Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

"Boğazımıza kadar köprü istiyoruz…"

Bu sloganının yazılı olduğu pankartı çok sevmiştim. Farklı düşüncelere tahammülü olmayan bazıları bu pankart için ileri geri konuşsalar da bu kentin geleceğinin belirlenmesi açısından son derece önemli olan bu pankart bayramdaki trafik yoğunluğu nedeniyle bir kez daha kendisinden bahsettirdi. Yine aynı üslupla farklı fikirlere tahammül edemeyenlerin ruh haliyle köprünün gereksinim olduğuna dair demeçler ortalığı kaplarken köprünün yapılmasına karşı olanlar için de gerçeklerden uzak ithamlarda bulunulması ihmal edilmedi.

1967

 

 

Sanki köprünün yapımına karşı olanlar yaşanan bu sıkıntıyı onaylıyorlarmış gibi bir algı yaratılmaya çalışılarak köprü yapımına karşı olmanın gerekçeleri çarpıtılmaya çalışıldı.

Hele birde bitmeyen kuyruklar oluşmuştu ya, simdi tam zamanıydı köprü propagandası yapmanın…

Bu uzun tatil döneminde bir çok yerde; havaalanlarında ,sınır kapılarında tatil yerlerinin bir çoğunda yaşanan trafik sorunları baz alınarak politikalar üretilmesi hayatın kendi gerçekleriyle çelişir, ve alınacak kararlar da doğru bir zemine oturmamış olur.

Alınacak kararlar böylesine ekstrem durumlara göre değil, ,planlanabilir, ölçülebilir, bilimsel verilerle desteklenen bazı göstergeler baz alınarak oluşturulmalıdır.

Yaşanan bu ekstrem durum nedeniyle bir çok yerleşim yerinde yiyecek ve su sorunu yaşanmıştır.

Şimdi buradan hareket edip, o bölgelere  bu alanlarda yatırım mı  yapmak gerekir?

Çanakkale ‘de köprüye karşı çıkanların; yaşanan, ileride yaşanabilecek boğaz geçişi sorunlarına kayıtsız kaldığını kimse iddia edemez.

Köprü yapımının ciddi çevresel risklere neden olacağı gerçeği itibarıyla alternatif bir çözümün üretilmesi talep edilmektedir.

Doğamıza, tarihi ve kültürel çevreye verilecek zararın önlenmesi geleceğimize sahip çıkmak adına en temel bir kriter olmalıdır.

Bundan dolayı boğaz geçişi kendi doğal seleksiyonunda özellikle deniz yolu baz alınarak çözülmelidir.

Bunun yolu da iki yaka arasında taşıma kapasitesi uygun olacak şekilde yeni bir liman ve gerekli lojistiği sağlayacak yatırımların planlanmasıdır.

Bu noktada yer seçimi açısından son derece uygun koşullara sahip olan bir hinterlandın olması Çanakkale açısından ayrıca bir avantajdır.

Karacaören ve Akbaş arası boğaz geçişi, gerekli planlamalar yapılarak belirlenecek uygun kapasiteye göre projelendirilmesi bu noktadaki çözümün rantabl yoludur.

Köprü yapımını tek alternatif olarak görenlerin; İstanbul’da yapımı devam eden üçüncü köprünün yarattığı çevre tahribatı olmak başta üzere diğer sakıncaları üzerine bir kez daha düşünmelerini öneririm.

Ayrıca bu tip yatırımlar, yarattığı rant kaynakları itibarıyla da ayrıca değerlendirilmelidir.

Deli Dumrul köprüsü olarak; geçenden para, geçmeyenden para olarak işleyecek Osmangazi köprüsü tam bir rant işletmesi olarak kurgulanmıştır.

Büyük bir ihtimalle Çanakkale köprüsü de aynı yöntemle; yap işlet modelinin performans garantisi kriteri ile çalıştırılmak üzere ihale edilecektir.

Elimde veri olarak son yoğunluktaki rakamlar mevcuttur.

Bu rakamlara göre tüm boğaz taşımacılığında 6 günde 120 bin rakamına ulaşılmıştır ki, dünyanın en uzun asma köprüsü olacak  bu köprü için ne kadar rantabldır,  burası da ayrı bir konu…

Osmangazi Köprüsü performans garantisi olarak 14 yıllık anlaşma gereği İstanbul -İzmir arasındaki otoyollar da tamamladığında(Orhangazi-Bursa, Bursa-Balıkesir, Balıkesir-İzmir)  günde 135 bin araç için 3 dolar taahhütte bulunuldu.

Bu kapasiteye ulaşılmadığı noktada eksik kalan her araç için araç başına 3 doları sen ben ödeyeceğiz.

Geçsen de geçmesen de ödeyeceksin; Deli Dumrul vergisi yani!

Devletten almış olduğu kredilerle bu yatırımı yapanlar ceplerinden beş kuruş para çıkmadan devletinde vermiş olduğu performans garantisiyle deli dumrul vergisi sistemi çalıştırılarak paraları ceplerine indirecekler, işte yaratılan rant senin benim cebimden böylece finanse edilecektir.

Hal böyle iken bir de ilave olarak çevresel değerlerimizin, doğamızın, ağaçlarımızın yok edilmesi geri dönüşü imkansız felaketlerin oluşmasına neden olacaktır.

Bu konuda önümüzde sonuçları itibarıyla son derece olumsuz deneyimler dururken daha akılcı çözümlere imza atmamız gerekmektedir.

“Boğazımıza kadar  köprü istiyoruz” talebi işte bu bakımdan gerçekleri çok iyi anlatmaktadır.

Çanakkale köprüsü yeni bir boyunduruk olarak hepimizin boyunlarına vurulacak bir prangadır bunu unutmayalım.

Bayramdaki kuyruklar üzerinden propaganda yapanlara söyleyecek sözümüz; doğamıza, kültürel ve tarihi mirasımıza, yap işlet modeli ile yaratılacak rantlara karşıyız…

Çanakkale boğaz geçişi sorunlarının çözümünün köprü dışında da alternatifleri vardır.

Yeter ki en doğru, en rantabl çözümleri üretmek adına harekete geçelim.

Dünyadaki benzerlerinde geçiş ücreti; kilometresi 8 ile 18 TL arasında değişirken, Osmangazi Köprüsü’nden geçiş ücreti neden 33 TL/ Km’dir?

Bu sorunun cevabı bizi Çanakkale köprüsü noktasındaki gerçeklere götürecektir.

Hem cebimizden çıkacak paralar ile birilerinin havuzlarına su taşıyacağız, hem de doğamızı katlederek çocuklarımıza bırakacağımız emanete ihanet edeceğiz.

Yok öyle yağma…