Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Çanakkaleli bürokratlar mı ıslıkladı?

Bu yılki 18 Mart törenlerine, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan'ın konuşması sırasında AKP'li bindirilmiş kıtalar tarafından yuhalanması ıslıklanması şeklindeki insani değerlerden uzak davranışlar damgasını vurdu. Tabii ki son yıllarda olduğu gibi Çanakkalelilere, şehri adeta yasaklayan tedbirler yine gündemdeydi. Başkan Gökhan'ı sözde protesto etme girişiminin, ayrıca değerlendirilmesi gerekli bazı kodları var ki bu sonuçları itibarıyla çok farklı gerçeklere işaret etmektedir. Bunu değerlendirmeden geçmek; hazırlanan tezgâha, bilinçli bir kurgu temelinde gerçekleştirilenlere ve bunların sorumlularına göz yummak demektir.

1693

 Önce olayların, sonrasındaki gelişmelerden başlayalım; başta AKP Milletvekili Bülent Turan olmak üzere AKP örgütleri tarafından bu davranış makul bir davranış olarak gösterildi.

Bu kapsamda muhtelif spekülasyonlarla bir karalama kampanyasına dönüştürülmeye çalışılan bu çirkinliğin arkasındaki olayları iyi analiz ettiğimizde çok daha vahim olan bazı gerçeklerle karşı karşıya kalmaktayız.

Bu gerçekler Çanakkale halkı açısından dikkatle değerlendirilmesi gerekli  olgular olarak yaratılan  provokasyonun dayandığı köklerin tespiti açısından ayrıca önemlidir.

Acayip sesler çıkarak sözde protesto ettiğini sanan birtakım kendini bilmez kişiler acaba A tipi protokol tribünlerinde ne işleri vardı, buraya nasıl girdiler!

Yoksa bu sesleri A tipi protokol tribününde olması gereken Çanakkaleli bürokratlar mı çıkardı?

Bu boyutuyla baktığımızda ortada çok açık bir organizasyonun varlığı gözükmektedir.

Törenlerin icraatından sorumlu Çanakkale Valiliği A tipi protokol tribünlerine alınarak, acayip sesler çıkaran bu insanların buraya nasıl girdiğini açıklamalıdır!

A tipi protokol giriş kartları nasıl oldu da bu kişilerin eline ulaştırıldı?

Bunu sağlayanlar kimlerdir?

Bu soruların cevabı verilmelidir!

Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın, “bindirilmiş kıtalar”, “geldikleri gibi gittiler” şeklindeki sözleri bu boyutuyla değerlendirildiğinde yerindedir.  AKP’li siyasetçilerin her zaman yapmış oldukları lafebeliğine bağlı olarak söyledikleri gibi; yurdun muhtelif yerlerinden gelen vatandaşlarımıza karşı bir saygısızlık içermez, bizzat yaratılan kurgunun sonuçlarına karşı bir duruşu temsil eder.

Çünkü ortada bir kurgu bir tezgah vardır ;A tipi protokol türbinlerine bu kişilerin girmesi sağlanarak acayip sesler ile sürdürülen çirkinlik, öyle “bizim misafirimizdi” gibi demagojilerle  gizlenemez.

Bu konu son derece hassas bir karakter kazanmıştır.

AKP’nin böylesi bir törende bu denli müdahalesi ülkemizde partizanlığın trajik hali olup, siyaset vesayetinin gelmiş olduğu noktada etki alanının gerektiğinde nasıl bir komplo aracı olarak kullanıldığını da ortaya çıkarmıştır.

Bu kişilerin A tipi protokol tribününe alınmasının sorumluları açığa çıkarılmalıdır!

Bu konuya ilişkin kayıtlar incelenmeli, öncelikle A tipi protokol tribününe girmiş protokol kapsamı dışındaki kişiler tespit edilmeli ve sorumlular açığa çıkarmalıdır.

CHP İl Başkanlığı idare mahkemesine açacağı bir dava ile bu konunun takipçisi olmalıdır.

Böylece bir kez daha devletin imkanlarını babalarının çiftliğiymiş gibi kullanan anlayış ve pratik, ortaya çıkarılacak ve yaşanan bu olayın nasıl bir tezgah ve planlı bir iş olduğu ortaya çıkacaktır.

Törenlerden bir gün öncesine kadar akredite olup son dakika itibarıyla Cumhurbaşkanlığı makamınca akreditasyonları iptal edilen bazı gazetecilerin durumunu düşündüğümüzde kurgunun boyutu noktasında daha başka gerçeklerde gündeme gelmektedir.

Halkın doğru bilgi almasının önü alınmaya çalışılsa da yapılan tezgâhın gizlenmesinin imkânı yoktur.

Törenler öncesinde giriş kapısı önlerinde kart basma makinaları ile basılıp dağıtılan kartlar gözlerden kaçmamıştır.

Bu işin başında hangi AKP’li yöneticiler vardır?  

Bu işlemden törenlerin düzenlenmesinden sorumlu Çanakkale Valiliğinin  bilgisi var mıdır?

Tüm bu gelişmeleri üst üste koyduğumuzda Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’a karşı yapılan saygısızlık, bir kurgudur detayları planlanmış bir provokasyondur.

İşte bundan dolayı Çanakkale Belediye başkanı Ülgür Gökhan ‘ın bu konuya ilişkin tüm söyledikleri haklıdır ve yerindedir.

AKP’li yöneticilerin, sözde vatan millet Sakarya edebiyatının hiçbir hükmü yoktur, çünkü ortada tam bir tezgâh vardır.

Gelelim şimdi, şu” geçen sene neden olmadı” deyip de bu çirkinliği pilav ile açıklamaya çalışan Bülent Turan’ın yaklaşımına …

Öncelikle şu pilav işine bir açıklık getirelim.

Şu saatten itibaren pilav olayı; Ülgür Gökhan’ın olayı olmaktan çıkmıştır.

Bu olay başta Bülent Turan olmak üzere AKP’nin Çanakkale’de demokratik değerlere, özgürlüklere, saldırmanın bir aracı haline getirilmiş, bunun üzerinden yapılan hamaset ile milliyetçi duygular körüklenerek AKP’nin gerici ırkçı propagandasına malzeme yapılmıştır.

Bu oyuncağı şimdi AKP’nin elinden almak zamanıdır.

Bülent Turan ve AKP her fırsatta pilav üzerinden demagoji yapıyorsa bilin ki; ardında özgürlüklere demokrasi, barışa yapılan bir saldırı var demektir.

İşte bunun için demokrasi ve özgürlük savunucuları pilav üzerinden yapılmaya çalışılan algı yönetimini boşa çıkarmak için pilavı demokrasinin bir işareti olarak sahiplenmelidirler.

‘Parola demokrasi, işareti pilav’ ilkesi demokrasi ve özgürlük güçlerinin bundan böyle Çanakkale’deki ilkesi olmalıdır.

Değil mi ki, AKP’nin  spekülasyonuna alet ettiği pilav o günkü koşullarda demokrasinin bir gereği olarak gündeme gelmiştir, bundan böyle de tüm demokrasi güçleri bunu sürdürmeli demokrasi parolasının işaretini pilav olarak ele alarak yaşamsal kılmalıdır.

Özellikle Bülent Turan  tarafından sürdürülecek  özünde gerici anti demokratik ve özgürlük düşmanı söylevlerini kamufle etmek için kullanacağı spekülatif pilav söylevine karşı  demokrasi güçleri,    demokrasi parolasının işareti olarak pilav simgesini her alanda kullanarak  bu saldırının geri tepmesini  sağlaması gerekir.

 9 Haziran’da Başkan Gökhan’ın dağıttığı pilav nedeniyle kimenin rahatsız olacağı bir şey yoktur.

Bilakis demokrasi adına sevindiricidir.

Bu konuda özellikle CHP içerisinde bazı kesimlerinde aynı propagandadan etkilendikleri görülmektedir.

O kesimlerin AKP’nin bu oyununa gelmeleri, sonuçta onları da AKP tezgahının parçası yapacaktır.

7 Haziran seçimlerinden sonra tek başına hükümet olamayan AKP’nin istikrar adına ülkemizi getirdiği nokta hepimizin malumudur.

Savaş ve şiddet politikalarıyla ülkemiz uçurumun eşiğine getirilmiş,  kan gözyaşı ölümler günlük yaşamın bir parçası haline dönüşmüştür.

Bu tamamıyla AKP-Saray  politikalarının sonucudur.

Her yeni güne hepimize acılara boğan olaylar ile başlamaktayız.

Daha dün yine Çanakkaleli bir gencimizi yitirmenin acısını yaşadık.

Savaş ve şiddet politikalarından medet uman AKP-Saray  iradesini sürdürdükçe bu acılar gözyaşları sürecek, ancak bizler buna alışmayacağız.

Bunun içinde yapacağımız şeyler var, sadece taziye mesajları ile yaşadıklarımız karşısında sorumluluk almış olamayız.

Barış için, AKP politikalarının etkilerini kırmak için; hamasetten uzak demokrasi ve özgürlüklerin hakim kılındığı kimsenin dininden mezhebinden, dilinden, ırkından, cinsiyetinden  dolayı ötekileştirilmediği eşit yurttaşlık ilişkileri temelinde adalet ve hukukun tesis edildiği demokratik bir  dönüşüm için mesafe kat etmek zamanıdır.

Bunun için parolamız demokrasi, işaretimiz pilavdır.

İnadına barış!

Pilavlı günlerde buluşmak üzere…