sermet@canakkaleolay.com
Alevi vatandaşlarımız için "bir kısım insanlarımız" nitelendirmesinde bulunan kişi Çanakkale AKP milletvekilidir. Bu denli bir ayrımcılık içersinde olan bir kişinin doğal olarak, felsefesi ve ideolojik kodları buna uygun olarak şekillenmiştir. İnsanları inançlarından ötürü ayrıştıran, kimliklerini bile telaffuz etmekten çekinen bir anlayışa sahip bir kişinin Çanakkale'nin ruhunu anlaması ve bu anlamda Çanakkale'ye hizmet edecek bir milletvekili olması zor bir ihtimaldir. İthal aday olarak Çanakkale'ye monte edildiğinden beri, Çanakkale AKP geleneğinde olmayan bir tarzı hakim kılmış; çatışma, ötekileştirme kültürü ile bir çok olumsuzluğa imza atmıştır.
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan nezdinde başlattığı dezenformasyon, karalama ve yalan kampanyaları sadece Gökhanı’ hedefleyen saldırıların çok ötesine geçmiş, halkların kardeşliği ve dayanışmasını olumsuzlaştırmak adına düşmanca bir faaliyete dönüşmüştür.
Açıkça yapılmak istenen etnik kimlikler üzerinden düşmanlaştırma politikalarının sonuçlarını almak, bu kapsamda özellikle Kürt halkı üzerinde sürdürülen baskı ve katliamları meşrulaştırmak çabasıdır.
Sur halkı terörist olarak gösterilmek istenmiş,IŞİD teröründen kaçan kadınlar ve çocuklara yapılan yardım teröristlere yapılan yardım gibi lanse edilerek halklar birbirine düşmanlaştırmak istenmiş,Sur halkı kardeşliği bazı ezberleri bozunca Sur Belediyesi ile kardeşlik ilişkisinin sonlandırılması talep edilmiştir.
Muharrem oruçlarını tutan Alevi vatandaşlarımız için “bir kısım insanlarımız “ tanımlanması ayrımcılık adına bardağı taşıran son damla olmuştur.
Tüm bu ayrıştırıcı yok sayıcı, ötekileştirici anlayışlara karşı, Çanakkale halkı kardeşlikten barıştan dostluktan yana tavrını sürdürecek “İnadına barış”,”İnadına kardeşlik” diyerek 1 Kasım’da tercihini barıştan yana yapacaktır.
Bu arada Çanakkale Kent Konseyini, Muharrem ayı oruçları için verilen iftar yemekleri nedeniyle kutluyorum.
Çanakkale’ye yakışan budur.
Farklılarımıza saygılı olmak her türlü inanç karşısında eşit mesafede durmak her şeyden önce insan olmanın sorumluğudur.
Kent Konseyi mahalle meclisleri vasıtasıyla nasıl bütün mahallelerde Ramazan ayında iftar yemekleri düzenlemişse, şimdi de Alevi vatandaşlarımız için Muharrem orucu nedeniyle iftar yemekleri düzenlemesi o denli saygın bir davranıştır.
Bu kent değerleriyle örnek işlere imza atmaktadır.
Ancak ithal adaylar bunu anlamakta zorlanmaktadırlar, bunun da ötesindeki gerçek; kendilerinin beslendiği ideolojik ve siyasal zeminin buna uygun olmamasıdır.
Gelinen noktada AKP’nin bir takım değerler itibarıyla nasıl bir erozyon yaşadığını bizzat AKP kurucuları kendileri ifade etmektedirler.
13 yılık AKP hükümetinin geldiği noktada, ülkemizin nasıl bir değişime uğratıldığını AKP kurucularının anlatımlarından öğrenebilirsiniz.
Emekten, adaletten, hukuktan, demokrasi ve özgürlüklerden yana olanlar yıllardır bunları söylediler.
Anlamak istemeyenlerin, AKP kurucuları arasında yer almış AKP hükümetlerinde ve parti içersinde önemli görevler üstlenmiş Bülent Arınç’ın açıklamalarını bir kez daha incelemelerini tavsiye ederim.
AKP vicdanının nasıl çatladığını net olarak göreceklerdir.
Gelinen noktadaki bu çürümüşlük nedeniyle; 7 Haziran’da halkların kırmızı kartını gören AKP ve saray, yeni bir stratejiyle ülkemizi 1 Kasım seçimlerine; kan, şiddet ,yitirdiğimiz canlar, acılar ve gözyaşları eşliğinde getirmiş ve son çırpınışlarını yaşamaktadır.
Sivil halkın katledildiği çeşitli operasyonlar, Suruç ve Ankara katliamları, tutuklamalar, olağan uygulamalar haline getirilmiş ve 90 lı yılların beyaz Torosları ile halk tehdit edilirken, evleri basılıp,“galoş giy” uyarıları karşısında kurşunlanarak katledilen genç insanlarımızın acılarına tanıklık etmekteyiz.
Bu yaşanılan gelişmeler hafife alınacak, göz ardı edilecek gelişmeler değildir.
En azgın diktatörlük koşullarındaki uygulamalar olarak ciddi bir risk olup, halklar açısından geleceklerinin son derce karanlık olacağının göstergesidir.
Faşizmin bu saldırılarını bertaraf etmek yine halkların mücadelesi ile sağlanacaktır.
Bunun için 1Kasım seçimleri önümüzde bir fırsattır.
İlk adım olarak AKP’yi sandığa gömerek, demokratik gelişmeler açısından yol almak, özgürlük adalet ve eşitlik için daha uygun bir siyasal zemini oluşturmak gerekecektir.
Barış özgürlük ve emek güçlerinin 1 Kasımda gösterecekleri başarı bunun ilk adımı olacaktır.
Bunun için demokrasi ve emek güçlerinin birleşerek ortak mücadelesi vazgeçilmez bir zorunluluktur, bu kapsamda AKP gericiliğini ve saray diktatörlüğünü durduracak olan HDP’nin başarısı olacaktır.
“İnadına barış”, “İnadına emek”, “İnadına adalet”, “İnadına özgürlük”