Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Boş konuşuyorsunuz!

1350
Salı günleri siyasal partilerin grup toplantıları nedeniyle bol bol nutuk dinleriz.
Ya gerçekler…
AKP Genel Başkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşurken internete düşen haber başlıklarına şöyle bir göz gezdirdim.
“İş makineleri Gezi Parkına girdi, ağaçlar sökülmeye başlandı”
“Metal`de görüşmeler anlaşmazlıkla sonuçlandı, işçiler eyleme geçti”
“Şakran cezaevinde çocuk mahkumlara sistematik işkence var”
“Rize`de toplu balık ölümleri başladı, sorumlu HES`ler mi?”
“Akademik özgürlük sesi yükseliyor”
“Beşiktaş`taki Kadıköy İskelesi de satıldı”
“Açlık sınırı 995 lira oldu”
“Kesk Uyarı Grevine Hazırlanıyor”
“Kanser hastaları karaborsacıların pençesinde!”
 
Daha neler neler, insanın okudukça canı sıkıyor, diğer yandan da çizilen pembe tablolar.
Bir yandan yandaş ve yanaşma medyanın yarattığı bilgi kirliliği, diğer yandan yaşamın gerçekleri arasında kalan vatandaş şimdilerde gerçekleri görme ,tavır alma konusunda daha bir cesaretle davranıyor, kapitalist sistemin neden olduğu tüm bu pisliklere karşı her gün daha da büyüyen bir tepki gelişiyor.
Son olarak gerçekleştirilen ‘Barış ve Demokrasi Konferansı’ bu konuda son derece önemli bir gelişme olmuştur.
Ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan Kürt sorunun çözümü konusunda sağlanan ortak irade; bir bütün olarak demokratik gelişimin sağlanması için mücadele ağlarının örülmesine ilişkindir.
Özet ile Kürt sorununun demokratik çözümü yalnızca Kürt halkının sorunu olmaktan artık çıkmış, bütün halkların ortak talebi ile gerçekleştirilecek bir demokrasi mücadelesine dönüşmüştür.
Barışında gerçek anlamada sağlanması bu gelişime bağlıdır.
Sorunun bu şekilde çözümü noktasındaki atılacak adımlar, bu konuda sürdürülen her türlü spekülasyonunda önünü alacak gerçekleri içinde barındırmaktadır.
Özellik ile ulusal kimlikler anlamında sürdürülen, ırkçı milliyetçi yaklaşımlara karşı en etkili çözüm bu sorunun bir demokrasi mücadelesi olarak işçiler ve emekçilerin, özgür ve demokratik koşullardaki yaşam mücadelesinin bir parçası olarak ülkenin topyekun demokratikleştirilmesi çabaları artık kaçınılmaz bir görev olmuştur.
Konferansta ortaya çıkan iradeye ilişkin bazı tespitler bugüne kadar bu konudaki tartışmalara ışık tutacak doyuruculukta.
Bir çok spekülasyonu da boşa çıkaracak netlik taşımaktadır.
Bakın, konferans hedefini ne şekilde belirliyor:
Müzakere sürecini, Kürt sorununda çözüm ve barışla taçlandırmak için yapılması gerekenleri değerlendirmek amacıyla toplanan ‘Demokrasi ve Barış Konferansı’nda, Türkiye’deki farklı kesimler bir araya geldik.
Konferans’ta buluşan biz Aleviler, Ermeniler, Süryaniler, Kürtler, Türkler, Sünniler, Araplar, Romanlar; bir başka deyişle bu ülkenin farklı halkları ve inanç grupları, inançsızları, aydınları, akademisyenleri, gençleri, kadınları, LGBT’leri, emekçileri, sendikacıları, siyasi parti ve grupları, başlatılan müzakereleri doğru bir yönde ilerletmek, kalıcı bir barışı tesis etmek, hepimizin hak ve özgürlüklerini kapsayacak eşit ve ortak bir demokratik gelecek kurmak için birlikte hareket etmeye, çözüm inisiyatifini geliştirmeye ve toplumsallaşan bir barış hareketini örmeye karar verdik.”
Ayrıca barış sürecinin kalıcı olması anlamında demokratikleşme bağlantısı kapsamında yapılan değerlendirmelerde de işaret edilen gerçeklerde önümüzdeki sürece damgasını vuracak nitelikte:
Sürecin kalıcı bir barışa ulaşması için çoğulcu, eşitlikçi ve özgürlükçü bir demokrasiyi bütün kurumlarıyla oluşturmanın ve buna işlerlik kazandırmanın kaçınılmaz olduğunu vurguluyoruz. Demokrasiyle barışın birbiriyle doğrudan bağlantılı olduğunu bir kez daha saptayarak, demokratikleşme yönünde atılacak adımların barış sürecini de ilerleteceğini belirtiyoruz.
Bugün bazı yaklaşımların, barış ve demokratikleşme sürecinin karşılıklı güven içerisinde ilerleyebilmesi açısından kimi sorunlar yarattığını görüyoruz. AKP Hükümeti’nin, hegemonyacı ve otoriter bir siyaset anlayışı ile çözüm sürecinin sağlıklı gelişiminin önünde sorun alanı yaratmaması gerektiğini belirtiyoruz. Güven sağlayıcı adımların tek taraflılık karakteri göstermemesi, karşılıklı güvenin artırılması, çözüm ve barış sürecinin güçlendirilmesi için hükümeti sorun alanlarını daraltacak adımları gecikmeden atmaya davet ediyoruz”
‘Barış ve Demokrasi Konferansı’ Kürt sorunun barışçı ve demokratik çözümü için atılan adımların ileri bir aşaması olarak değerli bir çalışma olmuştur.