Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Çamlar söküldü, palmiyeler dikildi…

2712

Kordon Boyu düzenleme çalışmaları temelinde orta refüjde bulunan eski çam ağaçları kesildi, yerlerine palmiyeler dikildi.
Konu çevre olunca; hepimizi ilgilendiren bir konu olarak daha hassas ele alınması gerekli bir durum ile karşı karşıyayız.
Neden çamlar kesildi, neden palmiyeler dikildi?
Çanakkale Belediyesi Park Bahçeler Müdürlüğü’nün bu noktada tabiî ki bir gerekçesi var idi.
Fakat bu gerekçe kamuoyu vicdanı açısından yeterli olamadı.
Çünkü; bütün bir kenti ilgilendiren böylesi durumlarda kentin ortak iradesinin yansıyacağı düzenlemelere ve prosedürlere ihtiyaç vardır.
Bu konudaki boşluk, algı sorunlarına yol açtı.         
Bu kentin, kentsel alanlarına ilişkin bir peyzaj politikası maalesef yok.
Öncelik ile teknik kapsamı itibarıyla kentsel alanların bitki örtüsü konusunda bir politika belirlenmelidir.
Park ve bahçelere hangi ağaçlar veya bitkiler, meydanlara hangi ağaçlar dikileceği noktası netleştirilmelidir.
İklim yapısı, toprak özellikleri gibi belirleyici kriterlere bağlı olarak oluşturulacak bir peyzaj planına ihtiyaç vardır.
Sonrasında da hangi durumlarda nasıl bir yöntemsellik izleneceği belirlenir ise, böylesi gelişmelere bağlı olarak çeşitli algıların yaşandığı olumsuzluklar ortadan kaldırılmış olur.
Çevre gibi hassas bir konuda ortak iradenin sağlanması önemlidir.
Hangi durumda ağaçların kesileceği, yerine ne dikileceği, meydan peyzaj düzenlemelerinin nasıl yapılacağı gibi konular için bir prosedür yaratılır ise, bu noktadaki kararlar sadece Park Bahçeler Müdürlüğü’nün insiyatifinden kurtarılmış olur; ortak bir iradenin yaşama geçirilmesi sağlanır.
Böylece yerel yönetimde, birileri tarafından günah keçisi yapılmaktan kurtulmuş olur.
Çanakkale’nin birlikte yaşam kültürü ve bunun araçlarının bugünkü geldiği seviye ile bu noktada çok rahat çözümler üretilebilir.
Kent Konseyi Çevre Meclisi bu konuyu çözecek yegâne adrestir.
Çevre meclisinin dikkate almasını öneririm.

İki genç kendisini zincirledi, kimse görmek istemedi…
Hep düşünüyorum; kent insanının duyarlılığı noktasındaki boyutu, çözemedim.
Geçen hafta içersinde iki genç ‘parasız eğitim istedikleri için pankart açan’arkadaşlarının15 aydır tutuklu olmalarını protesto etmek için kendilerini Cumhuriyet Meydanı’nda zincirlediler.
Sonra ne oldu?
Hiçbir kimseden bir ses çıkmadı.
Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, sendikalar, insan hakları savunucuları sanki böyle bir protesto gerçekleşmemiş gibi hareket etiler.
Demokrasi ve özgürlük talebi sanki bu ülkenin temel sorunu değildi!
Hiç olmaz ise; böylesi bir duyarlılık içersinde olan bu iki genci desteklediklerini açıklayan 2 satır açıklamalarını kamuoyu ile paylaşsalardı.
Örgütlü olmanın, duyarlılık noktasında yüklediği sorumlulukları bir yana bırakarak; ben, bu iki genç kardeşimi
demokrasi özgürlük taleplerine sahip çıkmalarından dolayı kutluyorum.
Böyle bir konuyu gündeme getirince; aynı paralellikte olan, uzun zamandır dikkatimi çeken,  Çanakkale Gazeteciler Cemiyeti ile ilgili bir gözlemimi de paylaşmak istiyorum.
Gazetecilerin son günlerdeki en önemli sorunu, yoğunlaştırılan baskılar oldu
Tutuklamalar başta olmak üzere, mesleklerini yerine getirmekten dolayı uğradıkları tehditler son günlerin gündemini oluşturuyor.
Gazeteciler Özgürlük Platformu altında bir araya gelen gazeteci örgütleri bu noktada tepki göstermeye başladılar.
Bu örgütlerin arasında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de önemli bir rol üstlenmektedir.
Her neden ise Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin bir bileşeni olan Çanakkale Gazeteciler Cemiyeti bu konuda tam bir sessizlik içersinde.
Bir meslek örgütü olarak, kendi mesleğinin en temel sorunlarına sahip çıkmayan böylesi bir yaklaşım kabul edilemez.
Ben kendimi bu noktada sorumlu hissettiğim için bundan böyle Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin kamuoyu ile paylaştığı tüm duyuruları sizlere aktaracağım.
Çanakkale Gazeteciler Cemiyeti yönetimindeki arkadaşlarımı da bu konuda sorumlu davranmaya çağırıyorum.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin son olarak “Başbakanın gazetecileri tehdit etmesini kınıyoruz” başlıklı açıklamasını sizler ile paylaşıyorum:
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan katıldığı bir tv programında  Türkiye’nin gündeminin en önemli konularından biri haline gelen YGS soru kitapçıklarındaki şifrelendirme ile ilgili haber yapan gazetecilere  tahammül edemediğini ortaya koymuştur. Başbakan Erdoğan programda YGS konusunda talimatla haber yapıldığını ileri sürerek ‘Diyorum ya görevlendirme var, görevlendirenler de belli’ diyerek suçlamalarda bulunmuştur. Başbakan ‘Gelecekte bedelini çok ağır ödeyecekler’ demiştir. Türkiye’yi basın özgürlüğünde 138. sıraya düşüren gazetecilere yönelik tehditleri, davaları, tutuklamaları; düşünce olarak hala yeterli görmediklerini de bir kez daha göstermiştir. Başbakanın bu tutumunu protesto ediyor, tüm tehdit edilen, yargılanan ve tutuklanan meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu hatırlatıyoruz. Türkiye için demokrasi ayıbı olan basın özgürlüğüne yönelik engeller konusunda hükümetten gerekli adımları atmasını istemeyi sürdürüyoruz.”