sermet@canakkaleolay.com
Hep söyleriz; Çanakkale özel bir şehirdir diye. Gerçekten de özel bir şehir, özgün bir yapısallığı var, bundan dolayıdır ki kendine has bir takım özellikleri gelişmiş ve bu özellikler nedeni ile olsa gerek, ekonomik, siyasal, kültürel hayatta farklı gerçekleşmelerin geliştiği pratikleri yaşamaktayız.
Öncelikli olarak sonuca gitmekten öte, konuşan pek bir şey yapmayan bir kentiz.
Birlikte hareket etme, bu kapsamda bir araya gelip bir şeyleri kotarma yeteneğimiz kent olarak gelişmemiş durumda.
Hal böyle olunca otomatik olarak dedikodu mekanizması almış başını gidiyor.
Toplumsal özellikleri itibarıyla bu özellikleri taşıyan bir kent öncelikli olarak sosyolojik yönden analize tabi tutularak bu noktadaki fotoğrafı çekilirse bu kapsamda bazı geliştirici çalışmalar devreye alınabilir.
Bu noktadaki ihtiyaca bağlı olarak kent dinamiklerinden bu konuda sorumluluk alabilecek bir birim önderliğinde bu çalışma yapılırsa kent gelişimi için bir takım gelişmelerin sağlanabileceği bir başlangıç yaratılabilir.
Bu çalışma ihmal edilmemelidir, aksi durumda hepimizin şikayet ettiği bu duyarsızlıklar temelinde olumsuzlarımız ile baş başa kendi klasiğimizi aynen yaşarak yaşamımızı sürdürürüz.
Bol bol yüksek perdeden atarak zamanımız gelir geçer.
Geçen hafta Cuma günü Tekel işçilerinin desteklenmesi için alınan eylemsellik kararı karşında tavırsız kalan emek cephesini değerlendirdiğimde bu konudaki zaafımızın bir başka versiyonunu gördüm.
Kentimizin sosyolojik gerçekliğinin analizi konusunda çalışmalar yapıldıkça şöyle bir gerçeklik ile karşılaşılabilir.’kıskançlık’
Bu realitenin belirli alanlarda birlikte hareket etme potansiyeline zarar vereceğini anlayabiliyorum ama bir türlü çıkarları için birlikte olmaktan başka hiçbir alternatifleri olmayan emek kesimi nasıl olurda bir araya gelemez?
Bu gerçeklik son derece önemli bir durumdur. Özellik ile kendi çıkarları için verdikleri mücadele geliştikçe bu noktadaki yaşanan olumsuzluklarda yavaş yavaş yok olacak yaşam kaliteleri yükselecektir.
Emek cephesi açısından bu noktadaki ilaç mücadeledir.
Bu gerçek ile hareket ettiğimizde tekel işçilerine destek temelindeki belirlenen sürecin ileriki zamanlarında Çanakkale’de geçen hafta yaşanılan olumsuzluğun bir daha yaşanması en büyük temennim.
Bu noktadaki dileğim böyle olduğundan, belki duygusal olarak bu konuda iyimser bir ruh hali ile hareket ediyorum.
Fakat şu bir gerçek; kapitalist sistemin içinde bulunduğu koşullarda emekçiler açısından mücadele dışında bir alternatif yok.
Tekel işçileri son derece önemli, kararlı, örnek bir mücadele başlatmış iken bu alandaki kazanımlar için birlikte mücadeleden başka bir yol yoktur.
Bundan sonraki süreçte Çanakkale emek cephesi, yaşadığı bu olumsuz durumdan kendini sıyırarak tekel işçilerinin başlattığı onurlu mücadeleye layık olacak şekilde mücadele bayrağını açmalıdır.
Çanakkale kendi klasiğini yaşaya dursun, tekel işçilerinin örnek mücadelesi etrafında çeşitli işyerlerinde verilen destek ile işçi sınıfı hükümeti uyarma noktasında önemli bir adım attı.
Ülke genelinde tüm bunlar yaşanırken, yönetememezlik krizine bağlı olarak çatışmalarda çeşitli kurumlar arasında aldı başını gidiyor.
Bir yandan suikast iddiaları, diğer yandan ordu karargâhlarına yapılan baskınlar ve gözaltılar derken 2010 yılı bütçesi ile çalışan kesimler için ekonomik olarak geliştirilecek saldırılar at başı gidiyor.
Oynanan bir oyun var; postallılar ortalıyor, mokasenliler golü atıyor, golü yiyenlerde yine bizler.
Sermet ATADİNÇ