Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Böyle ‘basın bayramı’ olmaz olsun!

1946
24 Temmuz sözde ‘basın bayramı’ nedeniyle ortalığı yine kutlama mesajları kaplayacak. Bu mesaj sahiplerine iyi niyetleri ile böylesi bir güne yaklaşımları nedeniyle önce teşekkür eder, içinde bulunduğumuz koşulların gerçeklikleri nedeniyle bir basın bayramından bahsedilemeyeceği gerçeğini de paylaşmak isterim.
 
24 Temmuz’un basın bayramı ilan edilmesi 24 Temmuz 1908’de 2. Meşrutiyetin ilan edilmesine dayanır. Osmanlı Matbuat Cemiyeti adıyla örgütlenmiş gazetecilerin büyük bölümü meşrutiyeti sevinçle karşıladılar. Sansürün karşısına dikilebileceklerdi artık. 1876’dan kalma sansür kararnamesini uygulatmayacaklardı. Yani sansür memurları yayından önce gazeteleri kontrol edemeyecekti. Fakat günümüz Türkiye’sinde bu gelişmeler artık sadece simgesel bir anlam taşımaktadır.
 
Türkiye’de bugün basın özgürlüğü konusunda ciddi endişelerimiz vardır.
 
Türkiye,  dünyada basın özgürlüğü ihlalleri açısından notu en kötü olan ülkeler arasında yer alıyor.
Biz, gazeteciler olarak bu durumu içimize sindiremiyoruz. Bugün Türkiye gazetecileri yaptıkları haberler, yazdıkları yazılar nedeniyle on binden fazla basın davası ile karşı karşıyalar.
 
Medya patronları, gazetelerindeki muhalif sesleri susturmaları için ağır baskı altında bırakılıyorlar. 
Son bir yıl içinde kepenk indiren köşelere bakınca durumun ne kadar kritik olduğu anlaşılıyor.
 
Bugün çeşitli bahanelerle 70 gazeteci tutuklu ya da hükümlü olarak cezaevlerinde.
Hükümete göre onlar terör suçlusu.
 
İktidarın çizgisine ters düşen görüşleri savunanlar, terör örgütleri ile ilişkilendirilerek terörist suçlamasıyla uzun tutukluluk cezalarına çarptırılıyorlar.
 
Gazetecilerin sesleri kesiliyor, ağır para cezalarıyla, hapis tehdidiyle dışarıdakiler de sindirilmeye çalışılıyor. 70 kişilik listenin içinde Ergenekon davası kapsamında Silivri Cezaevinde bulunan 15 meslektaşımız da var.
 
Bunların arasında Nedim Şener ve Ahmet Şık Türkiye’nin ciddi araştırmacı gazetecileri olarak birçok karanlık olayı ortaya çıkartan haber ve kitaplara imza attılar.
 
Nedim Şener, dünyada basın özgülüğü için mücadele eden en kıdemli basın örgütü Uluslararası Basın Örgütü’nün (IPI) “basın kahramanları” listesine seçildi.
 
Hapis cezası istemi ile yargılananların sayısı ise 100’ün üzerinde.
 
Bugün Türkiye, herkesin düşüncelerini rahatça dile getirdiği, gazetecilerin olayların üzerine rahatça gidip, haber yaptıkları bir ülke olmaktan çok uzak.
 
Medyaya karşı büyük bir tahammülsüzlük var. Gazeteciler tartaklanıyor, bilgi edinme hakkı engelleniyor, köşe yazarları yazdıkları yazılar nedeniyle “namert” ilan ediliyor, hesap sorulmakla tehdit ediliyorlar.
 
Çok sayıda yayın organının toplatılması ve kapatılması, karikatür ve mizah dergilerinin poşete sokulması, internet sitelerine erişimin engellenmesi, radyo ve TV kuruluşları hakkında çeşitli yaptırımlar uygulanması, gazetecilerin iş güvencesinden yoksun olması, editoryal bağımsızlık üzerinde yaratılan korku ortamını da değiştirilmesi gereken ülke gerçekleri arasında yer alıyor.
 
Şimdi soruyorum sizlere; Böyle bir ülkede, basın bayramı olur mu?