BU KENTİN KÜLTÜR VE SANAT AÇISINDAN EN ÖNEMLİ DEĞERİ İNSAN KAYNAĞIDIR

M. Şahabettin Kalfa, Yerel Tarih Araştırmacısı.

7994

 Dünden bugüne bakış: Değerli okurlar; 2002-2003yılı içinde;2023 yılı kent vizyonu için EGEV’in (Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı) Çanakkale’mizde yapmış olduğu vizyon çalışmasında; bütün merkezi ve yerel yöneticilerle, STK’lar, Yerel Gündem 21, dernekler, Yerel Tarih Grubu ve sivil inisiyatif temsilcilerinin katılımıyla oluşturulmuştur. Buna göre; Kent vizyonu:

“SÜRDÜRÜLEBİLİR GELİŞME İÇİNDE; ALT YAPI VE ULAŞIM SORUNLARINI ÇÖZMÜŞ, TARIM VE TARIMA DAYALI SANAYİSİ GELİŞMİŞ, DÜNYA MİRASI VARLIKLARINI; DOĞASINI, TARİHİNİ, KÜLTÜREL DEĞERLERİNİ KORUYAN VE GELİŞTİREN, YAŞAM KALİTESİ YÜKSEK, TURİZM, ÜNİVERSİTE VE BARIŞ MERKEZİ ÇANAKKALE.”

Yerel yönetimler olarak, Çanakkale ilinin tarihi, kültürel ve sosyal dokusunu korumak ve geliştirmek amaçlı çalışmalar sürdürülmelidir. Çanakkale; geçmişinde çok kültürlülüğün var olduğu önemli kentlerdendir. Merkez ilçede, 1998 yılında uygulamaya konulmuş Çeyap projesi ile tarihi kent dokusu koruma altına alınmıştır. Geçen on altı yıl içinde bu bölgenin aktivitesinin artırılması, tescilli yapıların korunması için iki bina hariç hiçbir çalışma yapılmamıştır. Fatih Camii çevresinden başlayarak, 1 nolu Büyük Cami sokak ve Kilise meydanı kaderine terk edilmiş bir durumdadır. Bu konuda hazırlanan bir rapor Mimarlar Odası aracılığı ile Belediye Başkanımıza sunulmuş olmakla birlikte hiçbir gelişme yaşanmamıştır. Bu akstaki yapılar Çanakkale evlerinin tipik yapılarıdır. Bu aksta bulunan yapılarla birlikte ayrıca Mekor Hayım Havrası’nın yanında bulunan ikiz binada iyice yıkılmadan mutlaka takas yoluyla alınıp, sosyal amaçlı kullanıma açılmalıdır.

22 Temmuz 2000`de Bursa`da yapılan toplantıyla Tarihi Kentler Birliği resmen kurulmuş oldu. İçişleri Bakanlığı`nın "himayesinde" tarihi kimliği olan 12 ilin valisinin, 54 belediye başkanının ve ÇEKÜL Vakfı ile Mimarlar Odası`nın katılımıyla yapılan çalışmalar sonunda bugünlere gelindi.

Kentlere nokta bazında bakmak yerine “Su, orman, kent, kıyı bütünselliğinde havza ölçeğinde koruma” teması ön plana alınmalı. Ayrıca “Kültürü yaratan, yaşamdır.” anlayışıyla; ‘Tarihsel ve Kültürel Miras’ın temelinde, bu zenginliği yaratan ve geliştiren yaşama kültürleri, insani davranışlar, akıl ve düşünce zenginliği ile toplumsal yaşamın tarihsel yasalarını oluşturan gelenek ve görenekler, müzik, eğlence, beslenme, giyim, dil ve yazı, folklorik ve etnografik değerler, yöresel mekan kültürleri de; “insanlığa ait sözlü ve somut olmayan miras” olarak vurgulanarak toplumsal tarihin tüm anı, değerleri ile inanç ve sosyal ilişkiler çeşitliliği içinde gözler önüne serilmelidir.

Çanakkale yerel yönetimi; sivil duyarlılık içinde tarihi ve kültürel emanetin korunması, gelecek kuşaklara aktarılması için çalışmalıdır. Doğal, tarihi ve kültürel değerleri koruma için temel koşul; resmi kurumlarla, sivil duyarlılığın işbirliği içinde güçlerin birleştirilmesi anlayışının geliştirilmesidir. Bunun yanında sorumluluk ve yeteneklerin birleştirilmesi de gerekir. Bu, Anadolu’daki imece anlayışının hayata geçirilmesidir. Bunun için temel ilke; tarafsızlık ve işbirliğidir. Bu kentin geçmişinde bunlar vardır ve somut örnekleriyle yaşama geçirilmiştir.

Lozan’la Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmış olsa da Çanakkale ve İstanbul Boğazı için sıkıntı sona ermemiştir. Askerden arındırılması, uluslararası komisyonca yönetilmesi ülke için stratejik anlamda sıkıntı yaratmaktadır. 20 Temmuz 1936’ da imzalanan Montrö Mukavelenamesi ile Çanakkale ve İstanbul boğazları “TÜRK BOĞAZLARI” adıyla anılır ama bu kentte bunu anlatan hiçbir anıt ve pano yoktur. Bunun da ötesinde antik dönemden günümüze Çanakkale Boğazının tarihçesini ve yaşanmışlıklarını anlatan hiç bilgi panosu yoktur.

Deniz Müzesinden başlayarak, Hanım Sokağı ve Fatih Sokağı; Talimhane ve Medrese sokakları takip edilerek Fatih Camii Meydanından 1 nolu Büyük Cami Sokak, kilise (Zafer) Meydanı ve Nalbantlar sokak kültür ve sanat ile iç içe bir aks oluşturulmalıdır. Bu bölge içinde seramik öncelikli olmak üzere geleneksel el sanatları atölyelerine yer verilerek, yöresel ürünlerin satışlarıyla kente ekonomik katkı artırılabilir.

Sarıçay düzenlemesi mutlaka yapılmalı, Otopark yeri olmaktan kurtarılmalı. Eskişehir örneği sanatsal ve kültürel faaliyetlere açık alan oluşturulmalıdır.  Temizliği için ise, deniz ile ilişkilendirilmelidir.  Her iki kıyı kullanımları halka açık olmalı, bu konuda rant öne çıkarılmamalıdır. Bununla birlikte, DSİ. Sarıçay ağzından kaldırılarak sosyal amaçlı kullanıma açılmalıdır.

Bu kent, savaş ve göçlerle belleğini yitirmiştir. 2000 yılından itibaren yerel tarih çalışmaları ile, yapılan çalışmalar ile bir ölçüde geçmişe ait bilgilere ulaşılmıştır. 2009 yılında açılan Kent Müzesi ve Arşivi her geçen gün zenginleşerek kent belleğini tazelemektedir. 1 Şubat günü kuruluşunun onuncu yıl anısına açılan geçici sergiye kentlilerin ve belediye yetkililerinin duyarlılık göstermemesi içler acısıydı.

Bu kentin kültür ve sanat açısından en önemli değeri insan kaynağıdır.  Bu insan kaynağı içinde; her alanda sayabileceğimiz onlarca isim vardır: Reşat Nuri Güntekin, Teoman Alpay, Saniye Can, İzzet Çetin, Halil Dilmaç ve İzzet Dilmaç, İbrahim Engin, Neyzen Doğan Ergin, Samih Rıfat, Hüseyin Akif Terzioğlu, Metin Erksan, Mualla Mukadder Atakan, Tevfik Bıyıklıoğlu, Tevfik Rüştü Aras ve daha sayabileceğimiz onlarca isim.

Ece Ayhan’ın Çanakkaleliği tartışılmaz ama Saniye Can’ın, Teoman Alpay’ın Çanakkaleliği tartışılır mı? Bir “SANİYE CAN EVİ”, bir “TEOMAN ALPAY EVİ”, bir “ REŞAT NURİ GÜNTEKİN EVİ” gibi yerler çoğalsa kent kültürüne katlı sağlamaz mı? İbrahim Engin ağabeyimizin yıllarca biriktirdiği müzik arşivine ne oldu diye soran var mı içimizde? Fotoğrafçı ve Çanakkale Halkevi çalışmalarına katılmış ve yönetiminde bulunmuş Niyazi Ergin’nin (foto Niyazi) oğlu TRT’nin baş neyzenlerinden Doğan Ergin’i içimizde anımsayan var mı? Onun adına oluşturulacak bir yapıda, Şeb-i Aruz törenlerinde çaldığı parçalar ve bestelerle bezenmiş bir yapıda onu dinlemek istemez misiniz?..

Ayrıca 1998 yılında Cumhuriyetimizin 75. yılında önerilen Karacaören’in kuzeyinde bulunan 276 hektarlık alan; o zamandan buyana ağaçlandırılarak, bir kent ormanı sahası oluşturulmuştur. Hakim rüzgarlar ile kente oksijen pompalayan bu alanda yapılacak rekreasyon çalışmaları ile Deniz ile karayolu arasında halkın günü birlik kullanacağı geniş bir alan yaratılabilir.   MART 2019