Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Bu kadarına pes doğrusu…

Başkan Ülgür Gökhan Belediye Meclisi Ekim ayı oturumunda AKP'nin yürüttüğü kirli siyaseti bir kez daha mahkûm etti. Ancak öyle anlaşılıyor ki tükenmişlik sendromu sonucu; AKP bu karalama ve dezenformasyon siyasetini sürdürmeye kararlı… Çatışma üzerine kurulu ötekileştirici politikalar temelinde daha bir hafta önce ithal aday Bülent Turan "bu kadarda olmaz' dedirtecek cinsten bir çarpıtmayı katıldığı televizyon programında gündeme getirmekten çekinmemiş! Başkan Gökhan'ın "HDP'ye oy vermiş vatandaşlarımı alınlarından öpüyorum" şeklinde bir açıklama yaptığını söyleyen Bülent Turan, açık bir yalan olan bu değerlendirme sonrası Çanakkale halkının karşısına nasıl çıkacak merak ediyorum. Bu kadarı da fazla oluyor…

1277

 Başkan Gökhan, meclis toplantısında kendisinin hedeflenerek  sürdürülen kara propagandaları bir kez daha bir bir açığa  çıkardı.

Ancak Ülgür Gökhan’ın  konuşması televizyon yayınının sık sık kesilmesi nedeniyle pek anlaşılamadı.

Ben konuşmasının çözümünü sizlere özet olarak aktarmak istiyorum:

Lokma krizi; İzinsiz olarak Kordonda lokma dağıtmak isteyen kadınlara zabıtaların saldırdığı yalanı ve iftirası…

Haziran seçimleri sonrası CHP’nin Çanakkale’de ilk kez birinci parti olması nedeni ile ve CHP’nin de yıllardır inatla ve ısrarla kaldırılması ya da düşürülmesi için uğraştığı 12 Eylül faşist rejiminin uygulaması olan yüzde 10 seçim barajının halk tarafından yıkılmış olmasından dolayı yaşadığımız mutlulukla dağıtılan pilavı; ‘HDP için dağıtıldığı’ yalanı ve iftirası…

Sur Belediyesi ile Kardeş Kent protokolünün iptali için meclisimize sunulan önergedeki Sur’a sığınmış Ezidi yurttaşlara Çanakkale Belediyesi öncülüğündü gönderilen yardımların terör örgütüne gittiği sorusu ile atılan iftira ve yalan…

Şehit cenazesine araç ve otobüs verilmediği yalanı…

 Çanakkale Belediyesi tarafından Sur Belediyesi’ne hibe edilen iş makinelerinin bomba için yolları kazdığı yalanı ve iftirası…

HDP’ye oy veren vatandaşlarımın alnından öpüyorum, yalan ve iftirası…”

Bu yalan ve iftiraları sürdürmekten başka siyaset yapma alternatifi kalmamış ve tükenmiş olan AKP’nin,  Belediye Meclisi Grup Başkan vekilinin sözde savunması da oldukça dikkat çekiciydi.

Her nedense atılan bu iftiraları ve yalanları gündemden düşürmek yapılan bu haksızlıklar ile daha fazla teşhir olmamak için bu konularda herhangi bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmeden Çanakkale’nin sorunlarının tartışılmasını öneren grup başkan vekili sadece ısrarla pilav dağıtımı ile ilgili görüntülerin gösterilmesini talep etti.

Sanki o görüntülerde bugüne kadar Ülgür Gökhan’ın söylediklerinden başka bir şey varmış gibi bir algı yaratmaya çalışan grup başkan vekilinin talebini Başkan Ülgür Gökhan yerine getirir.

Bundan da hiçbir şekilde kaçınmaz.

 Evet o konuşma, Başkan Gökhan bugüne kadar ne demişse o içeriktedir.

Ancak çarpıtma yaparak siyaset yapmayı tarz haline getirenler artık bu yöntemlerle bir yere varamayacaklarını anlamalıdırlar.

Ülgür Gökhan’ın konuşmasını çarpıtarak “HDP için pilav dağıttıklarını” söyleyenler konuşmanın çözümlenmesini bir kez daha okusunlar, belki biraz utanırlar.

İşte o konuşma :

"Neden, çünkü adaylarımızı demokratik bir usulle tespit ettik. Bu haliyle birinci parti olma iddiamızı ortaya koyup bunu bir adak haline getirdim. İkincisi de bu ülkenin barışı çok önemli. 12 Eylül faşist rejiminin ortaya koyduğu, yasaların getirdiği bu baraj meselesi vardı. Özellikle barajı aşması, aşamaması durumunda ülkenin ne olacağını bilemediğimiz bir süreçte HDP’nin barajı geçmesini istiyordum. Bu şarttı. Bunu beğeniriz, beğenmeyiz. Ama demokrasiye aykırı bir durumdur, nitekim baraj yıkıldı. Demek ki baraj yıkılabiliyormuş. Sonuç itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre kurulmuş ve seçime girmiş bir siyasi partinin barajı aşmamasını hedeflemek kadar antidemokratik bir süreç olamaz. Onun için barajı Türk insanı, Türk milleti yıktı. Hep beraber yıktık. Ben de bu baraj yıkılsın istiyordum ve onun için de bir adakta bulunmuştum. ’CHP’de Türkiye’de yüzde 30 seviyelerine gelecek’ diye temenni etmiştim. O, şu an için olamadı gibi görünse de HDP içindeki emanet oyları da dikkate almak gerekir. Bu iki temennim yerine geldiği için bu pilavı öncelikle bir şükür pilavı olarak sizlere takdim ediyorum. Allaha şükrediyorum. Ona teşekkür ediyorum. Yüzümüzü kara çıkartmadı. Aynı zamanda bu teşekkür pilavı. Kime sizlere, Çanakkaleli hemşerilerime teşekkür ediyorum. Afiyet olsun, Allah kabul etsin, helal, hoş olsun"

AKP tükendikçe siyaset yapma modeline yeni katkılarda bulunmaktan  geri durmuyor; ‘aç kapa’, ‘bir adım ileri  iki geri’ gibi modeller şu sıra çok karşılaştığımız yeni modeller olarak dikkat çekiyor.

Meclis çalışmasını durduran meclis iradesinin saray iradesine dönüştüğü koşullarda  ‘sistem değişmiştir,bunun yasal zemini yaratılacaktır’ anlayışını savunan tek adam gerçekten doğru söylemektedir.

TBMM 6 aydır çalıştırılmamakta, sözde var olan bir seçim hükümetine hükmeden saray iradesi bugün yürütmenin tek sorumlusu olarak görev yapmaktadır.

Açılan meclis,  hemen kapatılmakta  bir siyasi partinin genel başkanı gibi davranan Cumhurbaşkanı doğal olarak protesto edilmekte, hele Cumhurbaşkanının meclisteki milletvekilleriyle polemiği çok daha dikkat çekmektedir.

Aç kapa modeli etkilerini Çanakkale’de de sürdürmekte; kapatılan müdürlükler yeniden açılarak bunun üzerinden müjdeler verilmektedir.

Ancak hangi nedenle kapatıldığı, yapılan hataların üzeri örtülmekte, sanki bunları kendileri yapmamış gibi davranılmaktadır.

Birde ‘bir adım ileri iki adım geri’ tarzında bir uygulama devreye konulmuştur ki; tam bir manevra alanı olarak kullanılmaktadır.

Geçen ay Ezine’de “Sıtkı Turan Hizmet Birimleri” ismini değiştirenler, gösterilen tepkiler sonrasında “İsminin silineceği iddiası doğru değildir. Hatalı bir usül, işlem varsa düzeltilecektir” açıklamasını yapmak zorunda kalmışlardır.

13 yıldır bu politikayı halkımız çok iyi tanıyor.

Özellikle laiklik temelindeki bazı değerleri yok etmek adına attıkları adımlar kamuoyunda tepki görünce, hemen bir tornistan yaparak popülizm moduna geçip, siyasi tükenmişlik bu seferde çarpıtma ve karalama yöntemleriyle sürdürülmeye  çalışılmaktadır.

Ancak, inadına barış inadına eşitlik, inadına adalet, inadına özgürlük,inadına demokrasi diyen halklarımız 1 Kasım’da, 13 yıllık zulüm politikalarına gerekli dersi vereceklerdir;“Seni diktatör yaptırmayacağız”