sermet@canakkaleolay.com
Bizim şeffaf beygirin arpasını kestiler herhalde, bugünlerde sesi soluğu kesildi. Şeffaf beygir, bu kentin sinema festivalinin simgesi. Çanakkale ile ilgisi olmayan kesimlerin, içinde Çanakkale’nin olmadığı ‘Troia Film Festivali’ girişimine karşı bu kentte yaşayanlar, içersine Çanakkale’yi de katacakları ‘2010 1. Geleneksel Uluslararası Çanakkale Troia Şeffaf Beygir Film Şenliğini’ organize ettiler. 16-24 temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilecek festival için henüz tık yok.
Şeffaf beygir, bugüne kadar şenliğin yarışma bölümüne katılacak 7 filmi belirleyip, program bilgisi hakkında kişnemeliydi.
Nede olsa beygir halleri, olur böyle şeyler…
Bu etkinliği düzenleyen arkadaşlar, bir sohbetlerinde çok eğlendiklerini söyledikleri için bende onların bu eğlencelerine ortak olmak istedim.
İfade tarzımı onun için bu şekilde belirledim, herhangi bir kötü niyetim kesinlik ile yok, bilakis bu etkinliği çok önemsiyorum.
Her ne kadar eğlenmek amacıyla yola çıkılarak düzenlenen böylesi etkinliklerin hedeflerine ulaşması konusunda bazı çekincelerim olsa da onları şimdilik ayrı tutuyorum..
Şunu da belirtmeliyim ki; bu şenlik ile bir kısır döngünün de kırılma şansının olduğunu söyleyebilirim.
1.Troia Film Festivali’nin bu kentin bir etkinliği olması konusundaki kaygılar yabana atılamayacak cinstendir.
Bizim şeffaf beygirimiz tamamıyla bizden, ihanet entrika ve her türden popülizmden tamamıyla arınmıştır.
Bizim şeffaf beygirin şimdi kişneme zamanıdır.
Kamusal alanlarda estetik.
Kilitbahir motor iskelesi alanında bir çevresel düzenleme yapıldı.
Kimilerine göre güzel oldu, kimilerine göre çirkin.
Değerlendirmelerin de bu şekilde olması çok doğal, ne demişler; “zevkler ve renkler tartışılmaz”.
Fakat kamusal alanlarda yapılacak düzenlemelerde kişisel beğeni kıstaslarının dışında yöntem konusundaki prosedür doğru olarak ele alınmalıdır.
Bunun için katılımcı süreçler işletilmeli, konu ile ilgili olacak tarafların birlikte alacakları kararlar, konunun uzmanlarının görüş ve önerileri ile zenginleştirilecek mekanizmaların yaratıldığı yöntemsellikler, prosedür haline dönüştürülmelidir.
Böyle olunca, kişisel beğeni kriterlerinin dışında gelişecek ortak akıl sonuçları ile hepimiz açısından uygunluk zemini yaratarak çözüm mekanizmaları yaratılmış olur.
Bu konu kentin çeşitli aktörlerinin oluşturacağı bir format ile formüle edilmelidir.
Tüm bunların dışında, benim görüşüm Kilitbahir İskelesi düzenlemesinin güzel olup olmamasından ayrı olarak bu geçişin buradan kaldırılmasıdır.
Katıldığım bir toplantıda kamusal alanlar tartışılır iken iskele meydanının aynı zamanda kentin sosyal zenginliğine katkı sağladığı görüşünü duyunca çok şaşırmıştım.
Ben yinede boğaz geçişinin tamamen bu alandan kaldırılmasını düşünenler arasındayım.
Siyaset halleri
TDH(Türkiye Değişim Hareketi) içersinde siyaset yapan kişilerin şimdilerde ciddi kişisel travmalar yaşadığını düşünüyorum.
Bir düşünün; değişim talebi ile özellik ile CHP içersinden koparak bir siyasal mücadelenin içersine giriyorsunuz.
Gelişmeler sizi öyle yerlere savuruyor ki, akıl alacak gibi değil.
Bir türlü parti kurulamıyor, önce parti lideri olacak Sarıgül bir yandan Şişli Belediye Başkanlığı koltuğunu bırakmadan çözümler üretmeye çalışıyor, sonrasında bir bakıyorsunuz parti kurulmasından vazgeçilerek CHP’nin desteklenmesi kararı çıkıyor, sular durulmuyor, B planından bahsediliyor, parti kurulmasından vazgeçilmediği Sarıgul’ün sözlerinin yanlış anlaşıldığı ifade edilerek siyaset adına kaos yaşatılıyor.
Tüm bu gelişmelerin altında yatan temel bir gerçek var ki; siyaset bazı kesimlerin özel çıkarları temelinde yapılan bir kurum ülkemizde.
Böyle bir siyasal yapılanmanın varacağı yer ne yazık ki bundan başka bir sonuç üretmiyor, geriye kalan kişisel travmalar ve düzen çarkına taşınan sular.
Bugünlerde AKP saflarına katılan ve katılmaya hazırlanan TDH taraftarları bu konuda ibretlik görüntüler veriyor.
CHP’nin önünde ciddi sorumluluklar var.
Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP yeni bir ivme kazandı, halkın beklentilerinin güçlü bir aracısı haline dönüştü.
Şimdilik bu sadece bir algı düzeyinde, siyasal çözümleri ile ülke sorunlarına yaklaşım noktasında henüz önemli bir gelişme gösterememesine rağmen bazı konularda umut veren tespitleri de izlemekteyiz.
Kılıçdaroğlu artan terör olayları sürecinde “kan, kan ile temizlenmez, önemli olan birilerinin dayattığı çözüm değil, halkın çözümüdür” tespiti ile bu konuya ilişkin şimdiye kadar CHP içersindeki söylevden farklı bir değerlendirme ile barışçı ve demokratik çözüm konusunda umut ışığı oldu.
Hemen sonrasında çözüm ile ilgili geliştirilecek tedbirler konusundaki diyalog tavrı ile, yine bir farklılığı gündeme taşıdı.
Bunlar CHP çizgisinin çağdaş, günün koşullarına uygun çözümler noktasındaki performansı için umut verici gelişmeler olarak not edilir iken, Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay’ın TÜSİAD’ın terör konusundaki değerlendirmelerini PKK ağzından yapılan değerlendirmeler olarak nitelemesi, CHP’nin daha kendi içersinde alacağı çok yolun olduğunun işaretlerini verdi.
TÜSİAD şunları ifade etmişti:
“Şiddete karşı, terörün mantığına karşı yekvücut direnmeliyiz. Bu direnci duru, net söylemlerimizle, barışçıl duruşlarla pekiştirmeliyiz. Kısacası hayatlarımızı, geleceğimizi, dirliğimizi şiddet severlerin eline rehin vermemeliyiz"
CHP içersinde ki bu çelişkiyi açıklamaya çalışır iken, TÜSİAD’ın sorun ile ilgili olarak gerçek anlamda bir barış kaygısı ile hareket etmediğini de not etmek gerekir.
Çünkü sermaye ancak kendi ekonomik istikrarı temelinde çözümlerden yanadır.
Sermaye’nin kaygıları ile halkların bizzat kendi talepleri için mücadelesini verdikleri değerleri hiçbir zaman aynılaştırmamak gerekir.
Sermet ATADİNÇ