sermet@canakkaleolay.com
Çanakkale Girişimci İşadamları ve Sanayicileri Derneği geçen hafta bir açıklama yaparak ‘ticari hayatın önündeki siyasi baskıların’ kaldırılmasını talep etti. Açıklama hedef ve talepler itibarıyla çok net olmamasına rağmen bir yerlere bir gönderme yapıyor diye yorumlamıştım. Sonrasında ilk açıklama Kepez Belediye Başkanı Ömer Faruk Mutan’dan geldi. Mutan, açıklamasında, bizzat ticari faaliyetleri için siyasi nüfus kullananları gündeme taşıyarak, kendi beldesi ile ilgili olarak ÇAGİAD üyesi Bahadır Yüksel’i eleştirdi. Olayın öncesi ve sonrasındaki gelişmeler ile birlikte ortaya bir denklem çıktı. Şimdi bunu çözmek gerekecek.
Önce ÇASİAD Sekreteri Güven Barış Yüksel istifa etti.
ÇASİAD yönetimi için bazı eleştirilerde bulundu.
ÇASİAD yönetimi buna cevap verdi.
En sonunda AKP il yönetimi de zincire dahil olarak ÇASİAD için eleştiriler yaptı.
Gelişmeleri nasıl okumak lazım?
Bazen kurum ve kuruluşlar öyle bazı tavırlar takınırlar ki; ak derken, kara olur.
Bu ülkede iş adamlarının ticari faaliyetini kimse engellemez.
Her şey yasal prosedürler dahilinde çözülür.
Ama bizler biliyoruz ki; bazen bazı iş adamalarımızın çeşitli kurumlardan özel talepler ile özel menfaat yaratma ilişkileri olabilmektedir.
Bunlar kapalı kapılar ardındaki olaylardır.
Mutan’ın kapısı olmadığı için onun bu işleri becerme şansı kalmamıştır.
Zaten Mutan felsefesi itibarıyla böylesi işlerin dışındadır.
İş adamlarının sorunlarını yasal prosedürler temelinde, çözebilmeleri için her türlü olanak kendilerine sunulmuş iken, ÇAGİAD tarafından yapılan ‘ticari hayatın üzerindeki baskı’ kavramı talihsiz bir açıklama olmuştur.
Bazı kapalı kapılar ardındaki ilişkilerin sorunlarını zaten tartışma zemini yoktur.
ÇAGİAD farkında olmadan dikkatleri bu yöne çevirmiş ve iş dünyası olarak bir bombanın pimi çekilmiştir.
Hasarlarını önümüzdeki günlerde hep birlikte izleyeceğiz.
Şiddet kültürü
YÖK’ün kuruluş yıldönümünde yapılan basın açıklamasına katılan öğrencilerini katımların dolayı tehdit eden lise müdürünü şimdi daha iyi anlıyorum.
Bu ülkede eğitimin kültürü, şiddete maruz kalan öğrencilerinin ve yakınlarının susması gerektiği üzerine kurulmuş.
Milli Eğitim Bakanlığı’nca hazırlan bir rehberde, telaffuz bile edilmemesi gerekli olan ‘okullardaki şiddet’ kavramı karşısında velilere ‘suskunluk ‘ tavsiye ediliyor ise, müdürümüzün, basın açıklamasına katılan öğrencilerini disiplin soruşturması ile tehdit etmesi çok doğal!
Bu çağdışı felsefe tabiî ki kendi kurumlarında da buna uygun ürünler yaratacaktır.
Milli Eğitim Bakanlığı tüm velilerden özür dilemelidir ve bu çağdışı yorumda bulunanlar için de gereğini yapmalıdır.
Bu konuda bir başka gerçeği de sınama imkanına sahip olacağız.
Eğitim alanında faaliyet gösteren bir çok sivil toplum örgütü, meslek örgütü gibi kuruluşlar var.
Bakalım bu konuda harekete geçecek bir kurum olacak mı?
Yoksa “dayak cennetten çıkmadır “çağ dışılığına yenilecek mi bu toplum ?.
Göreceğiz…
Suların aktığına sevinemedim …
Hafta başı iki gün bütün kente su verilmeyeceği duyuruldu.
Evde kap, kaçak, küvet ne var ise doldurduk, nede olsa 2 gün gibi uzun bir süre susuz kalacaktık.
Kesintinin nedeni olarak barajda yapılacak bir onarım çalışması bildirilmişti.
Gerçekten ciddi bir teknik sorun olduğunu düşünerek, yetkililerin gerekli planlama ile hareket edeceklerini düşündüm.
Fakat uygulama hiç de böyle olmadı; Pazartesi günü saat 11.00 de kesilen sular yine aynı gün saat 19.00 gibi verildi.
Bu insanoğlu ne tuhaf demeyin, 2 gün kesileceği belirtilen sular sadece 8 saat kesildi yine yaranamıyoruz anlayışını bir kez daha irdeleyin.
Planlama denilen kavramın içini boşaltarak hiçbir yere varamayız.
Aman harp olur, darp olur biz 2 gün diyelim mantığı kabul edilemez.
Bu yaklaşım, sorumluluktan kaçan ucuz ve kalitesiz bir tarz olup, planlama ile ilgisi yoktur.
Onun için bir çok işimiz düzgün gitmemektedir.
Vatandaşın çektiği eziyete mi yansam, yoksa lüzumsuz yere depolanıp, sonradan kullanılamayıp dökülen geleceğin en önemli varlığı olacak suya mı?
Sermet ATADİNÇ