Çanakkaleli ne istiyor?
Son zamanlarda biraz ütopik (içimizden geçen duygusal istekler) yazılar yazdığımızın farkındayım. Onun için bunun sebebini açıklamak gerekir diye düşündüm. Her şeyin mükemmel olması tabii ki imkansız. Dört dörtlük bir yaşam, ayrık otsuz bir sosyal ve de ekonomik düzen mümkün değil.
Onun için bugün Çanakkaleli olarak `ne istiyoruz`a bir bakalım istiyorum. Birinci önceliğimizin, birbirimize saygı duymamız gerektiği ve bunun da birinci koşul olduğunu bilmemiz gerekiyor. Ve şunu açıkça ifade edeyim ki, en büyük eksikliğimiz de bu. Birbirimize saygı duymayı beceremiyoruz. "Ulan ben onun babasını bilirim. Çocukluğunu bilirim" diyerek söze başlıyoruz ve küçümsemeler dolu bir çok cümle ile devam ediyoruz. Oysa, yapmamız gereken tam tersi! Babasını bilirim, anasını bilirim, çocukluğunu bilirim. Aferin, gurur duyuyoruz dememiz lazım...
Peki bunu neden yapmalıyız? Bunu yapınca ne olacak?
Şunu açıkça söylüyorum. Bu memleketin geleceği için dürüst ve çalışkan insanlara ihtiyacımız var. Ve bu memleketin rantını Çanakkaleliler paylaşmalı. Dürüst bir şekilde. Adaletli olarak. Dürüstlük istiyoruz. Bu memleketin sahibi olarak. Bekçisi olarak. Ata yadigârı insanlar olarak.
Burada en önemli unsuru da söylememiz lazım. Bu memlekete sahip olan, bu memleketi bu günlere getiren insanlar olarak; bize sahip çıkacak insanları iyi seçmemiz gerekiyor. Bu anlamda bir valinin, bir emniyet müdürünün, bir müftünün etkisi olabilir mi? Bugün varlar yarın yoklar! Ama kentini idare eden Belediye Başkanları! Evet işte adres bu. Bu toprakların insanını koruyup, kollayacak insanlar belediye başkanları. Belediye meclis üyeleri. İl genel meclis temsilcileri. Ve en başta da muhtarlar. İşte en büyük görev bu arkadaşlarımıza düşüyor. Buradan sizin adınıza hepsini uyarıyor ve bu konuyu düşünmeye çağırıyorum. Tarihi bir sorumluluk altında seçilmiş arkadaşlarımız. Bunun idrakinde olmalılar... Bu arada vekillerimiz ne olacak diye düşünmüşsünüzdür inşallah! Evet vekillerimiz de, Çanakkale`nin Ankara`daki temsilcileri olarak, her konuda memleket menfaatini gözetmelidirler. Ayrıca denetim görevi de onlarda olmalı. Dokunulmazlık sahibi bir vekil bizden daha rahat düşünür ve de konuşur. Onlara da bu payeyi veriyoruz.
Gazeteler ve gazeteciler! Toplumun günlük dert ve tasalarını yazarlar. Kamuoyu adına, eleştiri görevini yaparlar. Eğriye eğri, doğruya doğru demek görevleridir. Ama bugün benim üzerinde durduğum konu gibi hassasiyetleri de göstermek zorundadırlar.
Gençlere bir çare bulmamız lazım!
En çok üzüldüğüm konulardan birisi gençlerin durumu. Okullara ve evlere tıktığımız, ama onun dışında bir sosyal ortam yaratamadığımız gençler ciddi bunalımlar geçiriyor. Gençlerin gidişatı kötü. Gençlik merkezleri mi açarız. Yoksa başka bir şeyler mi buluruz bilemiyorum. Cebinde para olmayan, gidip oturacak bir yer bulamayan; duvar diplerine yanaşan bir gençlik var karşımızda. Buna hep birlikte bir çözüm bulmamız gerekiyor.
Sevgiden ve ilgiden açılmışken!
Apartman dairelerine hapsolmuş bir nesil olarak, hayatı da dizilerle yaşamaya başlayalı sevgi eksikliğimiz doruk noktasına ulaşmış durumda. Kalıtsal akıl hastalıklarını bir kenara bırakalım, toplum ciddi bir travma geçiriyor. Kafa sağlığımızı korumak için içtiğimiz haplarda Avrupa birinciliğimiz tescillenmişti. Geçenlerde de yazmıştık; deliriyor muyuz diye.
Ve sonra dikkat etmeye başladım. Sevgisizlik, ilgisizlik insanı çökertirken; evlerimize soktuğumuz kedi ve de köpeklere sarılmışız. Bizi karşılıksız seven kedilerimiz ve köpeklerimizle mutlu oluyoruz. Onların sıcaklığı içimizi ısıtıyor. Tavsiye ederim, sokaklar kedi dolu. Alın bir yavru kedi.. Hayatınız değişsin. O yaşama tutunurken, sizi de yaşama bağlayacak emin olun. Evinizi sevecek, bir bekleyenim var diyeceksiniz.