sermet@canakkaleolay.com
Boşa kürek çekmek kavramını hepimiz biliriz. Bu kavramın biraz analiz edilmesinin gerekli olduğunu düşünürüm. Bir bilinçli olarak boşa çekilen kürek vardır; tehlikedir, komplocudur, kötü niyetlidir. Bir de bilinçsiz olarak boşa çekilen kürek vardır; masumdur, iyi niyetlidir. Gazeteciler olarak bazen kendimizi boşa kürek çekenler kategorinde değerlendirmekteyim. Gerçekten de yaşadıklarımız ve sonuçları itibarıyla kategori maalesef böyle.
Görevleri itibarıyla ısrar ile sürdürülen, ama umursanmadan, göz önüne alınmadan devam eden bir süreç yaşanmaktadır bugün habercilik kulvarında.
Sizlerde çok kez tanıksınız.
Hatta sesinizi duyar gibiyim “adamlar sürekli yazıyorlar, kimsenin iplediği yok”
Bu toplumsal sistemlerin yapısallıkları ile ilgili bir durum olduğu için bizlerin iradesinin dışındaki gelişmelerdir.
Bir nevi boşa çekeriz ama, masumdur, iyi niyetlidir hareketin özü.
Esas tehlike, gizli amaçları ile hareket edip, boşa kürek çekenlerin dümen sularıdır.
Bu kesimler, güzel güzel, değerli, anlamlı, önemli olguları gündeme getirmekten, sözde onlar için bir üretimde bulunmaktan geri durmazlar.
İlk görüntüleri; bu ‘ulvi amaçlar’ için verdikleri mücadelenin sözde hedefledikleri kesim ve kitleler tarafından hiçbir şekilde dikkate alınmamaları şeklinde oluşmaktadır.
Son zamanlarda ‘katılımcılık’ kavramı her düzeyde, revaçta ki bir kavram.
Siyasetten ekonomiye, sivil toplumdan sendikalara kadar yaşamın tüm alanlarında bu kavram, sihirli bir kavram haline dönüştü.
Yaşam bulduğu alanlar çok kısır olmasına rağmen ağızlardan düşmüyor.
Bir sürece rağmen katılımcılık stratejisi meyvelerini vermiyor ise altında çok farklı nedenler olabilir.
Ben yine bardağın dolu tarafından bakan bir kişi olarak, bu alandaki çabaları önemsiyor ve bu sürecin gerçek ürünlerini verdiği sonuçları yaşamak umudunu taşıyorum.
Çanakkalesiz, ‘Çanakkale yerel kültür politikaları’
Geçen hafta sonu ‘yerel kültür politikaları stratejileri’ konulu bir çalışma yapıldı.
Yine Çanakkale’den katılımın yok denecek az kadar olduğu bir ortamda yerel kültür politikaları tartışıldı.
Bu gerçekleştirilen çalışmaların yerel kültür politikaları açısından ne kadar etkili olduğu gerçeğini bir yana koyduktan sonra her zaman belirttiğim gibi katkı sunan kişilerin emeklerine saygı duyuyorum.
Yerel kültür politikaları ile ilgili çalışmaların halkın katılım sağlamadığı şartlardaki performansının bir fayda sağlamayacağını ayrıca not ediyorum.
Bu alanda geliştirilecek performans için ayrı bir çalışma programının yapılması gerektiğini birçok kez yazdım.
Sadece bu etkinlik için değil, özellik ile Çanakkale’de çeşitli etkinlikler için temel sorun bu.
Bu konunun gerçekten hassas bir şekilde ele alınarak, alınacak önlemler ile yeniden bir ivmelenmesi konusu çok temel bir sorun.
Bu alanda bir gelişme sağlanmak isteniyor ise, önce bu sorunun varlığı samimi bir şekilde kabullenilmeli, hamasetten uzak, yalın ve gerçekçi olunmalıdır.
Çanakkalelilerin olmadığı, fakat Hollanda Hükümetinin ilgi göstererek sponsorluğunu yaptığı bu projede maalesef gerçekçi tespitler ile hareket edilmedi.
Performansın olumluğundan, hassasiyet ve duyarlılığa kadar yapılan olumlu değerlendirmeler, sadece emek veren kişilerin çabaları için söylenecek tespitler olabilir; onun dışında kendimizi kandırmayalım.
Buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum.
Bugün Türkiye’de 5 kentte gerçekleştirilen ‘Benim Kentim’ projesinin Çanakkale çalışmalarını sürdüren sanatçı Mark Wallinger, “Sinema Amnesia" adını verdiği çalışmasını deneme sahnesinde (eski kilise ) yapılacak bir söyleşi toplantısıyla, kent sakinleriyle paylaşacak.
Proje, Türkiye ve Avrupa arasındaki sivil iletişimi sanat etkinlikleriyle güçlendirmeyi hedefleyen büyük ölçekli bir kamusal sanat projesidir.
Böyle bir proje için Çanakkale Sivil Toplum Örgütleri, kültür ve sanat alanında ilgili olan kişilerin daha etkin bir katılım ile bu projenin sahiplenilmesi için olumlu bir başlangıç yapmaları, bu alanda yaşanılan olumsuzlukların aşılması noktasında da bir moral kaynağı olsun diye düşünüyorum.
Sermet ATADİNÇ