Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Boyları küçük olunca, fiyatları büyük oluyor

1846
Hafta sonu 20 cm’den küçük olarak avlanması yasaklanan Çinekop balıklarının satışa sunulması sonrasında yaşanılan olaylara tanıklık ettik. Sonuçta balıkların satışına izin verilmedi. Birilerinin çıkarları böylece engellendi. Engellendi engellemesine ama bu balıkların avlanması engellenemediği için bugün lüferin kilosu altın değerinde. Greenpeace tarafından başlatılan “seninki kaç cm” kampanyası aklıma geldi. Greenpeace kampanyanın önemini şöyle ifade etmişti: “Bugün dünya denizlerindeki büyük balık türlerinin yüzde 90`ı, toplam balık türlerinin ise yüzde 60`ı tükenmiş durumda. 2050 yılına geldiğimizde ise dünyadaki balık stokları tükenecek”. Gelecek nesillerin balık neslini görememesi tehlikesi karşısında ne yapıyoruz?
 
Küçük boydaki Çinekopların satılması girişimi bir felaket olduğu kadar bunların avlanmasının engellenememesi daha büyük  felakettir.
Balık stoklarımız ve balıkçılık can çekişiyor.
Endüstriyel avcılık arttıkça, yumurtlama zamanları ve yerlerinde avlanıldıkça balık stokları hızla azalıyor, balıklar azaldıkça daha çok yavru balık avlanmaya ve satılmaya başlanıyor.
Yavru balık avlandıkça ve satışı devam ettikçe de türler üremeye fırsat bulamadığı için durum daha da vahim hale geliyor.
Bu gerçeklikten hareket ederek vatandaşlar olarak bizlere küçük olarak avlanarak satışa sunulmuş balıkları satın almamak ve satışını yapan kişileri yetkili birimlere bildirerek satışının yapılmasını engellemek, yasa koyucu birimlere balıkların avlanma boyu ve avlanma teknikleri noktasında gerekli düzenlemeyi yapmaları ,kontrol ve uygulama noktasında sorumlu olanlara da  bu avcılıkları engellemek görevi  düşmektedir.
 
“Seninki Kaç Cm” kampanyasında Greenpeace şu gerçekliklere işaret etti:
“Küçük Balık Yoksa Büyük Balık da Yok!
Henüz üreme olgunluğuna, boyuna erişmemiş yavru balıkların avlanması, satılması, tüketilmesi deniz kaynaklarının ziyan edilmesidir. Olgunluk çağına gelen bir balığın her yumurtladığında binlerce balık ürettiği unutulmamalıdır. Her canlı en az bir kez üreme hakkına sahiptir, ve eğer yarın da denizlerimiz de balık türleri olmasını istiyorsak acilen balık boylarına önem vermeliyiz. Ayrıca anaç balıklar boyut olarak büyüdükçe daha da fazla yumurta verirler, işte bu yüzden balıklar için her cm. hayati derecede önemlidir.
 
Türkiye`de avlanması ve satılması yasal balık boylarına uyulmadığını balık pazarlarında gördüğümüz yavru balıklardan anlamak mümkün. Örnek mi? Lüferin en az bir kez üreyebilmesi için minimum 20 ila 24 cm`e ulaşması gerekirken bugün yasal avlanma boyu 14 cm olarak verilmiştir. Yani aslında yavrusu olan çinekop boyu. Aynı şekilde palamutun üreme boyu 38 cm ila 42 cm arasında iken yasal avlanma boyu 25 cm dir!
 
Bu durum açıkça gösteriyor ki, denizlerimizdeki biyoçeşitliliğin korunmasını sağlayacak ciddi bir yönetim planına ihtiyaç duyulmaktadır. Ticari balık türlerinin yumurtlama ve gelişme alanlarının deniz rezervi olarak korunması da en etkin yöntemlerden biridir.
 
Hep birlikte, Tarım Bakanlığı`nın acilen balık stoklarının ve balıkçılarımızın geleceği adına yavru balık satışını engellemesi ve yasal balık boylarını bilimsel temellere oturtmasını sağlayalım. Yavru balık satmayın, almayın, tüketmeyin, denizlerimizin geleceğini korumaya yardım edin”
 
Bu duyarlılığın hayata geçtiği altın fiyatında lüfer yemediğimiz, lüfer balığının neslinin yok olmasını kurtardığımız günler şerefine; bir rakı, bir lüfer temennisiyle...