Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Bir sınav

1186
Bu yazıyı yazdığım sırada Gökçeada’da süren bir toplantı vardı;İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulu III. Olağan Kurul Toplantısı yapılmaktaydı.
Kurul gündemi olarak; Çanakkale`nin Adalar (Gökçeada ve Bozcaada) turizmi, yatırımlar, sorunlar, iyileştirme önerileri ve istihdam teşviklerinin  görüşülmesi belirlenmişti.
Böyle olunca aklıma ‘Ekolojik yaşam ve ekolojik üretimden rahatsız olanlar…’ başlığı ile yazdığım 28 ağustos tarihli yazım geldi.( http://www.canakkaleolay.com/yazi.asp?id=5361)
Bu yazımda Gökçeada’da faaliyet gösteren  “İmroza Sabun Atölyesi’nin “karşılaştığı sorunları dile getirmiştim.
Doğal olarak şimdi yapılan bu toplantının ne kadar fonksiyonel olabileceğini düşünmekteyim.
İmroza Sabun atölyesinin başına gelenler; Gökçeada açısından, adeta laboratuar düzeyindeki örnek bir olaydır.
Eğer bu toplantı, İmroza Sabun Atölyesi’nin karşılaştığı sorunların çözümü noktasında bir gelişme kaydedemezse;  böylesi kurul toplantılarının formaliteden öte bir anlam taşımadığı noktasındaki düşünce yeniden tartışılır hale gelecek.
İmroza Sabun Atölyesi’nin karşılaştığı sorunlar basın tarafından da birçok kez yazılıp çizildi, gündeme taşındı.
Buna rağmen bir gelişme sağlanamazsa  ‘dostlar alışverişte görsün’ demekten başka bir şey bulamıyorum.
İmroza Sabun Atölyesi deneyimi Gökçeada açısından değerli bir girişimdir.
Gökçeada değerlerinin ekonomiye kazandırılması, bununla beraber ekolojik üretim ve eko turizm açısından Gökçeada’ya değer katacak örnek bir çalışmadır.
Böyle olmasına rağmen bu girişimin önünün kapatılması ve engellenmesi noktasında bürokrasinin muhtelif engellerle olaya yaklaşmasının sonuçları;  örnek olabilecek bir deneyimi olumsuz bir sona doğru sürüklemiştir.
Tamda bu noktada bu işletme nezdinde sorunların tartışılarak çözümler üretilmesi Gökçeada ekonomisi açısından katkı sağlayacak bir girişim olacaktır.
İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulu’nun da görevinin bu olması gerektiğini ve tamda bu gündemle toplandığını düşünürsek Gökçeada’da üretim ve istihdam alanındaki sorunların aşılması boyutuyla yeni umutlar oluşmaktadır.
Gelişmelerin nasıl seyredeceğini hep birlikte izleyeceğiz.
Zira,  bu konuda çözüm üretme adına bir girişimde bulunmayan İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulu’nun Gökçeada toplantısı, turistik bir ziyaretten öte bir anlam kazanmayacaktır.
Bu arada Gökçeada, turistlik bir seyahat yapmak için bir toplantı organizasyonuna değecek güzelliktedir,  adanın hakkını  da yemeyelim…
Bunları yazarken ‘işgüzarlık’ konusunu düşündüm bir yandan.
Sosyal medyada bir paylaşım aklıma geldi
Hakim ve savcılara 1155TL zam, emeklilere 24 TL zam olarak formüle edilen yaklaşım gerçekten düşündürücü.
Hele  önümüzde HSYK seçimleri olduğunu düşünürsek daha da  bir anlam kazanıyor.
Meselenin bu tarafı oldukça hassas; YARSAV başkanının  “Yapılan yeni maaş düzenlemesi hakim ve savcılar açısından bir haktır, hakkın teslimidir. Ancak yargıyı onurlu kılan bağımsızlık özelliğinin hiçbir seçim rüşvetine feda edilmeyeceğine inanıyoruz." değerlendirmesini dikkate alarak emekli vatandaşlarımızın isyanına bir göz atalım.
Emekliler Derneği tarafından yapılan araştırmada, emekli aylıklarının alım gücünün; mutfak tüpü, kuru fasulye, dana eti, zeytin gibi temel tüketim malları karşısında eridiği belirtildi.
TÜED tarafından yapılan bir araştırmayla; 2005 Yılı Ağustos ayındaki işçi emeklisi taban aylıkları ile 2014 yılı Eylül ayındaki taban aylıklarının alım güçleri karşılaştırıldı. Dana eti, mutfak tüpü, zeytin, kuru fasulye gibi temel tüketim malları ile tüm tüketim mallarının fiyatlarını etkileyen benzin fiyatlarının baz alındığı araştırmadan çarpıcı sonuçlar çıktı.
Araştırmaya göre; 2005 yılı Ağustos ayından 2014 yılı Ağustos ayına kadar işçi emeklisi taban aylıkları sadece 1,4 kat artarken, 29 TL olan mutfak tüpünün fiyatı 2,6 kat artış göstererek 75 TL seviyesine ulaştı.
Bir başka ifadeyle; 2005 Ağustos`unda 449 TL olan taban emekli aylığıyla 22,7 adet mutfak tüpü alınabiliyorken, bugün 640 TL olan taban emekli aylığıyla sadece 15,5 adet alınabiliyor. Yani geçen 9 yılda emeklinin mutfağından yaklaşık 7,2 tüp kaybolmuş durumda.
Dana eti, zeytin ve benzin karşısında da eriyen emekli aylıkları, kuru fasulye fiyatları karşısında ise alım gücünü yaklaşık 5 kat oranında kaybettiği belirtilen araştırmada, “2005 Ağustos`unda bir emekli aylığıyla yaklaşık 179,6 Kg. kuru fasulye alınabiliyorken bugün 54,4 Kg. alınabiliyor. Yani; 125,2 Kg’lık bir kayıp söz konusu.
Bu durumda emekli vatandaşlarımız ne derlerse, haklıdırlar.
Bu kadar zor şartlar altında yaşamlarını sürdüren 11 milyona yakın emekli örgütlenme hakkından yoksun bırakılmıştır.
Sendika kurmalarına izin verilmemekte kapatılan sendika ile ilgili Avrupa İnsan Hakları mahkemesine yapılan başvuru hala sonuçlanmamıştır.
Sendika kurmak gibi temel bir haktan bile mahkûm olan emeklilerin çığlıklarını bugün duyan yok, yarın ne olur bilinmez.
Bu çığlıkların tetiklediği çığ, birilerini  altına alır yok edip kaybederse sakın şaşırmayın.