Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Bir öyle, bir böyle…

1983

Demokrasi kavramı iyi analiz edilmeden, demokrasi adına atılan adımları yapılan yorumları anlamakta hep zorlanacağız. Bir gün böyle, bir gün öyle şeklindeki uygulamalar hep demokrasi adına karşımıza çıkmaktadır. O zaman nedir bu demokrasi ölçütleri ve kriterleri nasıl şekillenir? Demokrasi makro anlamı ile bir devlet biçimi olarak yönetenlerin çıkarları ile şekillenen yapısı itibarıyla, bu kurumu elinde bulunduran kesimlerin çıkarlarını yansıtmaktadır. Özetle; çeşitli kesimlerin değişik koşullardaki çıkarlarına bağlı olarak oluşturulan bir disiplin olduğunu göz önünde bulundurur isek, olayları daha iyi analiz edebiliriz.  
Demokrasi kavramına sığınılarak, en çok yapılan yanlışların başında çifte standart uygulamalarının geldiğini görüyoruz.
Bu konu tabiî ki bu aracı kullanan kesimlerin niteliği ile yakından ilgili olduğundan, bu kesimlerin özellikleri bu kavrama direkt olarak biçim vermektedirler.
Bir anlamda demokrasi sınıf kavramı ve sınıfın özelliklerinin yansıması olarak gündemleşir.
Demokrasi kavramının özüne ilişkin tespitlerimi, olayları kişilerin dışında kendi gerçekliği ile değerlendirme noktasındaki yaklaşımıma açıklık getirmek için yaptım.
Şimdi şöyle bir olaylara bakalım.
Ankara OSTİM’de güvencesiz iş koşullarına bağlı olarak 17 işçi hayatını kaybetti.
Türban özgürlüğü için meydanlara çıkan bazı sözde sendikaların gıkı dahi çıkmadı.
Türban dolayısıyla Danıştay’ın aldığı karar için meydanlara çık, “özgürlük” adına tepki ver, 17 işçinin hayatını kaybettiği bir durumda sus.
Bunun adı da demokrasi olsun.
Ya ileri demokrasi savunucusu hükümete ne demeli…
İşçileri emekçileri, öğrencileri meydanlarda demokratik haklarını kullandıkları için engelle, copla, gazla, tazyikli su ile saldır.
Mısır halkının taleplerini dikkate almak konusunda lâfazanlık yap.
Örgütlenme özgürlüğü üzerine laflar et, işçilerin sendikalaşmaları sonrasında işten atılmalarına seyirci kal.
Özetle demokrasi çeşitli kesimlerin kendi çıkarlarına göre geliştirdikleri yöntemler sistemidir.
Hele bu kesimlerin yapısında omurgasızlık var ise işte o zaman ortaya çıkacak “demokrasinin” vay haline
Kıvrak mı kıvrak, her koşulda kendine yontan, çıkarlarım için her şey mübah demokrasisi.
Halkın demokrasisi çok farklı; demokratik, halkçı bir anayasa güvencesinde, halkın iktidarda olduğu koşularda gerçekleşecek demokrasi tüm yöntemselliklerin halktan yana şekilleneceği bir sistem.
Bu başka bir süreçtir.
Bu bağlamda özellik ile Çanakkale CHP içersinde yaşanılanlar başta olmak üzere CHP içersindeki gelişmelere değinmek istiyorum.
Parti içi demokrasinin inşa edilmesi hedefi ile işbaşına gelen yeni yönetim, bir baktık son kurultayda parti meclisi oluşturulmasında özgün durumu gerekçe göstererek daha demokratik bir yöntem olan çarşaf liste uygulamasından vazgeçti.
Çanakkale CHP örgütünde son zamanlarda yaşanılanlar da, ah bu demokrasi dedirtecek cinsten.
Parti içersinde demokratik dönüşümden yana tavır alan muhalif kesimler kongre talebinde bulunduklarında, bu talebin karşısında tavır alan, çeşitli girişimler ile bu talebi engelleyenler şimdi milletvekilliği adaylığı tespiti için delege bazlı seçimi savunmaktadırlar.
Kongre talebinin ret edilmesi sonrasında, merkez ilçedeki kongre sürecinin demokratik olmadığını savunarak seçimlere katılmayan muhalif kesimleri bugünlerde yeni bir demokratik sınav beklemektedir.
Bu kesim bugünlerde milletvekilliği seçimlerinde nasıl bir tavır geliştireceklerini, birlikte hareket ettikleri insanların ortak iradesi ile belirlemeye çalışacaklar.
Bu grubun öncüleri yönlendirmelerini sadece milletvekilliği hedefi ile hareket ederek yaparlar ise, işte o zaman demokrasi kulvarında klasik ‘benim çıkarım’ kategorisinde yerini almış olurlar.
Siyasal mücadele uzun soluklu bir süreçtir.
Mevcut yönetim kendi çıkarları temelinde süreci belirledi diye bu alan terk edilemez.
Bu alanı terk edenler, bir gün gelir kendilerini de terk edilmiş bulur.
Bu alanda kafası karışmış CHP’de, önümüzdeki günlerde milletvekili adaylarının belirlenmesi ile ilgili uygulamalar konusunda sürprizler ile karşılaşırsanız hiç şaşırmayın.
Unutmayın ki “demokrasi” adına yapılacaktır…
Sermet ATADİNÇ