Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Bu kafa ile olmaz…

1752
ÇTSO meclis toplantısına katılan Rektör Sedat Laçiner, üniversitenin Çanakkale’nin yalnız bırakılmış bir kurumu olduğunu belirtti. 33 bin öğrencisi 2500 personeli ile kent ekonomisine yılda yaklaşık 300 milyon TL katkı yapmasına karşılık kentten hiçbir destek alamadıklarını belirten Laçiner, sitem etti.
 
Üniversite kent ilişkilerine bu kriter ile yaklaşan bir mantık hiçbir zaman kent ile sağlıklı bir diyalog geliştiremez. Bu mantık ortaya şöyle bir kriterin konmasını gündeme getirir ki; o zaman bu ilişki üniversite kent ilişkisi olmaktan çıkar. Üniversite kente 300 milyon TL katkı yapıyor, kent üniversiteye ne kadar TL katkı yapmalıdır? Çık çıkabilirsen şimdi işin içinden…
 
Daha evvel de bir yazımda dile getirmiştim.
Üniversitenin kente yaptığı katkı dedikleri, 300 milyon TL  Ayşe teyzem ile Mehmet amcamın kısıtlı bütçelerinden ayırarak çocukları için yapmış oldukları bir fedakarlıktır.
Eğitimin bütün maddi yükünün ailelerin üzerinde olduğu bu sistemde onların fedakarlıkları üzerinden politika yapmaya kimsenin hakkı yoktur.
Rektör hoca da bu alışkanlığından vazgeçmelidir.
Rektör hoca aynı zamanda Çanakkale halkına karşı da her seferinde yapmış olduğu bir haksızlıktan da vazgeçmelidir.
Konuya yanlış bir cepheden yaklaştığı için her seferinde Çanakkale halkını küçümsemektedir.
Fakat gerçek öyle değildir.
Çanakkale halkı üniversitesinin önemini bilmektedir.
Onun gelişimini önemsemekte ve bu noktada her türlü fedakarlığı yapmaya hazırdır, yapmaktadır.
Her şeyden önce üniversite gençliğine karşı gösterdiği ilgi bu konuda önemli bir göstergedir.
Kent halkının bu konudaki bilinç düzeyini değerlendirmeden, her kriteri maddi olarak temellendiren bir anlayış ile, kent üniversite ilişkileri geliştirilemez.
Üniversite kent ilişkilerinin temeline, birlikte yaratılacak değerler ve üretimler konmalıdır.
Ekonomik, kültürel, sanatsal ve sosyal alanlarda; kent ve üniversite işbirliğinde yapılacak projelerin sonuçlarını alarak, bunları sürdürülebilir bir gelişme trendi ile bir değere dönüştürdüğümüz süreçte; Rektör hocanın da şu an için duyduğu büyüme konusundaki  kaygıları hep birlikte aşarız.
Kentin değerlerini harekete geçiren, bu değerler üzerinden kent ekonomisine katkı sunacak her türlü proje için bu kent işbirliğine hazırdır.
Yalnız bir konu daha dikkatimi çekmektedir.
Rektör hoca, Çanakkale’nin gelişimi konusunda Çanakkale dışından çözümler ile, kendi dinamiklerini es geçen, İstanbul’un arka bahçesi modeli üzerinden tespitler ile hareket etmektedir.
 
Bir yazısında Laçiner şöyle diyor:
“İstanbul’un yükünün önemli bir kısmı Avrupa-Asya hattından kaynaklanıyor ve iki kıtayı köprüleriyle birleştiren güzel İstanbul her geçen gün bu yükün altında eziliyor. Oysa ki iki kıtayı farklı bir noktadan da birleştirmek mümkün: O nokta ulaşım açısından neredeyse hiç kullanmadığımız, kimilerinin ‘Batı’nın Hakkarisi’ dediği Çanakkale. Çanakkale’ye inşa edilecek bir köprü Batı Anadolu’nun, hatta tüm Anadolu’nun ve Asya’nın Avrupa ile olan trafiğini üzerine alarak alternatif bir hat oluşturabilir. Bu sayede sadece transit geçişler için değil, ticari olsun, sosyal olsun diğer ilişkiler için de alternatif hatlar Avrupa-Çanakkale-Akdeniz aksı çevresinde oluşacaktır. Bu açıdan bakıldığında Çanakkale Boğazı’na yapılacak bir köprü sadece atıl hatları devreye sokarak İstanbul’u rahatlatmayacak, aynı zamanda nispeten bakir kalmış Güney Batı Marmara’nın da kalkınmasına hayati bir destek verecektir. Üçüncü olarak başta İzmir olmak üzere, Avrupa ve İstanbul ile bağlantıları kuvvetlenen Batı Anadolu bölgesinde de kalkınmaya önemli bir doping etkisi yapılacaktır. Bunlardan çok daha önemlisi ise Marmara bölgesinin entegrasyonu yolunda çok ciddi bir adım atılacak ve belki de tek başına İstanbul’dan değil, ‘Büyük Marmara Metropolü’nden bahsedilir hale gelecektir”
 
Bu kavrayış Çanakkale’nin kalkınmasını İstanbul’un rahatlaması üzerinden ele alan bir mantık ile oluşturulduğundan dolayı Rektör hocamız henüz sanki Çanakkaleli olamadı gibi geliyor bana.
Biraz da bunun etkisi ile olsa gerek; Çanakkaleliler için hep sitemkar davranıyor.
Zaman her şeyin  ilacıdır diyelim, bekleyelim…