havadurum
Damla Yeltekin

damlayeltekin@gmail.com

Çanakkale OLAY'dan haberlerle...

1824
Yayın hayatına ben henüz daha doğmamışken başlayan Gazetemiz Çanakkale Olay, yaklaşık 40 yıllık yaşamı boyunca kim bilir kaç kişiye ulaştı? 
Kaç evin salonunda okundu? Halk Bahçesi`nde, Özgürlük Parkı`nda, kordonlarda, Sosyal Tesislerde... Üniversitede, kampüslerde... Kaç tartışmayı açtı, diyaloglar doğurdu? Fikir ayrılıkları ve ortak paylaşmalara sebep oldu...
Kim bilir...

Henüz daha öğrenciyken ilk adımımı attığım, yerelde ilk haberlerimin yayınlandığı Gazetemiz Çanakkale OLAY`ın iki katlı, ağaçlarla sarılmış mütevazi bürosunu ilk gördüğüm ve ilk adımımı attığım günden bu yana hep aynı duyguyla selamlıyorum. Bu duygunun içinde de biraz nostalji biraz eski filmlerdeki gazete sahneleri canlanıyor. Kent gündemine oturan sayısız manşetleriyle yaklaşık 40 yıllık yaşamı boyunca, kent gazeteciliğinin, yurttaş gazeteciliğin önemli bir örneği olan OLAY`dan merhaba... 
 
 -------------- 
 
Sahi bir kağıttan neler yapılır?
 
Bir kağıt parçasını, varlığından ileri kılan nedir? Bir kağıt parçasıyla pekala, bir gemi yapılabilir. Suyun üzerinde kısa bir süre duracak, o süre boyunca, çocukların eğlenmesini sağlayacak, 3 boyutlu bir hale bürünebilir. Dönüşebilir. Ya da bir kağıtla uçak yapılabilir. Kağıt katlama tekniklerinin gücüne göre, bilgisine göre, kağıttan uçağı yapan kişi, uçağını en uzağa uçurabilir. Ya da bir kağıttan aşk mektupları yazılabilir. Kağıtlara yemek tarifleri yazılabilir. Bir kağıttan neler yapılabilinir? Bir düşünün... Mangal ya da odun sobası yakarken odunların tutuşması sağlanabilir. Romanlar yazılır mesele kağıt yapraklarına, şiirler yazılır. Destanlar, sözler, yasalar... Afişler basılır mesela. Mektuplar yazılır, uzak diyarlara gönderilecek...
 
Biz, olanı, olanı yorumlayanı yazmayı tercih ettik. Olan haber oldu, olanı yorumlayan köşe yazısı. En güçsüz, en kalitesiz kağıt türüne; güçlü harflerimizi yazdık. Küçük bir kentte, su gibi sakin bir elementin dokunmasıyla birlikte hemencecik çözülen kağıt, harfler sayesinde yarınlarda fikirlerde var olacak gazeteye dönüştü. Kağıt güçsüz ama harfler kuvvetliydi. 
 
Ama diğer kağıtların kaderlerinden birer parça aldı. Gemi oldu, denizin ardına gitti. Uçak oldu, kıtalar arası yolculuk yaptı. Roman gibi hatırda kalır, şiir gibi fikre dokunur oldu. Ateş gibi, yazılan haber yaktı. Mektup gibi, unutulmuş bir kasabada, unutulmuş bir evde okundu. O evin haberi oldu. 
Gazete böyledir işte. Yarına bir not, bu güne bir uyarıdır. Herkesin bildiğini başka bir dil ile söylemek, fark edilmeyen detayı fark edilir kılmak; kimi zaman binlerin, on binlerin sesi, kimi zaman ise cılız bir yakarışın sözü olmaktır. 
 
İnternet haberciliğini, sosyal medyayı bir bırakalım kenara. Tarihe notumuzu; basılı gazete ile kağıt ve harf ile bırakalım. 
 
1950`li yılların sonunda Küçükayasofya`da "Yazıyor, yazıyor" diye bağırarak gazete satan o çocuğu hatırlayalım. 9 yaşında hem para kazanmak için "Yazıyor, yazıyor" diye bağıran hem de yazanın heyecanı içinde insanlara ülke gündemini taşıyan o çocuğu...