek bu gidişle. Ve ben de oturup Feride K.Yavaş’largillere, “aman dikkat, aman açık vermeyin” demek zorunda kalıyorum ve bundan da hoşlanmıyorum. Hoşlanmıyorum, ama Feride K.Yavaş’largillerin “bizleri çok sevmeleri” ve “bizlerin iyiliğini istemeleri”nden dolayı o “sevgi”ye de kayıtsız kalamıyorum işte.
 
“Gel haberi nerden verek”
Feride K.Yavaş’largiller sözü uzatmadan hemen konuya giriyorum. 31.01.2012 tarihli “Murat Kıray: Tetikçi mi, Tüccar mı, Gazeteci mi?” başlıklı yazınıza istinaden yazmak zorunda bıraktınız beni.
Sakin sakin yazmaya çalışacağım: Daha önce Feride K.Yavaşgiller “gazete ve gazetecilik” nedir ne değildir hakkında çok değerli bir yazı yayımlamıştınız. İyi olmuştu.  Ben de eksik kalan,  şu bülten ve bültencilik nedir onunla ilgili bir-iki kitabi bişeyler yazayım: Bir kuruluş, kurum ya da kişinin yaptıklarının, yapacaklarının ve fikirlerinin yazılarak başka kişi ya da kurumlara  dağıtılması/iletilmesi işine bültencilik, bu işin nesnesi de bülten denir diye yazar kitaplar. Günümüzde de bunlar yazılı ve elektronik ortamlarda sesli ve görsel olarak yapılabilmektedir. Haber bülteni, üniversite bülteni gibi… Ve bunu da herkes bilir. (Afedersiniz, “birtek siz bilmiyorsunuz galiba” diyesim geliyor,  sinirleniyorum yani).
 
İşte sizin Demokrat Çanakkale’nin de “gazete”yle sizin de gazetecilikle  ilginizin olmadığını, yaptığınızın “bültencilik” olduğunu anlamanız gerekiyor artık? Hiç yaptığınız “işe” dönüp bakmıyor musunuz? Ne yaptığınızı görmüyor musunuz?
 
“Yok, efendim biz demokratız, yok efendim biz saygılıyız, yok efendim biz Çanakkalemiz için…” demekle olmuyor bu işler Feride K.Yavaş’giller. Yayın içeriğine baktığınız da ÇOMÜ-Sedat Laçiner “anahtar sözcüklerinin” yayında kapladığı alanın yüzdesini görmüyor musunuz? (Hakkınızı yemeyelim son haftalarda yüzde yüzden yüzde 80’lere çektiniz, “ama yetmez”). Yeri gelmişken onu da söyleyeyim: “Çanakkale belediyesi yol yapıyor, Çanakkale belediyesi meydan düzenliyor, Ülgür Gökhan aslında çok babacan bir adam” filan gibi “haber-yorumlar” da çok komik oluyor. Çok fazlasıyla sırıtıyor. Ben söyleyim de siz yine öğrendiğiniz kadar yapın, ama böyle örnekler çok yani bilesiniz… “Sırıtmadan” yapın bunları hiç değilse de insanlar size gülmesin ve ben de sinirlenmeyeyim.
 
Sürekli ÇOMÜ’müz yiğidimiz aslanımız, Sedat Laçiner hocamız bitanemiz diye yazdığınız içindir ki, ÇOMÜ şöyle yaptı, Sedat Laçiner hocamız böyle yaptı diye yazdığınız içindir ki, bültensiniz. Mazgallara yerleştirdiğiniz  “atıcılarla” da, ÇOMÜ kurşunlarıyla kentin üzerine atışlar yapıyorsunuz ve yine, onu da “gazetecilik” sanıyorsunuz. Gazeteciliğin “köşecilik”, “hele hele kimliksiz-kişiliksiz “köşecilik” olmadığını,  gazeteciliğin öncesi sonrası ve her şeyiyle “habercilik” olduğunu siz iyi biliyorsunuz, ama yaptığınız işlerle bundan şüphe duyuruyorsunuz bana. Biran önce toparlanmanız gerekiyor. 
 
Benim derdim Demokrat Çanakkale’nin “bültenciliğiyle” ilgili değil. O açık seçik belli ki “bülten”. Onu bir kenara bırakıyorum.
 
Benim derdim sizinle Feride K.Yavaş’largiller. Bir “bülteni” yaparken bile bu kadar açık vermeniz beni çıldırtıyor. Bu kadar mı beceriksiz olunur diye saçımı başımı yoluyorum. Dikkatsizliğiniz, savrukluğunuz ve sürekli açık veren tutumunuz “faide”den çok zarar veriyor Sedat Laçiner hocaya artık. Böyle giderse Sedat Laçiner hocaya “açık mektup” yazarak bu “ekip”in değiştirilmesini yerine daha akıllı uslu, ne yaptığını bilen, ne yazdığını okuyan, öyle yeldir yepelek “ÇO…” diyene “Allah Allah” diyerek saldırmayan, daha “demokratik” görünümlü bir ekip ve içerik “dizayn” etmelerini önereceğim.
Feride K.Yavaş’giller “bu da turizmin içine ettiğimizin resmidir” diye Aynalı Pazar’da atılan bir manşetten  yola çıkarak “Murat Kıray: Tetikçi mi, Tüccar mı, Gazeteci mi?” başlığıyla yazdığınız yazıyla siz “gazeteciden” çok  “siyaset sözcüsü” koltuğunda oturan bir “temsilci” gibi duruyorsunuz. Ve Ali Akdemir’in üzerinden bir gazeteciye “tetikçi” demekten başka bir şey demiyorsunuz.
Şimdi siz bir “gazeteci”misiniz, yoksa ÇOMÜ/Sedat Laçiner misiniz? Yoksa Demokrat Çanakkale misiniz? Anlamak mümkün değil. “Gazeteci” iseniz o habere itirazını varsa, gider oranın resmini çekersiniz ve “bu nasıl gazetecilik ve bu nasıl haber” dersiniz ve “işte o haberde bahsedilen yer burası ve burada bahse konu şeylerden hiçbir şey yok” ya da “bu fotoğrafla, ‘bu da turizmin içine ettiğimizin resmidir’ başlığı atılmaz şöyle bişey atılır” filan dersiniz. Yani gazetecilik yaparsınız. Siz niye alıcı kuş gibi “atlıyorsunuz” ortalığa? Böyle bir görevle mi yükümlüsünüz? ÇOMÜ ve Sadat Laçiner olmadığınıza göre (kimbilir!), Demokratlığınız ve Çanakkaleniz kalıyor geriye. Demokratlığınıza zaten “lâf söylenmez” de sizin Çanakkale  olmadığınız halinizden belli. Geriye kala kala o bile   tartışma götüren, bültenciliğiniz kalıyor.
 
“Bakar mısınız şu kıvrak zekâya. Annesi çocukken ne yediriyordu acaba Murat Kıray beyefendiye. İmrendim doğrusu bu zekâya” diye yazmışsınız ya Feride K.Yavaş’giller, size de şöyle densin ister misiniz: “Feride K.Yavaş’giller siz hep ekmekle mi beslediniz de Murat Kıray’ın neyle beslendiğini merak ediyorsunuz?” saçma sapan sorusu sizi memnun eder mi? Yüksek derecede bir “gazetecilik” böyle mi olur? Hatta “eksik bırakmışsınız Feride K.Yavaş’lar, evlerinizdeki tuvaletleri niye yazmadınız” diye sorarak sizin “gazeteciliğinizden”  şüphe  edilmesine yol açmış da olabilir misiniz?
 
“Kurumlarımızla, saygın insanların onuru ile bu kadar oynamasak daha iyi olmaz mı ne dersiniz? Bu şekilde ne Çanakkale’de turizm gelişir, ne gazetecilik, ne de Üniversite, bunu siz de biliyorsunuz…” diyorsunuz yazınızda.
 
Bir gazete haberi, bırakıyorum Çanakkale turizminin ve gazeteciliğin gelişmesini, Üniversite’nin gelişmesini engelliyorsa ya da engel oluyorsa vay o Üniversite’nin haline? (Saygın olmayan insanlar da mı var diye sormuyorum ayrıca).
 
Feride K.Yavaş’giller şu gelişmiş Üniversite’nin bilimsel yayınlarından, akademisyenlerinin uluslararası başarılarından, özgür akademi ve akademisyenler ile özgür üniversitelilerden, özerk üniversiteden, seçilmiş ve atanmış yöneticilerden, dekanlardan, bana bunların niteliklerinden bahsetsene biraz. Bilmem kaçbin “adet” öğrenciden, bilmem kaç bin “personelden”, bilmem kaçbin milyon bütçeden/katma değerden, kent ekonomisine şu kadar para akıttığından filan bahsetme sakın. Bana üniversiteden bahset. Bahsette sizin “bülten” olduğunuzu anlayayım. Bültenin bile bir asaleti vardır be Feride K.Yavaş’giller.
 
Sanma ki Murat Kıray’ın savuculuğunu yapıyorum. Ne Murat Kıray’ı tanırım ne de sizi.
Sanma ki sizinle gazetecilik ya da üniversite tartışıyorum.
Hayır böyle bişey yapmıyorum sizinle. Size önem verdiğim için sizinle, sizin yazdığınız dille sohbetliyorum o  kadar.