Bu yıl daha anlamlı…
Ülkemizin içinde bulunduğu koşullarda 49. Troia Festivali daha bir anlamlı hale gelmiştir. “Tek şans, tek dünya, tek Kazdağları “sloganı ile belirlenen konsept Kazdağları’nda yaklaşan tehlikenin farkındalığını sağlamak için önemli bir girişimdir.
Yine ülkemizin savaş politikalarına teslim olduğu, şovenizmin ve bağnaz dindarlığın kışkırtmaları ile yaşadığımız daha dün Sürgü, Ayazağa, ve Dalyan’da meydana gelen olaylar ve bugün ülkemizin belirli bölgelerinde yaşadığımız resmen savaş ortamının getirdiği koşullara bağlı olarak barışa ve kardeşliğe acil gereksinimimizin olduğu bu günlerde Homeros Bilim ve Sanat Kültür Ödülü’nün Kardeş Türküleri’ne verilmesi; kardeşlik türkülerinin ülkemizin dört bir anında yankı bulması açısından son derece anlamlı olmuştur.
Troia Festivali içerik olarak her geçen yıl daha bir nitelik kazanıyor. Sadece eğlence konseptinin yerine kültür sanat, ve toplumsal gerçekler temelinde günün ihtiyaçlarına bağlı özellik ile bilinç oluşturma noktasındaki çalışmaların eklemlenmesi Troia Festivali’ne değer katıyor.
Tüm bu faaliyetlerin özellik ile kent içersinde mahalle sakinlerinin ayağına kadar götürülmesi de ayrı bir güzellik. Çanakkale halkı bu etkinliklerden istifade etmeli, katılım göstermelidir.
Geçmiş yıllarda bu konuda katılım açısından bazı sorunlar yaşanmıştır. Bunun için, Çanakkale Belediyesi yetkililerinin de almış olduğu önlemlerin yanında hepimize düşen görevler vardır.
Bu etkinliklere daha çok katılımın sağlanması için çevremizde duyuralım.
Etki ve ilgi alanlarımızdaki insanları bu etkinliklere katılmaya seferber edelim.
Çanakkale Belediyesi, başta Başkan Gökhan olmak üzere meclisi ile birlikte Kazdağları’nın korunması konusunda bir duyarlılık içersinde.
Bu arada AKP’li üyelerin son meclis kararında vermiş oldukları çekimser oyu bir kenara not edelim.
Meclis, ÇED sürecinde verilen kararların halkın iradesini yansıtmadığını ve bu kapsamda açılacak davaların sonuçlanmasına kadar Çanakkale Valiliğinin gayrisıhhi müessese raporu vermemesi talebinin Çanakkale Valiliğine iletilmesine karar vermişti. Böylesi bir karar için bile çekimser davranan AKP’li Belediye Meclis üyelerinin niyeti iyi sinyaller vermiyor.
Bu karar Kazdağları koruma mücadelesi açısından elbette tartışılır,yeterli midir, değil midir, bu başka bir sorundur. Fakat Çanakkale Belediye Meclisi bir duyarlığa imza atmıştır.
Ülkemizde gerek maden yasaları gerekse enerji alanındaki yasalar itibarıyla maden ve enerji şirketlerinin devletin güçlü bir himayesi altında olduğunu görüyoruz. Savaş hali yasası gibi; devlet enerji ve maden şirketleri için kamulaştırmalar yaparak bu şirketlerin sorunlarını çözmek için fütursuzca adımlar atmaktadır. Böylesi bir yaklaşımın olduğu ülkede pek tabii ki gayrisıhhî müessese raporunun verilmemesi talebini valiye iletmek konusu, işin çözümü olmayacaktır. Fakat bir duyarlılıktır, görmezlikten gelinemez.
Ayrıca konunun, bundan sonraki mücadele açısından değerlendirilmesi gerekli bir konu olduğunu da, not etmeliyiz.
Çanakkale Halkevinin bu konuda bir değerlendirmesi var. Bu konudaki tartışmalara ışık tutması açısından onu sizler ile paylaşmak istiyorum: ”Belediye Meclisinde alınan bu karar topu taca atmaktır. Haziran ve Temmuz aylarında ardı ardına gelen olumlu ÇED raporlarının alınma süreci nasıl ki hukuki ve etik bir sürecin parçası olmadıysa, bu raporlarının mahkeme sürecinde karşılaşacakları yargı kararları da yine siyasi olacaktır.
Yürütülen madencilik faaliyetinin hükümetin çevre politikalarından bağımsız olmadığı aşikardır. Bu çerçevede köylülere de anlattığımız gibi bu yağmacılar her türlü bürokratik ve hukuki engelin etrafından dolanacaktırlar.
Önümüzde Karabiga Belediyesinin bölgesinde Termik Santral konusundaki omurgasız duruşunu da unutmadan, Çanakkale Belediye Meclisinde alınan bu kararla madencilik faaliyetini sahiplenenlerin kendilerini aklayabilecekleri bir zemin yaratılmıştır. Hepimizin de önümüzdeki dönemde göreceğimiz gibi gerçekten mücadele edenlerin provokatör ve marjinal ilan edileceği bir durum yaratılmıştır.
Yuvarlak laflardan ve kararlardan kaçınmak at izi ile it izini karıştırmamak için önemlidir.
Bu karar çevre ve yaşam hakkı mücadelesi yürütenler için olumlu bir gelişme değildir aksine ileride kendilerine çevrilecek bir silah niteliğindedir. İleride mahkemeler yasal mevzuatları uygun madencilik faaliyetleri yürütüldüğüne karar verdiklerinde birileri aklanmış olacak, birileri vazifesini yapmış olacak, birileri de eşkıya olacak!”