Seçkin Sağlam

ssboreas17@gmail.com

Burası Barışın Kenti!

1558
Çanakkale, “Barışın Kenti” sloganını hem benimsiyor, dillendiriyor ve bu doğrultuda tavır da geliştiriyor.
 
Çünkü Çanakkale, tarih boyunca hep bir garnizon kenti, savaşlara ev sahipliği yapan bir arena olmuş. Kentin belki de bu geçmişi, yaşadığı acıları, barışı daha çok anlamasını ve savunmasını gerektirmiş, barışı bu kentte savunmanın daha anlamlı olduğunu kanıtlamıştır.
 
Kentin yaşadığı bu acılar, kökü yüzyıllar öncesine varan bir sorunun yarattığı, ülkenin doğusunda ve artık birçok yerinde yaşanan kargaşa ortamını daha iyi anlamasını da sağlamıştır.
Bu nedenledir ki; bu kent, kendine barışın kenti demiş, bu kenti yönetenler ve kentli bu olguyu da sahiplenmiştir.
 
Son birkaç gündür Karadeniz bölgesinde yaşanan olaylar, ülke gündeminde birinci sırada yer alıyor. HDK ve BDP milletvekillerinin Sinop’ta uğradıkları saldırı, Samsun’da TKP il binasına yönelik saldırı ve internet üzerinden diğer Karadeniz bölgesi illerinde örgütlenmeye çalışılan provokatif bakış açısı, oldukça tehlikeli olmaya başladı.
 
İmralı görüşmelerinin sürdüğü, hükümet ve Türkiye Büyük Millet Meclisi nezdinde sürdürülen barış görüşmelerinin olduğu bir dönemde milletvekillerine yapılan böylesi bir saldırı, ülke barışını baltalamaktan başka hiçbir şeye hizmet etmez. Bu saldırıları örgütleyen gerici güçler, sadece barışı baltalamamış aynı zamanda Karadeniz halkını da barış karşıtı olarak göstermeye çalışmıştır. Önemli olan halkın bu tür provokatif eylemlere kanmayacağı, bu tür gerici ve şoven yaklaşımların hem Karadeniz halkı hem de tüm Türkiye halkları nezdinde itibar görmeyeceğini tahmin ediyorum.
 
***
 
Oysa en kolay şey olmalı barışı tesis etmek…
 
Herkesin el birliği ile duvar örer gibi kolay, türkü söyler gibi eğlenceli olmalı barışın inşası. Çünkü savaştan çok çektik. Her gelen şehit cenazesi yürekleri dağladı, her çatışmada yürekler ağızlara geldi. Her seferinde Türk ananın feryadı, Kürt ananın Kürtçe ağıtlarına karıştığında tek ihtiyacımız olan şeyin barış olduğunu biliyorduk.
 
Bu nedenle bu kadar kolay olmalı barışı sağlamak. Barışı sağlamak yerine daha önemli ne işimiz olabilir ki?
 
Eğer sizin de daha önemli bir işiniz yoksa barışı seslendirin. Nereden ve kimden geldiğini sorgulamadan, barış sesine katacağınız en küçük bir mırıltı bile uğultuya neden olmaya yetecektir…
 
Provokatörlere izin vermeyin!
Bilindiği gibi Sinop ve Samsun’da gerici güçler tarafından başlatılan, aşırı milliyetçi şoven saldırılar internet üzerinden, sosyal paylaşım sitelerinde örgütlendi. Bu anlamda Çanakkale’de de “Çanakkale” isimli bazı sosyal paylaşım sayfalarında bu tür gerici yaklaşımlar örgütlenmeye çalışılıyor.
 
Kendine “Barışın Kenti” diyen Çanakkale, bu tür yaklaşımlara izin vermeyecektir belki ama yine de bu konuda dikkatli olarak, Çanakkale’de bu tür saldırı ve provokasyonların yaşanmasına izin vermemeliyiz.
 
Türkiye’de barışın önünü keserek, çatışmadan, ölümlerden beslenen çevrelerce örgütlenen bu tür karalama kampanyalarına itibar edilmemeli, barış için çıkan her sese ses verilmeli, her yola destek olunmalıdır.
 
Valilik açıklamasına dikkat!
Çanakkale Valiliği’nin 20.12.2012 tarihli ve 2012/01 Sayılı Kararı ile artık Çanakkale’de basın açıklaması yapmak, gösteri yürüyüşüne katılmak da disipline ediliyor. Uzuncabir açıklama yapılmış ve nerelerde yapılacağından ziyade nerelerde yapılmaması gerektiği söylenmiş. İbadethanelerden tutunda eğitim kurumlarına kadar birçok yer belirtilmiş, basın açıklamasının yapılamayacağı! Kısacası siz basın açıklaması yapmak isteyeceksiniz ama bunun için muhtemelen şehir dışına çıkmanız gerekecek! Bu açıklamanın ardından da basın açıklamalarında ne tür sloganlar atılacağı yönünde karar verilirse şaşmayın!
 
Mutlu’dan gecikmiş bir açıklama
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Metin Mutlu, hem Pazar günü Cemevi’nde düzenlenen etkinlikte hem de yerelde yayın yapan bir internet sitesinde açıklama yaparak Rektör Laçiner’e destek verdikleri yönünde ortaya çıkan haberlerin asılsız olduğunu dile getirdi. Mutlu, bu haberlerin üniversite tarafından servis edildiğinin de altını çizdi.
 
DHKP-C’yi KESK’te aramak
DHKP-C’li oldukları gerekçesi ile yine KESK genel merkezi başta olmak üzere, “çok sayıda” ilde “çok sayıda” adrese “çok sayıda” polis ile baskınlar yapıldı. 200’e yakın çoğu KESK üyesi gözaltına alındı. Şimdi işin garip tarafı, “terör örgütü” olduğu gerekçesi ile DHKP-C’ye yapılan operasyonların KESK ve bağlı sendikaları üzerinde yoğunlaşması dikkat çekici. Amaç ne olursa olsun, AKP iktidarı döneminde yaratılan korku imparatorluğu ve baskı rejimi demokrat güçler üzerinde “Demokles’in kılıcı” gibi sallanmaya devam ediyor. Bu operasyonlar KESK’i bitirmeye ve sindirmeye dönük olarak da değerlendirilebilir.
 
20.02.2013