Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Bir Danıştay kararı ve Gökhan’ın tavrı

2116
Belediye Başkanımız Ülgür Gökhan yeni kurulan bir baz istasyonunu savununca birden ürktüm. Neler oluyor sorusu kafamda belirdi.
Mahalle halkının karşı çıktığı koşullarda, tepkilerini ifade eden kentlilere karşı “panik yapılmasına gerek yok “savunmasına hiçbir anlam veremedim.
Nerden bakarsanız bakın bir baz istasyonunun savunuluyor olmasının; hiçbir mantıklı ve bilimsel yanı olmadığı gibi aynı zamanda hukuksuz bir girişimdir.
 
Baz istasyonları ile ilgili sonuçlanmış, ayrıca devam eden birçok dava vardır.
Özellikle Danıştay kararları boyutunda baz istasyonlarının insan sağlığına olumsuzluğuna hükmeden bir çok karar çıkmıştır.
 
En son Çevre Mühendisleri Odası ve Tüketici Hakları Derneği tarafından 2010/11 ve 12 E. numaraları ile Danıştay`a açılan davalarda 16.05.2009 Tarih ve 27230 Sayılı Resmi Gazete`de yayımlanan Elektronik Haberleşme Cihazlarına Güvenlik Sertifikası Düzenlenmesine İlişkin Yönetmelik`in yürütmesi durdurulmuştur.
 
Bu karar ile mevcut baz istasyonlarının tüm güvenlik sertifikalarının geçersizliğine hükmedilmiştir.
Çevre Mühendisleri Odası tarafından yapılan konuya ilişkin basın açıklamasında şunlar kaydedilmiştir:
“Yüksek Mahkeme hükmü uyarınca Başbakanlık, Sağlık Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı, Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu`na başvuru yaparak kamu ve halk sağlığını tehdit etmeyen yeni uygulamaların hayata geçirilmesi için gerekli talimatların verilmesi gerekmektedir.
 
Mahkemenin kararı ile Yönetmeliğin yayımından önce verilmiş olan ve baz istasyonları kurulmadan önce Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu tarafından operatör şirketleri olan Turkcell, Vodafone, Avea`ya verilen güvenlik sertifikalarının geçerli olduğuna dair geçici 1. madde hükmünün hukuka aykırılığına hükmedilerek bugüne kadar Türkiye`nin dört bir yanında kurulan baz istasyonlarına verilen güvenlik sertifikalarının geçerliliğini korumadığına karar verilmiştir.
 
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu`nun kararı ile, elektromanyetik etkileri dolayısıyla çevre ve halk sağlığı yönünden büyük endişe uyandıran ve halihazırda kaldırılmaları için ülkemizin dört bir yanında binlerce davanın görüldüğü baz istasyonlarını ve etkilerini kamuoyu ile birlikte yeniden tartışmak için çok önemli bir fırsat doğmuştur.
 
Bu fırsat, baz istasyonlarının kurulmasından önce salt apartman sakinlerinden değil, istasyonun kurulduğu tüm mahalleden izin alınmasına, istasyonların Çevresel Etki Değerlendirmesi raporu düzenlenmeden kurulamamasına imkan verecek, halkın vicdanı rahatlatacak ve sağlığını tehlikeye atmayacak yeni bir Yönetmelik yapılması için çok önemli tarihi bir fırsat olması için konu tüm kesimlerce tartışılarak yeni bir Yönetmelik hazırlanmalıdır.
 
Bu fırsat, Anayasa`nın 56. maddesi ile teminat altına alınan ülkemiz ve halkımızın sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkının en üstün hak olduğunun kabulü ile Anayasa`nın 172. maddesinde düzenlenen tüketicinin korunması ve halkın kararlara katılım sürecindeki rolünün aktif bir şekilde uygulanması açısından tarihi bir fırsattır.
 
Mahkemenin kararında,  Anayasa ile devlete verilen görevlerin yaşama geçirilmesinin büyük öneme sahip olduğu, bu görevlerin yerine getirilmesi, belli bir plan ve program çerçevesinde gözetim ve denetim ile gerçekleştirilebileceği, Anayasa`da yer alan sağlıklı ve dengeli bir çevre kavramına doğal güzelliklerin korunduğu, kentleşme, sanayileşme ve teknolojik gelişmelerin getirdiği hava ve su kirlenmesinin önlendiği çevre kadar belli bir plan, program ve bilimsel çalışmaya göre düzenlenmiş çevrenin de gireceği vurgulanarak; sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı dikkate alınarak öncelikle baz istasyonlarının meskun mahalde kurulmasının gerekli olup olmadığının bilimsel çalışmalarla desteklenen bir Yönetmelikle düzenlenmesi gerekirken Yönetmeliğin hazırlık aşamasında yeterli bilimsel çalışmanın yapılmadan ve bilimsel çalışmalarla desteklenmediği ifade edilmiştir.
 
Mahkeme kararı ile Anayasa ile devlete verilen görevlerin belli bir plan, program ve bilimsel çalışmalara dayanması, bu sürecin belli bir plan ve program çerçevesinde gözetim ve denetimine halkın ve ilgili meslek odalarının katılımının sağlanması ve kendileri ile ilgili kararlarda söz sahibi olmasının hukuki yönetim araçlarından birisi olan Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecinin işletilmesi için gerekli girişimlerde bulunmalı ve yeni Yönetmelik hazırlanırken bu süreç açık ve net biçimde düzenlenmelidir”
 
Hukuki sonuç itibarıyla, şimdi yeniden bu konuya ilişkin bir yönetmelik ile bu alandaki kaygıların giderilmesi gündemde iken Başkan’ın bu konuda savunmacı bir rol üstlenmesi doğru bir tutum değildir.
 
Bunun da ötesinde, vatandaşlarımızın bu konudaki sağlık konusundaki kaygıları çok açıktır.
Böylesi bir durumda “kaygılanacak bir durum yoktur” demek; ‘birlikte yönetim ,katılımcılık’ gibi kavramlar açısından da kafalarda karışıklık yaratmaktadır.
 
Kaldı ki Sağlık Bakanlığı tarafından cep telefonlarının sağlığa etkisi ile ilgili 01.02.2011 tarihinde bir rapor yayınlanmıştır. Raporda, kablolu kulaklık kullanılması halinde telefonun baş bölgesinden uzak tutulması sağlanabildiğinden cep telefonlarının zararlı etkilerinin azaldığı, kulaklığın olmadığı durumlarda "hoparlör" ile konuşulması, telefon görüşmesi yerine mesajın tercih edilmesi, arama yapıldığında bağlantı kurulduktan sonra cep telefonunun kulağa tutulması, cep telefonlarının kalp, beyin, böbrek gibi organlardan uzakta tutulması tavsiye ediliyor.
 
Hamilelerin, çocukların cep telefonu kullanmaması uyarısında bulunan raporda, uyurken cep telefonlarının kapatılması, kapatılmayacaksa başucundan en az 1 metre uzağa konulması öneriliyor.
Cep telefonlarının bu kadar zararlı olduğu koşullarda baz istasyonları için “ paniğe gerek yoktur,15 metre yüksektedir” gibi savunmalar bana bir şey ifade etmiyor.
 
Danıştay kararı ile önce yeni bir güvenlik sertifikası prosedürü oluşturup, bu prosedüründe aynı ÇED süreçlerinde olduğu gibi halkın onayının alınması konusundaki girişimi savunmak bugün savunulması doğru olan yegane çözümdür.
 
Çevre mühendisleri odasının bu konudaki uyarısını bir kez daha sizler ile paylaşmak istiyorum.
“BAŞBAKANLIĞI, ULAŞTIRMA BAKANLIĞINI, BİLGİ TEKNOLOJİLERİ İLETİŞİM KURUMU`NU BAZ İSTASYONLARI İLE İLGİLİ HALKIN HASSASİYETLERİNİ DİKKATE ALMALARI ve YENİ YÖNETMELİK HAZIRLANMADAN HİÇBİR YENİ BAZ İSTASYONU BAŞVURUSUNA ONAY VERİLMEMESİ KONUSUNDA UYARIYORUZ”