Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Büyüklere masallar...

2071
Hamit Palabıyık “İftiracılar, Yalancılar” başlıklı bir yazı yayınlayarak kendi durumunu kurtarmak için yeni salvo atışlara başlamış. Kendisine iletmiştim, yaptığın hakaretleri aklamaya çalıştıkça batacaksın diye.... 
 
Onca hakaretten sonra bir kez daha anlıyoruz ki; söylenmiş bunca söz Palabıyık için çok normalmiş. Böylece Palabıyık ahlak anlayışını da tartışmaya açmış oldu. Hele bir de “beni tanıyanlar bilirler, kimseyi yaftalamam, hakaret etmem, sesimi dahi yükseltmemeye özen gösteririm” demez mi!
 
Palabıyık yazısında yapmış olduğumuz haber üzerine iftira ve karalama kampanyasının başladığını iddia etmektedir. Biz haberimizde Palabıyık’ın yazısında yaftaladığı Çanakkaleliler için kullanmış olduğu ifadelere yer verdik. Bunları biz uydurmadık, biz üretmedik, Palabıyık’ın yazdıklarına vurgu yaparak bu söylevin bir nefret söylevi olduğuna dikkat çektik.
 
Özgürlüklerden bahsederek kendisini eleştirenler için “yalancılar, iftiracılar “tanımlamalarını kullanmak tam bir aymazlıktır.  Hele foyası ortaya çıkıp gelişen tepkiler üzerine ‘ben böyle demek istememiştim’ çarkı da çok bildik yöntemdir.
 
Önce biz neler yazdık bir hatırlayalım.
“Bir nefret söylemi etkisi ile, kendisi gibi düşünmeyenleri yaftalayan ve ötekileştiren tespitleri ile Çanakkalelileri küçümseyen onları tembel, gelişmenin karşısında, sabahlara kadar içki içen, işlerini savsaklayan, aylak aylak dolaşan, gazetelerde barlarda, sokaklarda gürültü çıkaran kişiler olarak gösterdiği gibi aynı zamanda birde kent insanını bölen tespitleri ile son derece tehlikeli bir kışkırtma kültürünün adımlarını attı.
 
Çanakkale’ye sonradan gelen insanların çalışkanlıkları ile dikkat çektiğini buna bağlı olarak gelişmenin “Eski köylerinde tek dertleri şaraplarını yudumlamak isteyenler ile ‘gelişmiş Çanakkale’ isteyenler arasında görüş farkları, hatta çıkar çatışmaları başladı bile. Kim çalışıyor, kim çalışmıyor ayan beyan ortaya çıktı. Eski rantlar tehlikeye düşünce panik de başladı. Bu direniş öyle bir boyuta ulaştı ki ‘istemezükçüler’ işi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne karşı çıkmaya, Üniversite Uygulama Radyosu’nu kapattırma kampanyalarına, Yat Limanı’na karşı çıkmaya kadar götürdüler” temelinde olduğunu belirten Palabıyık aynı zamanda eski ve yeni Çanakkaleliler ayrımını körüklemektedir. Palabıyık bu talihsiz yazısından dolayı Çanakkalelilerden özür dilemelidir. Bu görüşlerinde ısrar ederek tespitlerinin haklılığını savunmaya kalktıkça daha çok batağa batacağını unutmadan ve Çanakkale’nin toplumsal dokusuna daha fazla zarar vermeden gelişebilecek olumsuzlukların önüne geçmek için Prof. Dr. Hamit Palabıyık’ı sağduyulu olmaya davet ediyoruz.
 
Prof Dr. Hamit Palabıyık’ın yazısındaki ifadeler talihsiz açıklamalar olarak göze çarparken bir yandan da kentin yaşam tarzına müdahale ederek, kentin modern ve çağdaş yapısına temel teşkil eden dünya görüşünü değiştirmek isteyen bazı kesimlerin çabalarına bağlı olarak bu yazının çok da masum bir yazı olmadığı yorumları yapıldı. Son günlerde Çanakkale’deki yaşam tarzına karşı tahammülsüzlüğün getirdiği bazı şiddet olaylarının geliştiği düşünüldüğünde; bu denli ötekileştirmenin olumsuz sonuçlar yaratabileceğine vurgu yapıldı.
 
ÇOMÜ yönetiminin kent dinamikleri ile süren uyumsuzluğuna Prof Dr. Hamit Palabıyık’ın yazısı yeni bir boyut kazandırdı. Kendileri gibi düşünmeyen Çanakkalelileri aşağılayan bu yazı karşısında Palabıyık, Çanakkalelilerden özür dilemelidir. Her şeyin ötesinde bu nefret söylevinin getirmiş olduğu ötekileştirme bir şekilde meyvelerini verir. Kendisi gibi düşünmeyenlerin özel yaşamları üzerinden yapılan bu karalama kampanyasının yaratacağı sonuçlar hepimizi üzebilir ve o zaman geç kalınmış olabilir”
 
Nerde burada yalan iftira hocam…
 
Gelelim Palabıyık’ın kendini aklama çabalarına...
Evet Hocam dediğiniz gibi orta zekalı bir insan evladı yazdıklarınızı pek ala anlıyor.
Siz her ne kadar çarpıtmak isteseniz de yazdıklarınız çok açık.
Sizin gibi düşünmeyenler için bakın neler demişsiniz.
 
“Direnç sadece emekli ve yaşlı kişilerle sınırlı kalsa iyi.
Bir de rölantide çalışmayı hayat şekli olarak seçmiş, hatta bu yaşam şeklini felsefesi haline getirmiş kişiler var.
Yaşları genç de olsa onlara göre Çanakkale demek sakinlik demek, doğallık demek, akşamları geç vakitlere kadar kafayı çekmek demek, dans etmek demek, denizde yüzmek, dağda yürüyüşler demek. Hatta aylak aylak dolaşmak demek.
Dolayısıyla bu kişiler Çanakkale’yi hareketlendirecek her şeye karşılar.
Gazetelerde, barlarda, sokaklarda asıl gürültüyü çıkaranlar da bunlar zaten. Kırık dökük de olsa ‘eski Çanakkale’yi savunuyorlar.
Bu kişiler için Çanakkale’de kanalizasyon arıtması olmasa da olur, sokaklar lağım kokabilir.
Çöpleri toplanmayınca da fazla gürültü yapmaz bu kişiler.
Depreme dayanıksız evlerde oturan, daracık ve kirli sokaklardan geçen bu kişilerin arabalarının lüks, kıyafetlerinin ise her daim baloluk olduğunu görürsünüz.
Eski rantlar tehlikeye düşünce panik de başladı.
Bu direniş öyle bir boyuta ulaştı ki ‘istemezükçüler’ işi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne karşı çıkmaya, Üniversite Uygulama Radyosu’nu kapattırma kampanyalarına, Yat Limanı’na karşı çıkmaya kadar götürdüler.”
 
Her şey çok açık; “İl genelinde zaten çocuk yapma sorunu var” dediğiniz Çanakkaleliler sizi çok iyi anlıyorlar. Siz sadece bir grubu falan kastetmiyorsunuz, düpedüz yaşam felsefesi ile sorunlu olduğunuz çağdaş modern ilerici laik Çanakkalelileri hedef alıyorsunuz.  Şapka düşmüş kel görünmüştür.
 
“Her daim balo kıyafetli Çanakkaleliler” tüm hakaretlerinize rağmen yine de sizin ifade özgürlüğünüzü hep savunacaklar. Siz onların tepkilerini kendinize paye çıkarmak için “susturulmak” olarak ifade etseniz de.