Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Bunlar anlamaz…

1792
Lapseki’de halk termik santrale karşı tepkisini koydu. Kadınlar teneke çaldılar, ÇED toplantısı yapılamadı. Bunun tek bir anlamı var; halk termik santral istemiyor...
 
Tıpkı altın madencilerine karşı Bayramiç Kuşçayırı, Lapseki Şahinler, Çan Söğütalan’da da halkın ÇED toplantılarını yaptırmayıp tepki gösterdikleri gibi, Kirazlı’da, Kızılelma’da altın madeni istemediklerini haykırmalarına rağmen yaşamsal değerlerimizi yok edecek altıncı firmalar faaliyetlerini sürdürüyorlar.
Bu durum ne yazık ki demokrasimizin içinde bulunduğu ‘yamalı bohça’ konumundan kaynaklanmaktadırlar.
 
Hani derler ya; ”anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna (teneke) az” diye. Gözleri kazanacakları dolarlar dışında bir şey görmeyen bu kirli sanayiciler anlamazlıktan gelme durumlarını sürdürmektedirler.
 
O zaman ne yapmak gerekir; onların anlayacağı dilden konuşmak gerekir, zamanı geldikçe… Geleceğine sahip çıkmak için Çanakkale halkı, kendisini buna hazırlamalıdır. İstenmeyen yerde durulmaz ama, bunlarda artık yüz kalmamış. Türkiye’nin her yerinde termikçilere, altıncılara aynı tepki gösterilmesine rağmen büyük bir yüzsüzlük ile faaliyetini sürdüren bu firmaların ahlakı değerleri de yok. Zaten biraz ahlakı değerleri olsa; bu güzelim doğayı tahrip etme hakkını kendilerinde nasıl görürlerdi?
 
Samimiyet sınavına davet
“CHP hareketlendi” başlıklı geçen günkü yazıma ilişkin bir çok geri dönüş aldım.
Bu geri dönüşlerin ortak iki noktası vardı:
CHP’nin gözden düşürülmesi noktasında sürdürülen yoğun çabalar olduğu, bunun farklı farklı yöntemler kullanılarak genelde sürdürüldüğü kadar lokal olarak da Çanakkale’de olduğu gibi bu konuda görev üstlenmiş bazı kesimler tarafından sürdürüldüğü belirtiliyordu.
 
CHP’ye gönül vermiş vatandaşlar, bunlara itibar edilmemesini, önemli olanın CHP’nin hedefleri temelinde kendisini halka anlatacak bir çalışma programı içersinde olması gerektiğini belirtirken Çanakkale özelinde yaratılmak istenen Ülgür Gökhan ile CHP örgütünün arasında çatışma varmış gibi gösterilerek bu konunun yaklaşan yerel seçimler nedeniyle bazı dedikodular ile kışkırtılmasına , bunun içinde İsmail Özay ‘ın bir malzeme olarak kullanılmasına gösterilen tepki öne çıkan görüşler arasındaydı.
 
Bu konudaki taleplerini; ‘Çanakkale CHP örgütünün kamuoyunu bilgilendirilmesi’ isteklerini haklı bir istek olarak değerlendiriyorum, bununla da kalmayarak bunun bir samimiyet sınavı olacağını düşünüyorum.
 
Bu noktada yapılacak bir bilgilendirme ve açıklama sonrasında bir daha bu konuya dönülmemek üzere CHP’nin geleceğe dönük siyasal mücadele hedefleri ile ilgilenmesinin de çok doğru olacağını belirtmek isterim.
 
14 şubat bir aldatmacadır.
Kadının ikinci sınıf görüldüğü, ötekilendiği, şiddete, istismara, tacize, cinayetlere maruz kaldığı bir toplumda yılın bir günü kadına değer vermek anlamındaki bu gün “14 şubat sevgililer günü” tam bir aldatmacadır.
 
Emeğinin değersizleştirildiği, daha çok sömürüldüğü, annelik sorumluluğu ile üzerindeki yüklerinin bir kat daha artırılarak buna karşı hiçbir önlemin alınmadığı, her türlü eşitsizliğin kadınlar nezdinde hayata geçirildiği bir toplumda kadınları bir gün hatırlayan zihniyetin ürünü olan bu günü tüm bu haksızlıklara, şiddete, tacize karşı mücadeleye dönüştürmek esas olandır.
 
Hele 3 çocuk, o da yetmez 5 çocuk gibi yaklaşımlar ile kadınları evlerine hapsetmeye çalışan, kadınların özgürlük dünyasına sadece türban gibi bir simge üzerinden yaklaşan zihniyetin sonucu olarak her gün ortalama 3-4 kadın cinayeti işlenirken “sevdiğim için öldürdüm” diyen bir anlayış ile karşı karşıya değil miyiz?
 
İşte 14 Şubat Sevgililer Günü’nün sevgi kavramı tamda bu kapsamda olup, bir tüketim çılgınlığı sevgisinin pohpohlanmasıdır.
 
14 Şubatı kutlamayın, bu sahtekârlığa alet olmayın.